Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Herkes ektiğini biçer

Herkes ektiğini biçer

Cumhuriyet demişler, militarizmi devreye koymuşlar, yani askerî güce dayanan bir devleti öne sürmüşler. Demokrasi demişler, totalitarizmi yani baskıcı devlet şeklini öne sürmüşler. Yetmemiş, hukuk devleti demişler, kanun devleti olarak iş yapmaya başlamışlar. Yetmemiş...
‘Adalet Mülkün Temelidir’ vecizesini dağa taşa, caddeye yazmış, solanlara asmışlar. Ne güzel. Peki, adalet ne demektir? Adalet: Eşyayı hak ettiği yere koymaktır.
Eşyayı kendisine uygun yerde kullanmamak eşyaya haksızlık olur da insana yapılan haksızlık ne olur? Bir asırdır Allah’ın gönderdiği dinin insanın hayatında, nereye konulacağı gündeme gelmemiş. “Din, ilerlemeye manidir” denilmiş. Dine hayatında yer veren kesime çağ dışı mürteci, yobaz denilmiş. Bu kesime hoş görünmek için ise bu ülkenin “yüzde doksan dokuzu Müslüman” denilmiş.
İmam-Hatip nesli bu ülkenin yüz akıyken, ülkenin ilerlemesine engel görülmüş. İstisnalar hariç, yönetimde söz sahibi büyük çoğunluk, birtakım hile, entrika ve tuzaklarla işi götürmüşler; mutluluklarını, birilerinin mutsuzlukları üzerine kurmaya çalışmışlar. Yapmadıkları ve yapamayacakları şeyleri, halkın gözünün içine baka baka yalan konuşmuşlar. Tek dayandıkları kuvvet, fiziki kuvvet olmuştur. Halkın iradesi hesaba katılmamış. “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” ilkesi doğrultusunda yenilmişler ama minderi terk etmemişler.
Tüm zamanı kudret elinde tutan Rabbimiz, yenilgi ve zaferi sürekli kılmamıştır. Onları insanlar arasında nöbetleşme şekline sokmuş, değişmez bazı prensipler, kanunlar koymuştur. Onlardan biri de: ‘Allah, zalime mühlet verir, ama ihmal etmez’ kuralıdır. Bu kural ışığında haksızlık yapan her kim olursa olsun, zalimdir.
“Karada ve denizde olanı da O bilir. Allah’ın bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez.” En’am. 59
“...Hangi işi yaparsanız yapın, yapmaya koyulduğunuz her işte mutlaka sizi görüp gözetiriz. Ne yerde. Ne de gökte. Zerre ağırlığınca bir şey bile Rabbinden gizli kalmaz”.Yunus. 61
“ ... Yapılan iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde olsa Allah onu senin karşına getirir.” Lokman:16
Halkının sosyal ve siyasal düşünce ve yaşayışına, haksızlık yaparak adil davranmayanlar gerçek ortaya çıkınca diyorlar ki: Bu lav silahlarının yerini kim haber verdi? İşi gücü memlekete hizmet edip onu her türlü düşmandan korumakla görevli olanlar, yaptıklarının yanlışlığını kabul edip özür dilemek yerine yanlışları haber verenleri hedef tahtasına alıyorlar. Ama şu gerçeği unutuyorlar: ‘Kişi kazdığı kuyuya düşer.’
“Kötü tuzak ancak sahibinin ayağına dolaşır.” Fatır. 43
“Onlar bir tuzak kurdu, ama onlar farkında olmadan biz de bir tuzak kurduk. İşte bak, tuzaklarının sonu ne oldu?” Neml.50-51
“Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Fakat bütün tuzakları tersine çevirmek Allah’ın elindedir.” Ra’d. 42
Mazluma kimliği sorulmaz yardım edilir. Haksızlığa uğrayanın kâfiri, Müslüman’ı, kâfiri, Türk’ü, Kürt’ü... olmaz. Mazlumların âhı bir gün, zalimleri boğar. Ama tokadın nereden geldiğinin farkında olamazlar.
Bu güzel ülkemizi ve insanını türlü türlü haksızlıklarla istismar ederek bir yere varmak mümkün değildir. İnsanımızı tehditle, işyerlerini tahrip ederek zarar vermekle bir yere varmak mümkün değildir. Bütün bu haksız tuzaklar bardağa konan suya benzer. Bardak dolar ve bir gün taşabilir.
İnançlarını hayatlarında yaşayanları çağın dışında görenler kaybetti. Hile ile iş yaparak tuzak kuranlar mağlup oldu. Silaha, bombaya ve kaba kuvvete dayanan kaybetti.
Kazananlar ise, bu ülke ve insanını sevip üzerinde titreyen ve yüzündeki tebessüm eden ifadenin kaybolmasına üzülecek kadar hassas, medeni, duyarlı, ileriyi gören, merhamet sahipleri oldu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi