Serdar Arseven

Serdar Arseven

TOBB Genel Kurulu, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu...

TOBB Genel Kurulu, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu...

TOBB Genel Kurulları, siyasetçiler için hele de seçime birkaç haftalık süre kalmışsa büyük imkan.

Burada iş dünyasının temsilcileri var; bireysel tercihlerinin ötesinde çevresindekilere de önemli ölçüde yön verebilecek durumdaki vatandaşlar bir araya geliyor...
Salon hınca hınç dolu, medya ilgisi büyük, bir konuşup bin almanız mümkün...
Genel Kurul’a MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katılmaması, partisi açısından büyük bir imkânın tepilmesi anlamına geliyordu.
Genel Kurul tarihi çok önceden belirlendiğinden, “miting” programını buna göre ayarlayabilirdi.
Ben de oradaydım; kendisine destek mahiyetinde bir yazı kaleme alabilirdim...
Ne yazık ki...
Bir imkanı daha böyle tepti Sayın Bahçeli.

Küçükten büyüğe doğru gidelim.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu imkânı iyi kullandı.
Deniz Baykal’ın katıldığı genel kurulları hatırlarım; Başbakan’ın konuşmasından sonra kürsüye çıkarken, salondakilerin en az yarısı dışarı çıkmış olurdu. Diğer yarısının yarısı konuşmanın ortasına kadar dayanır, sona doğru –neredeyse- adam kalmazdı salonda.
Kılıçdaroğlu bu duruma düşmedi; en fazla yüzde onluk bir kesim ayrıldı o konuşurken. Alkışa baktım; salondakilerin şöyle böyle dörtte biri bayağı hararetli bir şekilde alkışlıyordu. “Maliye” baskısına ilişkin iddiaları öne çıkarttığında ise salonun dörtte üçü alkışla destek verdi.
Kılıçdaoğlu’nun konuşmasında başkaca dikkat çeken bölüm yoktu, “Ekonomi iyi yönetilse dokuz yılda dört kez mali af mı çıkardı?” lâfı, Avrupa’nın birçok ülkesinin özellikle de komşumuz Yunanistan’ın “iflas” noktasında olduğu bir vasatta anlamlı değildi.
KOBİ’lere “sıfır faizli kredi” vermeyi vaat ederken...
“Yine diyeceksiniz ki bu da uçuk kaçık vaatlerinden biri” ifadesini kullanması, Erdoğan’ın konuşmalarından ne denli etkilendiğini ortaya koydu.
Bir de; “Ben yıllarca bürokratlık yaptım, bu işleri çok iyi bilirim” demesi -Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlük dönemini hatırlamış olacak- Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın uzun süre gülmesine yol açtı...
Ama yine de Genel Kurul onu gösterdi ki, Kılıçdaroğlu en azından Deniz Baykal’dan daha iyi bir noktada.
Ha bu arada; CHP’de ilk defa gördüğüm bir uygulama dikkatimi çekti; Genel Kurul öncesinde “Üreten Sanayi ve Kalkınan Türkiye” başlıklı bir kitapçık dağıttı teşkilat. Bu da Parti’de en azından bir şeyler yapma arzusunun mevcut olduğunu gösteriyor.
Baykal döneminde böyle şeyler nerdeee!..

Sayın Başbakan’a gelince...
Erdoğan, Her zaman olduğu gibi TOBB delegelerinin büyük desteğini aldı. Özellikle darbelere, darbecilere, 28 Şubat sürecinde darbecilerle işbirliği yapan Süleyman Demirel’e, bu zâtı siyasi alandaki kirlenmenin simgesi haline getiren “Dün dündür bugün bugündür” lafına çaktı.
Devlet Bahçeli ile hafiften dalgasını geçti.
Kemal Kılıçdaroğlu’na ise cepheden yüklendi.
CHP Antalya Belediye Başkan Adayı’nın 2 yıl önceki Mahalli Seçim’e giderken neler vaat ettiğini hatırlattı...
Ne ararsan var; elektrik, su bedava, 10 bin kadına iş, her çocuğa her gün süt.
CHP’li aday seçimi kazandı... Peki vaat ettiklerini verdi mi?..
Bir kısmını evet..
Şu kadarlık kısmını: 600 çocuğa birer kere süt, 4 ana okuluna da kahvaltı!..
Başbakan bu “trajikomik” hale vurgu yaptıktan sonra, yine Demirel’e dönüp, CHP için çalışan bu “eski” devlet adamına çaktı... Ve sonra da “Derin çetelerle” işbirliği halindeki PKK-BDP yapılanmasının şahsına ve partisine yönelik saldırılarından örnekler verdi...
CHP, MHP, BDP, ERGENEKON, BALYOZ gibi “odakların” hep birlikte AK Parti’yi hedef alması, Recep Tayyip Erdoğan’ın elini hayli güçlendiriyor.
Bir tarafta, bir buçuk asrı aşkın zamandır millete kan kusturan “darbeci” yapılanmalar ve öbür tarafta “adeta” tek başına Erdoğan...
İmaj bu...
Ve hatırlatmış olalım; imaj gerçektir!..

Aslında, iki liderin performansından ziyade TOBB Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun konuşmasına ve bugüne kadar ortaya koyduğu işlere dikkat çekmek istiyordum.
TOBB’un dünü ve bugününe epeyce yer ayıracaktım da...
Yer kifayetsizliğinden dolayı “kısmetse yarın” demek durumunda kaldım.
Kısmetse.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi