Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Söyle be Kılıçdaroğlu... Kimsin, necisin sen?

Söyle be Kılıçdaroğlu... Kimsin, necisin sen?

Biliyorum, bu “hikâye”yi çok anlattım... Ama, öyle hikâyeler vardır ki; tam yerine rast gelir ve olayı en güzel o hikâye anlatır!.. Ben de, “Kılıçdaroğlu’nu en iyi anlatacak” hikâye ile başlamak istiyorum.
Bilirsiniz hikâyeyi...
Bir “karga” dadanmış kilisenin tepesindeki “haç”a... Her gün geliyor ve pisliyor haçın üzerine...
Papaz efendi bağırıp çağırsa da, ürkütüp kovalasa da; karga her gün “haç”ın tepesinde ve her gün pislemekte.
Dertli papaza akıl vermiş birisi:
“Haç’ın dibine bir kalıp peynir, bir tas da rakı koy... Karga peyniri sever... Bir kalıp peyniri yiyince de su içmek ister... Su diye rakıyı içince sarhoş olur ve sen de kolayca yakalarsın kargayı!”
Denileni yapmış papaz efendi.
Gerçekten de önce peyniri yiyen, daha sonra da rakıyı içen karga, sarhoş olup, yığılmış Haç’ın dibine...
Papaz efendi de yakalamış onu.
Sonra da şöyle demiş:
“Bre karga; Hristiyan olsan Haç’a pislemezsin, Müslüman olsan rakı içmezsin!.. Söyle bana, sen ne biçim mahlûksun?”
KÜRT MÜSÜN, TÜRK MÜ?
Papaz efendinin “karga”ya sorduğu sorunun aynısını CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’na da sormak lâzım.
Evet; “Ye-CHP”nin, “kaset artığı” genel başkanı Kılıçdaroğlu’na soralım;
“Söyle; kimsin, necisin sen?”
Bir “Kürt” olsan;
Memleketin Dersim’de asılan “Zazaca afiş”lere sansür uygulamaz, “Hoşgeldin Mamekiye’ye” yazılı o afişleri “Genel Merkez talimatı” ile apar-topar indirtip, yerine “Türkçe afiş” astırmazdın!..
Söyle, nesin sen?..
Bir “Türk” olsan;
Hakkari’de “CHP mitingi” yapıp, meydanı “Kürtçü BDP’liler” ile doldurtmaz; meydanda “Bir tek Türk bayrağının bile sallanmadığını” görünce, sorardın;
“Burası Türkiye’nin bir vilayeti değil mi?.. O halde, kimsenin elinde niye Türk bayrağı yok?”
Bunu sorar ve tek kelime bile etmeden terkederdin meydanı!..
Ama, sen ne yaptın?..
“Elin bilmem nesiyle gerdeğe girmek” gibi; meydana “BDP’lileri” topladın ve aklın sıra; BDP’li kalabalık ile “CHP mitingi” yaptın!..
Bununla da yetinmeyip;
Hemen her ilde yaptığın gibi, Hakkari’de de “nabza göre şerbet” verip, “yerel yönetimlere özerklik getireceğini” söyledin!..
Sahi be Kılıçdaroğlu;
Kimsin, necisin sen?..
“Türk” müsün, “Kürt” mü?..
Kürt olsan “Kürtçe afiş”leri indirtmezdin, “Türk” olsan; “Türk Bayrağı” olmayan mitingte konuşmazdın!..
Söyle nesin sen?..
Eğer “yurtsever” olsan
Meydanda “Türk bayrağı” göremeyince, tek kelime söylemeden, terkederdin meydanı!..
Eğer, “Yurtsever” olsan;
O meydanda, bir “PKK talebi” olan “Yerel yönetimlere özerklik” talebini dillendirip, “Kandil’in ekmeği”ne yağ sürmezdin!..
Eğer “Kürtsever” olsan;
Hakkari’de bunları söyleyip de Ardahan’a geldiğinde; “Yanlış anlaşıldım!.. Ben öyle demek istemediydim!” deyip de, her zaman yaptığın gibi yine kıvırmaz, yine “çark” etmezdin!..
O ÇAYLAR KAÇAK DEĞİL İTHAL!
Söyle Allah aşkına;
“Nesin, necisin” sen?..
Eğer “milliyetçi” olsan;
Van’da konuşurken, “Kaçak mazotu serbest bırakacağız!.. Serbest bırakacağız ki; çiftçi de kullansın, şoför de!” deyip, Rize’ye gidince; “Kaçak çayların tamamını imha edeceğiz!” demezsin!..
Sende, nasıl bir “mantık” var ki;
Van’da “mazot kaçakçılığı”nı destekliyorsun ama Rize’de “çay kaçakçılığı”na karşı çıkıyorsun!..
Sen, hiç bilmez misin;
Mazot, “kaçak” getiriliyor ama çay “kaçak” gelmiyor ki!..
Adına “kaçak çay” denilse de, o çaylar “kaçak” değil ki!..
“İthal” ediliyor onlar, ithal!..
Haa, “Çay ithalatına son vereceğim” filan desen, anlarım!.. Ama sen, “imha”dan söz ediyorsun!..
O zaman; “başka ülkeler” de; senin “ihraç” ettiğin “domates”e veya diğer “sebze-meyve”lere “kaçak” muamelesi çekip, “imha” etmeye kalkarsa, ne yapacaksın?..
“Uzayda” mı yaşıyorsun sen?..
Tamam, istediğin kadar “salla”, istediğin kadar “desteksiz at” da, hiç olmazsa, ayağı biraz yere bassın!..
Ama, sen ne yapıyorsun?..
“Gittiğin yerin nabzına göre konuşuyor” ve aklın sıra “tribün”lere oynayıp; “popülizm” yapıyorsun!..
Ne yaparsan yap, ama;
Milletin, “yabancı çay” mânâsında kullandığı “kaçak çay”ın, gerçekten “kaçak” olduğunu sanma!..
O çaylar; “ithal” ediliyor, ithal!..
Tıpkı; “Çikita Muz” gibi, tıpkı “hindistan cevizi”, tıpkı “avokado” ve “ananas” gibi; o çaylar da Hindistan veya bir başka ülkeden “ithal” ediliyor!..
Bilmem, bilir misin;
Adına “Türk kahvesi” deriz ama, “kahve”yi de Yemen’den ithal ederiz!..
“Hurma”yı da ithal ettiğimiz gibi!..
Sen, sen ol;
“Halkın hoşuna gidecek bir söz söyleyeyim” diye, kalkıp da “yalan” söyleme!..
Söyle, nesin sen?..
“İn” misin, “cin” misin?..
Yoksa, “safi kin” misin?..
ALEVİ MİSİN, SÜNNİ Mİ?
Bir “Alevi” olsan;
Miting için gittiğin Tunceli’de; “Dersim” ve “Tunceli” kavramları arasında gidip gelmez; ağzına “Kürt” ve “Dersim” kelimelerini zar-zor almazdın!..
Oysa, Dersim halkı; senin ıkına-sıkına değil, dobra dobra “Ben, Dersimli bir Aleviyim” demeni bekliyordu!..
Ama sen;
Tunceli’de bile kimliğini gizledin!..
Söyle be Kılıçdaroğlu;
“Papaz” efendinin “karga”ya sorduğu gibi; “sen ne biçim bir yaratıksın?”
“Sünni Müslüman” olsan;
CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay’ın hazırladığı “eğitim raporu”nu okuduğun anda çöpe atardın!..
Çünkü o raporda;
“Din görevlisi ihtiyacına göre, İHL’lerde yeni düzenleme yapılacak” deniliyor.
Bu da demektir ki;
CHP’nin “iktidar” olması halinde, “mevcut 483 İmam Hatip Lisesi”nden, yaklaşık 470 tanesinin kapısına kilit vurulacak!..
Bu da demektir ki;
“Açık öğretim”le birlikte “İmam Hatip Liseleri’nde okuyan 235 bin öğrenci”ye denilecek ki; “Siz, ihtiyaç fazlasısınız!.. Bizim ihtiyacımız 3-4 bin kadar!”
Söyle be Kılıçdaroğlu;
Sen, ne biçim “özgürlükçü”sün?..
Eğer “özgürlükçü” olsan;
Hazırlattığın “eğitim raporu”nda, “azınlıkların eğitim ve inanç hakları”na yer verirken, “başörtülüleri” unutmazdın!
Ama o raporda, tek kelime ile bile “başörtülü”lerden söz edilmiyor!..
Söyle; “nesin, necisin” sen?.
HAKKARİ’DE SUÇÜSTÜ OLDUN!
Eğer “demokrat” olsan;
Diyarbakır Bağımsız Milletvekili adayı Leyla Zana gibi bir kadın; “Oylarınızı Kürdistan’a, barışa ve gerillaya veriniz!.. Süreç, önderliğimizin aramızda olması sürecidir!.. Hükümet’e ortak olmak istiyoruz!.. Abdullah Öcalan, bu halkın çocuklarına öğretmen olacak!” derken; sen kalkıp da, Hakkari’deki “CHP mitingi”nde, “BDP’lilerin gövde gösterisi” yapmasına fırsat vermezdin!..
Bak; BDP Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçalı bile, dün, “Hakkari meydanını dolduran BDP’li arkadaşlarımızdı” dedi de; sen onu bile itiraf edemedin!..
İstediğin kadar susabilir, “susma hakkı”nı sonuna kadar kullanabilirsin, ama herkes biliyor ki; “CHP-BDP ittifakı” Hakkari’de “suçüstü” olmuştur!..
Gerçi, “suçüstü”ne de gerek yoktu.
Çünkü, herkes biliyor ki;
CHP, Hakkari’deki 2009 seçimlerinde sadece ve sadece “331 oy” aldı!..
Peki meydandaki “kalabalık” ne?..
Onlar, elbette “BDP’liler”di!..
Zaten, “BDP’li” olmasalardı;
“Türk Bayrağı” sallarlardı!..
İNAN KIRAÇ VE BAYKAL
Sahi be Kılıçdaroğlu;
“Kimsin, necisin sen?”
Tamam; “Kaset artığı bir genel başkan” olduğunu biliyoruz da, seni kimler oturttu “genel başkanlık koltuğu”na?..
Meşhur “kaset skandalı”ndan “3 ay önce” kim geldi CHP Genel Merkezi’ne ve Deniz Baykal’dan nasıl bir talepte bulundu?..
Evet, işadamı İnan Kıraç’tan söz ediyorum... “Olayın tanıkları” tarafından verilen bilgiye göre; İnan Kıraç, Baykal’la görüştü ve ondan “Önder Sav, Onur Öymen ve Mustafa Özyürek’i aday yapmamasını” istedi!..
Yine “tanık”lara göre;
Baykal, “İnan Kıraç’ın teklifi”ni reddetti ve ondan sonra da malûm “zina kaseti” patladı!..
Baykal; istifa edip gitti tabiî!..
“MOTEL”DEN “MODEL”E!
Peki, sen ne yaptın?..
CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’e gidip, aynen “İnan Kıraç’ın önerisi”nde olduğu gibi; “Önder, Sav, Onur Öymen ve Mustafa Özyürek’i listeye almazsanız, ben de yönetimde olmak isterim” dedin!..
Yılmaz Ateş’ten “olumsuz” cevap alınca da, gittin Önder Sav’la anlaştın ve “CHP’ye genel başkan” oldun!..
Sonra, Sav’ı da savdın başından!..
Söyle be Kılıçdaroğlu;
“Çalım” üzerine çalım atan, “numara” üzerine numara çeviren, “Bizans entrikaları”nın her türlüsüne başvuran sen, bütün bunları Ecevit’ten mi öğrendin?..
Ecevit, “Güneş Motel olayı” ile “Başbakan” olmuştu, sen de “İnan Kıraç modeli” ile mi “genel başkan” oldun?
ATATÜRKÇÜ MÜSÜN, SOLCU MU?
Söyle Allah aşkına;
“Kimsin, necisin sen?”
Eğer “Atatürkçü” olsan;
“Atatürk’ün bekçisi olmayacağız” diyen Sena Kaleli gibi birini “CHP Genel Başkan Yardımcılığı” koltuğuna oturtmazdın!..
Eğer, “solcu” olsan;
Mehmet Haberal başta olmak üzere, “MHP tandanslı, ANAP ve DYP orijinli 10-12 sağcı ismi”, kalkıp da “CHP milletvekili adayı” yapmazdın!..
Gerçekten merak ediyorum;
“Kimsin, necisin sen?”
Ve de;
“Ne yapmaya çalışıyorsun?”
“Ecevitçi” olsan; “Ecevit’in hayatına kastedenlere” kucağını açmaz, “milliyetçi” olsan; daha ilk gün, sırtına “Etro gömlek” giymezdin!..
Sen, nesin Allah aşkına?.
CHP için bir “draje” misin,
Yoksa, “proje” mi?..
================
VATANDAŞ DİYOR Kİ
¥ DİYARBAKIR: Diyarbakır’da BDP’liler; “Eğer Diyarbakır’da hüsrana uğrarsak, Güneydoğu elimizden gider” inancıyla asılıyor seçimlere...
Geçen seçimlerde, “BDP Teşkilatı” öyle bir çalıştı ki; “sandık müşahitleri”ne adeta “yemek” ve “içecek” yağdırdı!.. AK Parti Teşkilatı ise, maalesef aynı duyarlılığı göstermedi... Acıkan sandık müşahidi yemeğe gidince de, “döndürülen dolaplar”ın haddi hesabı yok!.. Unutmayalım; seçim “sandık”ta kazanılır!.. “Meydan”da kazanıp da, “sandık”ta kaybetmeyelim.
Başbakan Tayyip Erdoğan, gelecek hafta Çarşamba günü yapacak Diyarbakır Mitingi’ni... Bunu Cumartesi veya Pazar’a alması mümkün mü?.. Çünkü, Çarşamba günü, “memurlar” gelemez meydana!..
¥ AYDIN: 86 yaşındayım... Bugüne kadar, bu hükümet kadar “sağlık” konusuna önem veren Hükümet görmedim... Artık, “paşa”ların gittiği hastaneye ben de gidebiliyorum... Seçim günü, “yüzbinlerce hasta” hastanelerde olacak, dolayısıyla “oy” kullanamayacak... Acaba, “hastanelere de seçim sandığı” koymak mümkün değil mi?..
¥ TOKAT/TURHAL: CHP ve MHP’liler, yaptıkları “fuhuş” işinin aleniyete dökülmesinden madem bu kadar muzdariptir, o zaman “genel merkez” binalarına; “Fuhuş serbesttir” tabelâsı assınlar!.. Bunu yapsınlar ki, kimse rahatsız etmesin onları!..
¥ KARAMÜRSEL: Postane Sokağı civarına park eden araçların bazılarından ücret alınıyor, bazılarından alınmıyor... Bu “ayrımcılık” niye ve bu talimatı kim verdi?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi