Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Sponsor Aile Kampanyası... Gelin, yetimlere sahip çıkalım!

Sponsor Aile Kampanyası... Gelin, yetimlere sahip çıkalım!

Somali’den birkaç fotoğraf...
Önce, İstanbul’da bir ev...
Bir “iftar” vakti...
“Sofra” kurulmuş... Herkes sofranın etrafında... Sofrada, “Allah ne verdiyse” her şey var... Kâseler, “çorba” dolu... “Kaşık” ve “çatal”lar da yanında...
Sofrada “misafirler” var.
“Somali’den gelen misafirler!”
Herkes, “ezan”ın okunmasını bekliyor.
Ve ezan okunuyor;
“Allahüekber... Allahüekber.”
Eller, “şükür” için açılıyor... “Ya Rabbim, verdiğin nimetler için Sana şükürler olsun... Orucumuzu kabul eyle Allah’ım.”
Ev sahibi; “Buyrun” diyor misafirlerine “Buyrun, gönlünüz ne arzu ediyorsa, ondan yiyin!”
“Somalili misafirler” beklemede!..
Şaşkınlıkla bakıyorlar sofradaki yiyeceklere... Ne “çorba”ya uzanıyor elleri, ne de “zeytin” ve “peynir”e...
“Çorba” içecekler ama, “kaşık” nedir görmemişler ki!.. “Zeytin” yiyecekler ama “çatal” nedir bilmiyorlar ki!..
Ev sahibi; “buyrun” dese de, bekleşiyorlar... En sonunda biri, “Pilav yok mu?!?” diyor!.. Ne yapsın gariplerim; “pirinç”ten başka yiyecek tanımamışlar ki!
“AÇIM!.. SU YOK MU ANNE?”
Bu defa, Kenya’daki “Somali kampı”ndan bir fotoğraf... O kamplarda görev yapan “gazeteciler” anlatıyor...
Derme-çatma çadırlar...
Çadırlardan, “bir deri, bir kemik kalmış çocuklar”ın ağlama sesleri yükseliyor.
Bir çocuk;
“Hoyo hoyo vanba hana hoy” diye ağlıyor; “Anne anne, açım anne!”
Bir başkası;
“Hova ya macuktu?” diye sesleniyor annesine; “Su yok mu anne?”
Ardından, “annenin hıçkırıkları!”
“Lokmalar boğazımızda düğümleniyor” diyor gazeteci ve “İHH ekibi”nin ahdettiğini söylüyor;
“Bu gece sahur yemeği yemeyeceğiz.”
ZENGİNDİ... ŞİMDİ BİR LOKMAYA MUHTAÇ!
Kamplar “dram” dolu... Kamplar “feryat” dolu ve kamplar, “ciltler dolusu hayat hikâyeleri”yle dolu...
İşte bir kadın... “Açlık”tan şuuru gidip gelse de, kucağındaki çocuğuna sarılmış, hüzünlü bir şekilde oturuyor.
Şuuru yerine geldiğinde; “Ben, köyümün en zengin ailelerinden biriydim” diyor ama “kuraklık” ve “kıtlık”, onları da vurmuş!.. Kocası ve 3 çocuğu ile düşmüşler yollara... Gece demeden, gündüz demeden, “tam 12 gün yürüyerek” bu kampa gelmişler...
“Uzun yolculuk”ları esnasında “yiyecek”leri bitince; “Somali çölleri”nde yetişen “bitki kökleri”nden, “ağaç kabukları”ndan ve “yaprak”lardan yiyerek ayakta kalmışlar.
Bütün bu “çile”lere, “meşakkat”e katlanıp, kampa niye gelmişler biliyor musunuz;
“Günde bir öğün yemek” için!..
Çünkü, kampa gelen “mülteci”lere, “sadece bir öğün yemek” veriliyormuş!..
İKİ ÇOCUĞU YAŞASIN DİYE!
Tabiî, “Somalili her kadın”, bu kadın kadar şanslı değil!..
Gazeteci anlatıyor:
“Kampta kucağında iki çocuğuyla bekleyen Ahmed Salih’le karşılaştık. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı.
Köylerinden ailesiyle 5 gün yürüyerek kampa ulaşmış.
Ancak bir eksikle gelebilmişler.
Ahmed’ın eşi Fadima, köyden çıkmadan çocuklarına yemek kalsın diye, çok az gıda alıyormuş.
Yola çıktıklarında ise Fadima yine çocukları için yediği yemeği iyice azaltmış.
Yolculuğun 3. gününde şanssız kadın yolda açlıktan ölmüş.
Ahmed, sıcak güneş altında yürümek ve çocuklarını kurtarmak zorunda olduğu için eşinin üstüne bir bez örterek cesedini çölde bırakmış. Karşılaştığımızda, ‘Eşim çocuklarımın yaşaması için kendini feda etti. Çocuklar hayatta kalsın diye eşim ölmeyi seçti’ dedi.”
SOMALİ’YE YARDIM REKORU
Dedim ya;
Somali “dram” dolu... Ciltlere sığmayacak “hayat hikâyeleri” dolu...
Başbakan Tayyip Erdoğan; dün günübirliğine de olsa, bir heyetle birlikte işte bu Somali’ye gitti...
Türkiye’nin öncülüğünde İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı”na üye “40 ülke”nin bağışladığı “500 milyon dolarlık yardım”la birlikte... Erdoğan, bu yardımı, bizzat kendi elleriyle teslim edecek.
Aslında, geç kalındı...
Türkiye, Somali’ye “çok önceden” gitmeli, çok önceden yardım elini uzatmalıydı... Ve de Somali’ye, sadece “ekmek” değil, “sevgi ve kardeşlik” de götürmeliydi.
Çünkü bu, “geleceğe yatırım”dır!..
Yine de, Türkiye, üzerine düşeni fazlasıyla yaptı... Bir “yardım rekoru” kırdı Türkiye...
Kısa sürede toplanan “parasal yardım” tutarının “220 milyon TL”ye yaklaştığı ifade ediliyor ki; bu kadar para; “Pakistan depremi”nde ve Güneydoğu Asya’da yaşanan “tsunami felâketi”nde bile toplanmamıştı...
Tabiî, buna “özel sektör”ün ve “sivil toplum kuruluşları”nın yaptığı “gıda” yardımları dahil değil!.. Bu vesileyle; “özel sektör” temsilcilerini, “yardım seferberliği” ilân eden “sivil toplum kuruluşları”nı, kampanyaya destek veren tüm “televizyon” ve “gazete”leri yürekten kutluyorum.
SERVETLERİYLE KARUN’LAŞANLAR!
Türkiye; “devleti ve milleti” ile el ele verip, “yardım seferberliği” başlatmışken, “halkı Müslüman ülke yöneticileri”nin, kıllarını kıpırdatmaması, elbette yürekleri dağladı, vicdanları isyan ettirdi.
“Halkların ortak isyanı”nı dillendiren, yine Başbakan Erdoğan oldu...
Erdoğan, Çarşamba günü İstanbul’da toplanan İslâm ülkesi temsilcilerine dedi ki;
“Şimdi herkese soruyorum. Somali, dünyanın gözü önünde bu acıları yaşarken milyar dolarlık servetleriyle Karunlaşan insanlara ne demeliyiz?.. Onlar hangi medeniyetin, hangi inanç sisteminin mensubu olduklarını iddia ediyorlar?
Bakınız Türkiye’nin çocukları kuruş kuruş biriktirdikleri harçlıklarını bugün Somali’ye gönderirken milyar dolarlık servet sahipleri nasıl uyuyabiliyorlar?
Elimizi vicdanımıza koyalım ve soralım. O dev plazalar, o muhteşem kaşaneler, o lüks araba koleksiyonları neyin nesidir?”
Söyleyin Allah aşkına;
Erdoğan haksız mı?..
YETİMLER İÇİN SPONSOR AİLE
Şüphesiz ki, “yardımlaşmak” güzel...
Yapılan bu yardımlar, elbette “açlıktan ölüm”leri bir nebze olsun azaltacak ve Somali halkının yaralarına “merhem” olacak...
Ama, yardımlar kesildiğinde veya gönderilen gıdalar bittiğinde ne olacak?..
Öyle ya;
Geldi, yenildi, bitti!..
Ya sonra?..
Elbette “süreklilik” gerek!..
“Çocukların yaşaması” gerek...
Peki, bu “süreklilik” nasıl sağlanacak, “Allah’ın emaneti” olan bu “öksüz ve yetim” çocuklar nasıl büyütülecek?..
Malûm, “yetim” denildi mi;
Bir çocuğun, “ergenlik çağından önce, babasını kaybetmesi” akla gelir.
“Kocasını kaybeden kadın” için de; “yalnız” ve “dul” anlamında “yetim” kelimesi kullanılır... İşte bu “çocuk”lar ve “dul kadınlar”, toplum içindeki “boynu bükükler”dir!..
“Yetim”ler ve “öksüz”ler;
“Allah’ın bize emanetleri”dir.
Bunun için, “yetim”leri “koruma”ya almak ve onlara “sahip” çıkmak, her Müslüman’ın, “ahlâkî ve hukukî görevi”dir!..
İşte bu “anlayış”tan yola çıkan İnsanî Yardım Vakfı, yani İHH, “çok hayırlı bir iş”e soyundu...
“Yetim ve öksüz”ler için;
“Akit”le ortaklaşa “Sponsor Aile” kampanyası başlattı ki;
“Akit okurları”na şöyle sesleniyorlar;
“Onbinlerce öksüz ve yetim, onlara anne-baba olmanızı bekliyor... Gelin, öksüz ve yetimlerin yüzlerini birlikte güldürelim...
Gelin, bu kutsal emanetlere birlikte sahip çıkalım, onları birlikte büyütelim!”
AKLINIZDA SORU KALMASIN!
İHH, gazeteniz Akit’le ortaklaşa başlattığı kampanya hakkındaki “soru”lara da cevap veriyor...
İşte sorular ve cevaplar:
¥ Bir yetimin aylık gideri ne kadardır?
Bir yetimin aylık gideri ortalama 70 TL’dir. Fakat bağışçılarımız, Yetim Fonu’na imkânları nispetinde bağışta bulunabilirler.
¥ Bir yetime ne kadar süreyle sponsor olunabilir?
Yetimlere desteğin sürekliliğinin sağlanması için sponsorluk süresi en az 1 yıl olarak öngörülmektedir.
¥ Sponsorluk ile evlât edinme aynı mıdır?
Hayır... Evlat edinmek, hukuki bir prosedürdür. Bir çocuğu evlât edinmek, çocuğun resmî olarak ailesi olmak anlamına gelir.
Sponsorluk ise; kısa ya da uzun dönemli olarak bir çocuğa mali destek olmak anlamına gelmektedir. Çocuğun belli başlı temel ihtiyaçları (eğitim, barınma, sağlık, gıda, giysi vb.) giderilirken, çocuk “kendi akrabalarının yanında” veya “yetimhane”de kalır.
¥ Nasıl sponsor olabilirim?
“Yetim sponsorluğu” formunu doldurup, bizlere teslim ederek, bir çocuğa sponsor olabilirsiniz. Sponsor formu temini için 0212 631 21 21 (Dahili 231-238) numaralı telefonları arayabilir ya da “internet sitemiz”den sponsorluk formuna ulaşabilirsiniz.
¥ Sponsor olduktan sonraki süreç nedir?
Sponsor olunduktan sonra sponsorlarımıza yetimin ülkesi, yaşadığı şehir, yaşı, adı gibi bilgileri veya fotoğrafı gönderilir. Bu bilgilendirme e-mail ya da posta yoluyla gerçekleşir. Güvenlik sorunu olan bölgelerdeki yetim çocuklar için bu bilgiler vakıf tarafından mahfuz tutulabilir.
¥ Ayda 70 TL bir çocuğa ne sağlamaktadır?
70 TL, bir çocuğun temel ihtiyaçları olan eğitim, gıda, giysi, barınma ve sağlık alanlarındaki ihtiyaçlarını karşılamaktadır... İsteyen, istediği sayıda yetime sponsor olabilir.
70 TL, BİR HAYAT KURTARIR!
Gördüğünüz gibi;
Akit ve İHH, son derece hayırlı bir hizmete önayak oldular.
Tek yapacağınız iş;
İHH’nın 0212 631 21 21 numaralı telefonundan bilgi almak, ya da internet sitesinden “Sponsor Aile Formu”na ulaşmak ve doldurmak...
Artık Afrika’da mı, Ortadoğu’da mı, Asya’da mı, Balkanlar’da mı, yoksa Türkiye’de mi; hangi ülkede bir yetime “sponsor” olmak istiyorsanız, oradaki “yetim ve öksüz”lerin yüzlerini güldürmek size kalmış...
Haydi Akit okurları;
“Ayda 70 TL” ile, bir öksüz ve yetimi hayata bağlayın!..
Unutmayın, onlar birer “fidan”dır!.. Onları beslemek ve büyütmek sizlerin ellerinde.
Hadi, “yetim”lere sahip çıkalım...
Çivisi çıkmış dünyaya;
“İnsanlığın ölmediğini” gösterelim...
“Bir benimle ne olur?” demeyin... “Savaş”ların ve “felâket”lerin eksilmediği dünyamızda, “yetim” kalan “165 milyon çocuk”tan birisini olsun, siz kurtarın!..
Unutmayın; “Ayda 70 Lira!”
Onlar için çok para!..
Uzatın ellerinizi!..
==============
Çukurca’da soru işaretleri!
Türkiye’de gerçekten çok güzel şeyler oluyor... Yüksek Askerî Şûra’da, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, masanın başında “tek başına” oturması; bir “eşbaşkan” değil, “Başbakan” olduğunu göstermesi açısından güzeldi...
Önceki günkü MGK’da da bir güzellik yaşandı... Bugüne kadar masanın iki yanında “Mavi Kuvvetler-Kırmızı Kuvvetler” gibi karşı karşıya oturan askerler ve siviller, önceki gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığındaki toplantıda “karışık” oturdular... Yani; “karşı karşıya” değil, “yan yana” oturdular.
Bunlar, elbette güzel uygulamalar ama bir “ihmal”den mi, yoksa “kasıt”tan mı kaynaklandığını bilmediğim “iğrenç işler” de oluyor Türkiye’de...
Mesela, Türkiye’yi yasa boğan şu Çukurca saldırısı... Öyle anlaşılıyor ki; 8 şehidimizi pisi pisine ölüme gönderdik!..
Şu hale bakın; 10 kişilik terörist grup, tam bir hafta boyu, “Ağaçdibi” mevkiine geceleri “mayın” döşüyor ama her nasılsa hiç kimse görmüyor!..
İlk saldırıdan sonra, askerler merkezden yardım istiyor ama, bölgeye intikal eden ikinci birlik de tuzağa düşüyor ve en çok şehidi ikinci saldırıda veriyoruz... Bu olaylar birer “ihmal” ise tedbir alınabilir... Ama işin içinde “Ergenekon zihniyeti” varsa, vay halimize!..




Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi