Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Karanlık bir dönemi aydınlatan romancı

Karanlık bir dönemi aydınlatan romancı

Elbet tarihi roman okumuşsunuzdur. Tarihi romanlar, genelde anlattıkları devrin kâğıt üzerindeki belgelerine veya tarihçilerin yazdıklarına göre şekillenir.
Haliyle romancı kendi düşüncesini de ilave eder ve bazen “şöyle olmalıydı” diye de tarihe yön vermeye kalkar.
Genelde bu tarz romanlar, “ısmarlama” romanlardır, yani “Benim dediğim gibi yazacaksın” talimatlı romanlardır.
Milli Şef döneminde olduğu gibi parayla veya baskıyla yazdırılan romanlara böyle çok örnek gösterilebilir.
Evet, dünya üzerinde iki toplumda belli bir dönem; “Benim dediğim gibi yazacaksın” baskısıyla roman yazdırılmıştır.
Birisi Sovyet Rusya, diğeri de Türkiye’dir. CHP’nin zulüm yıllarında çıkan hikâyeler, romanlar ve şiir kitapları bu türlerdendir.
İşte bütün bunların dışında, Türkiye’de öyle bir roman yazarı çıkmıştır ki, karanlık dönemleri aydınlatmıştır.
Hem öyle bir gün ışığına çıkarmıştır ki, yalan söyleyen tarihe hiç itibar etmemiş, bizzat araştırmış, yaşayan şahitlerini bulmuş ve kâğıda dökmüştür.
Sitem gibi anlaşılmasın ama ne yazık ki bu romancımız, özellikle genç nesil nezdinde ne istenilen seviyede tanınabilmiş ne de eserleri okunabilmiştir.
Bu yazarımız rahmetli M. Necati Sepetçioğlu’dur. Eğer Sepetçioğlu’ndan hiç roman okumadıysanız, hakikaten hiç roman okumamışsınız demektir.
Hemen birkaç romanının ismini hatırlatayım. Kilit. Anahtar. Kapı. Konak. Çatı. Üçler Yediler, Kırklar. Bu Atlı Geçide Gider. Darağacı. Cevahir İle Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu.
Cevahir İle Sadık Çavuş’un Kamyonu’nu üçüncü kez okuyorum. Milli Şef dönemini anlatan harika bir roman.
M. Necati Sepetçioğlu, dün vefatının 5. yılı münasebetiyle; “Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği” (ESKADER) tarafından Timaş Kitap Kahve’de anıldı. Bugün saat 10.00’da da Karacaahmet Mezarlığı’ndaki mezarı başında dua okunacak.
Tarihimizi destanlaştıran Sepetçioğlu’nu tanımayanlar için veya tanıyıp da unutanlar için kısa bir hatırlatma yapalım.
M. Necati Sepetçioğlu, 1932 yılında Tokat Zile’de doğdu. 1956 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türkoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden mezun oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi Müdürlüğü yaptı, Tercüman Gazetesi’nin “1001 Temel Eser” serisini yönetti.
Mustafa Necati Sepetçioğlu, yazı hayatına lise yıllarından başlayarak; hikâye, roman, tiyatro ve destan türlerinde birçok eser verdi.
Kitapları en çok satan yazarlarımızdan olan Sepetçioğlu, daha çok tarihî yahut destan-roman türünde büyük bir isim yapmıştır.
Romanlarından söz ettim ama hikâyelerinin isimlerini de zikredeyim. Abdürrezzak Efendi (1955), Menevşeler Ölmemeli (1972), Trampacılar (Oyun-1968), Büyük Otmarlar (1968), Son Bloklar (1972), Yaratılış ve Türeyiş (1965)
Mustafa Necati Sepetçioğlu, sanat adamlarının misyonunu şöyle tarif eder ve kendisi de bu misyonun temsilcisidir:
“Sanat adamları, ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri, insanların gönül gözüne yerleştirmek için çaba sarf etmek mecburiyetindedirler.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi