Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Suriye, İsrail’in kontrolüne geçerse?..”

“Suriye, İsrail’in kontrolüne geçerse?..”

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirmek üzere gittiğimiz Tahran’da bazı isimlerle sürekli olarak “fikir alışverişinde” bulunmak üzere anlaşmıştık. O “ekip”le diyalogumuz devam etmekte.

Suriye’nin “Radikal Laik” Lideri Beşşar Esed’in yönettiği ya da bir rivayete göre “engel olamadığı” sivil katliamını çok yakından izleyen “İran Ekibinden” bazı isimler Türkiye’de imiş… Talepleri üzerine buluştuk dün.

Kestirmeden gidelim: Suriye’de meydana gelecek “devrim” sonucunda, bu ülkenin “İsrail-ABD güdümüne girecek olmasından” endişe ediyor İran. Denen şu: “Böyle bir gelişme Türkiye ile ortak davalarımıza büyük zararlar verir!..”

Misafirlerimiz, Türkiye’nin Suriye ve Esed yönetimine ilişkin politikasında “ani” değişikliklere gitmesinin arka plânı üzerinde de çalışıyor…

Soru üstüne soru: “Türkiye, Esed yönetiminin kesinlikle yıkılacağını mı düşünüyor?.. Böyle düşünüyorsa, elinde ne gibi veriler var?.. Suriye’deki muhaliflerin hemen hiçbir konuda fikir birliği içinde olmadıklarını en iyi bilen ülke Türkiye değil mi?.. Türkiye, Suriye yönetimine neredeyse sınırları kaldıracak kadar yakın oldu. Şimdi, bu ‘ani’ dönüşün sebebi ne?..”

Sorduk: “Sizce ne?..”

Dediler ki: “Bir bilebilsek!..”

Devam ettik: “Türk halkı Baas rejimini zaten desteklemez. Esed zihniyeti, 1982’den bu yana sabıkalı. Halep, Hama ve Humus’taki Baas katliamları belleklerde. Ülkesinden kopartılan çok sayıda Müslüman Suriyelinin dönüş yolları hâlâ kapalı. Bir de son katliam geldi. Son dört ayda yaklaşık 2000 kişi katledildi ve son olarak Hama’daki katliam… Ramazan’a katliamla girdi rejim. Bu şartlarda Esed rejimi ile münasebet hangi zeminde, nasıl sürer?.. Bu zamanda bu tip bir yönetim nasıl kabul edilir? İç ve dış kamuoyuna nasıl izah edilir?.. Baas yönetimindeki halklardaki Tayyip Erdoğan sevgisini neye yormak lazım?.. ”

REJİM GİTMEZ!..

İranlılar, “Esed rejimi”nin yıkılabileceğine pek ihtimal vermiyor. Suriye’deki muhalefet hareketlerinin, sokak gösterilerinin abartıldığı, eline silah alarak rejime karşı çıkacak Suriyeli sayısının son derece sınırlı olduğu kanaatinde. “Ne olacak ki” diyorlar; “Rejimin devrilmesi için ya Saddam olayındaki gibi bir dış müdahale lazım ya milyonların sokaklara döküldüğü hareketler. Suriye’de bunlar olmaz… Esed rejimi devrilmez!..”

Onlar böyle dedi… Ben de Türkiye’deki hakim kanaati aktardım: “Devrilecek… Baas her yerde kan kaybediyor. Esed belki de akıtılmasına mâni olamadığı kanda boğulacak!..”

İRAN SÖZ DİNLEDİ, SURİYE’DEKİ SABİT KAFA!..

Türkiye, İranlı yetkilinin “Nükleer yaygarası” olarak nitelendirdiği süreçte, İsrail-ABD tarafından tezgahlanmaya çalışılan bir “müdahaleye” engel olmuştu. İranlı yetkililerin de açık bir şekilde dile getirdiği üzere, sıkışık günlerde “İran’ın yanında olan” veya daha doğru bir ifade ile “Müdahalenin karşısında olan” tek ülke Türkiye’ydi…

“Türkiye o günlerde bize çok destek verdi ve vermeye devam ediyor. Ancak, tek taraflı çabaların sonuç vermesi mümkün değildir. İran da o dönemde, Türkiye ile yakın istişareden çıkan ‘karar’ları uyguladı…”

İranlı yetkilinin bu sözleri, benim anlayışıma “İran, Türkiye’nin sözünü dinledi” olarak intikal ediyor.

Evet, İran Türkiye’nin sözünü dinledi, “uyumlu”, “dikkatli”, “germeyen”, “tahrik etmeyen” politikasıyla “tehdidin” daha da büyümemesine büyük katkı sağladı.

Türkiye’nin desteğini kaybetmek, hele bugünkü konjonktürde her devlet için sıkıntılı bir durumdur!.. Saddam’ı felakete sürükleyen, o zamanlar bilhassa Sayın Abdullah Gül tarafından ısrarla dile getirilen tavsiyelerin hiçbirine uymamasıydı.

İran, Türkiye’yi dinlemenin semeresini gördü.

Suriye yönetimi ise kafasının dikine gidiyor…

“Esed yönetimi”nin hangi amaca hizmet ettiği belirsiz; “sivil katliamı”, “fırsat kollayan güçlere” müdahale imkanı sunuyor…

BM Güvenlik Konseyi, Suriye yönetimine “bol bol silah satan” Rusya’nın engellemeleri sayesinde şimdilik tıkanmış durumdaysa da…

“Sivil katliamının alabildiğine devam etmesi”, Rusya’nın direniş imkanını kısıtlıyor.

İşte… “Hama katliamı”nın ardından bazı Rus yetkililer, “Suriye’ye yönelik bir Konsey kararına tamamen karşı olmadıklarını” ilan etmek durumunda kaldılar.

“Katliamlar” Suriye yönetimini dönüşü olmayan bir yola soktu. Baasçılar şu veya bu şekilde gidecek.

İranlı yetkililer; “Giderse yerine hangi güç gelecek?” sorusuna cevap verirken, ısrarla İsrail tehlikesine dikkat çekiyor. Ve bunun hem İran’ı, hem Türkiye-İran ilişkilerini, hem de Filistin ve Lübnan davalarını olumsuz yönde etkileyecek, dahası her iki ülkenin de “güvenliğini” tehlikeye atacak bir hal olacağını belirtiyor… Tabii “Esed gitmez ya diyelim ki gitti” demeyi de ihmal etmeden.

Onlar konuşurken, sözü kesip hatırlatıyoruz: “İran, Suriye yönetimi üzerindeki etkinliğini kullanarak, sivil katliamına son verilmesini sağlamalı…”

“İran, Türkiye’nin sözünü Suriye’ye dinletmeli!..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi