Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Nimetin şükrü

Nimetin şükrü

Yorgun bir günümdü. Pazar alışverişi sonrası ellerimdeki poşetlerle eve yollanmak gözümde büyüdü. Caddenin kenarında durup çekinerek taksi bekledim. Çekinerek diyorum, çünkü yolu kısa bulduğu için sinirlenen şoförlerden birine rast gelmekten korkuyordum. Önümden geçip giden taksi ileride durdu ve geri geri geldi. Hem sevindim hem de, inşallah mesafeyi işitince surat asmaz dedim. Korktuğuma uğramadım, aksine son derece efendi bir şofördü. Kendisine minnettarlığımı belirtip teşekkür ettiğimde, “Hanımefendi bu bizim vazifemiz” dedi.
Vazifesini müdrik insanlarla karşılaşmayı neredeyse yadırgar hâle geldik. Artık olması gerekeni sıra dışı kabul ediyor, olmaması gerekeni benimsiyoruz. Arada bir doğruyu yapana rastlayınca da özel ikramlardanmış gibi görünüyor.
Başka şehirlerde nasıldır bilmem, ama İstanbul’da yaşayanların taksi konusunda benzer hikâyeleri mutlaka vardır. Yönü beğenmeyenleri mi dersiniz, mesafenin kısalığına söylenenleri mi? Hele de arabaların duraklara teslim edileceği zamanlara denk gelmişseniz. İki üç metre sonra indirildiğim çok olmuştur. İnmeyebilirsiniz, ama öflü pöflü yolculuk yapmayı göze alırsanız.
Taksi şoförlerinin kendilerince haklı sebepleri elbette vardır. Üstelik İstanbul trafiğinde gün boyu araba kullanmak gibi stresli bir işi sırtlanmışlar. Hatta bazen bu sıkıntıları sohbet kabilinden bizlerle paylaşanlar da oluyor. Ama zahmetsiz iş mi var? Aralarında kendilerine hayır dualar ettiren şoförlerle de karşılaşıyoruz. Onlar da aynı sıkıntılara muhataplar, ama insanlıklarından vazgeçmiyorlar. Yolcularına kendi sıkıntılarının sorumlusuymuş gibi öfkeli bakmıyorlar.
Hayata, miktarlar üzerinden ölçüp biçerek bakınca parasal kıymet bütün değerlerin önüne geçiyor. Böyle bir anlayışta “kiminin duası kiminin parası” atalar sözünün karşılığı yok. Kazanç sadece cebe giren miktarla ölçülünce, gerçekte hak edilmiş kazancın bereketli ve hayırlı olacağı inancını da giderek yitiriyoruz.
Bu hususta sık karşılaşılan tipik örneklerden biri de evlerde tadilat yapan ustaların davranışlarıdır. İşin başında hem ücret hem süre konusunda kavilleşilir. Ustalar tok sesle söz verirler. Yanılıp bu sözlere inananların vay hâline. Etraf kırılıp saçıldıktan sonra bu gün yarın serüveni başlar. Her seferinde tamam tamam deyip sözlerini yenileseler de akıllarındakini uygularlar. Çünkü o esnada başka bir veya birkaç işi de araya sokuşturmuşlardır. Bu, araya kaç iş girmişse o kadar ailenin toz toprak içerisinde süründürülmesi demektir.
Verdikleri eziyetin kendilerine neler kaybettirdiğinin, rakamsal değeri olmadığından muhasebesini yapmaya gerek görmezler. Aslında insanları oyalamaktan, yetişeceğim diye bir oraya bir öbür tarafa koşturmaktan kendileri de helâk olurlar. Oysa bir işi taahhüt ettiği süre ve evsafta bitirmeyi bir kere olsun deneseler, hem kazançları daha bereketli olur hem de sözünü yerine getirmenin iç rahatlığıyla stresten kurtulurlar.
Nimetin şükrünü yalnızca sözle dile getirip hayatımıza uygulamıyorsak nimetin ne demek olduğunun farkında değiliz demektir. Daha daha olsun hırsı hayatın gerçek değerini kavramamıza perde oluyor. Rızkı veren belli, telaşımız boşuna. Biz, nimeti bağışlayanın rızasını kazanmaya gayret edelim. Bunun yolu da rakamsal hesaplardan geçmiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi