Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bugün günlerden Pazartesi

Bugün günlerden Pazartesi

Yok! Hayır başlık yanlış değil. Bugün günlerden Pazartesi de değil. Onu da biliyorum.

13 Haziran’ı düşünüyorum. Seçimlerden bir gün sonrasını. Günlerden Pazartesi. Ve ben yine sabah namazına kalkacağım. Namaza duracağım. “Allahu ekber” diyeceğim. Sübhaneke’yi okuyacağım ve “Elhamdülillah” diye başlayacağım..

Elhamdülillah. Seçimin sonucu ne olursa olsun, böyle diyeceğim.

Seçim sonucu, sadece gireceğim sınavın sorularını görmek gibi bir duygu uyandıracak içimde.. Görev alanım belli olmuş olacak, o kadar..

Ve bu durum sadece 13 Haziran için değil. Her gün yeni bir güne doğuyorum ve hep aynı şey oluyor aslında..

Sonuçta “ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim”. Bana seni gerek seni..

Şükredenlerden ve sabredenlerden olmasını bilebilecek miyiz göreceğiz.. Servet ve iktidar, bazen bir fitneye, bazen de dua ile istenen bir belaya dönüşür..

Ne kadar çok vaat ediyorlar? Sanki Allah’la anlaşmaları var!

Geçen gün bir arkadaşla, kendilerine İslami tebliğ ulaşmamış olanlarla ilgili konuşuyoruz da, genel kanı, bugün tebliğin ulaşmadığı kimse yok gibidir. Öyle ya radyo, televizyon, internet, gazeteler.. Bugün Mekke sokaklarında dolaşanlara, bizim memleketimizdeki insanlara ve bu iddiaların sahibi insanlara tebliğ ne kadar ulaştı acaba.. Hacıların kaçta kaçı akaid biliyor mesela.. Daha dini hakikatlere insanların arasına bir kara bulut gibi giren bizim siyasi, sosyal, kültürel gerçeklerimiz, anlamsız tartışmalarımız, karşılıklı suçlamalar ve redlerle dolu dünyamızı nereye koyacağız.

Yusuf İslam öyle demiyor muydu: “Ben Kur’an-ı Kerim’i tanımadan Müslümanları tanımış olsaydım korkarım Müslüman olmazdım” diyor..

Sözkonusu ırk, ideoloji, siyaset olunca dini hakikatlere nasıl da sırtımızı dönüveriyoruz..

Öyle ya! Görmek istemeyenden daha kör kim olabilir, duymak istemeyenden daha sağır, bilmek istemeyenden daha cahil! Ki onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez.

Sonuçta arayan Rabbini de buluyor, belasını da..

Eğer 13 Haziran Pazartesi bu duygularla, dingin bir yürekle uyanacaksanız, o zaman bugünkü stresiniz ne oluyor?

Çalışmayın, çabalamayın demiyorum! Başka bir şey söylemeye çalışıyorum..

Kader, rızık ve ecel Allah’tandır.. Ecel sadece biyolojik bir vakıa değil, zulmün de zenginliğinde, iktidarın da, köleliğin de eceli vardır.. Değişim saati geldiğinde Allah o işin esbabını da halkedecektir..

Tevekkül diye bir şey var. Tevekkeltü Alellah diyebiliyor muyuz?

Bize hayır gibi gelende şer, şer gibi gelende hayır olabilir mi? O zaman ne yapacağız. “Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca” mı diyeceğiz?. Benim yanlışlarımı, rakibimin doğrularını ne yapacağım!

Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Bu iş kimsenin tekelinde değil. Dilediğini, dilediği zaman zenginlikle, dilediğini ise yoksullukla imtihan eder. Allah, servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir-çevirir.. Her iki halde de ilahi ölçülere göre kaybedenler ve kazananlar olacaktır.

İnsanoğlu deniz kıyısında kumdan evcikler yapan çocuklar gibidir.. Bir deniz dalgası gelir ve her şeyi siler süpürür..

“Şöyle olursa böyle olur”, “Bana oy ver, seni zengin yapayım” gibi iddialar, aslında Allah’a ait birtakım tasarrufları Allah’ın elinden gasbetmek anlamına gelebilir.

Bakıyorum da siyasi bildirilerde, birileri, Allah’ın peygamberlerine vermediği yetki, kendi ellerindeymiş gibi öyle bir perdeden konuşuyorlar ki.. Kuşkusuz Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Ama bize muhtaçlığından değil.. Bizim mutlak anlamda tekelimizde, tasarrufumuzda olan bir iş de değil bu.. Allah elbette bizi yeryüzünün varisi kılmak ister, ancak bu iş aynı zamanda toplumun liyakati ile de, imtihanın gerekleri ile de ilgilidir..

Allah’ın hazinelerinin anahtarı kimsenin elinde değil. Öyle olduğu halde nasıl da böylesine büyük taahhütlerde bulunuyorlar, anlamak zor..

Allah bizi görüp gözetmektedir ve o her şeyden haberdardır. Allah encamımızı hayreylesin.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi