Kürtler demokrasi mi istiyor?

Kürtler demokrasi mi istiyor?

Neresinden bakarsanız bakın, Türkiye’nin terörle mücadele ve Kürt sorununda geldiği yeri ve nereye gidebileceğini okumak sanıldığından çok daha zor. Hele de bunu soğukkanlı biçimde anlatabilmek.

Öyle anlaşılıyor ki, PKK-BDP-KCK-DTK hattında siyaset üretenler, meselenin meşru siyasi zeminde ele alınmasını istemiyor. Elbette BDP içinde ve diğer aktörler arasında sorunu siyasi olarak ele almayı isteyen ciddi bir kesim var. Ancak yukarıda peş peşe sıraladığımız yapıları yönetenlerin, BDP’yi pek de ciddiye almadığını yaşanan son süreçte açıkça gördük. Bu da giderek daha fazla çatışma ve şiddet demek; başka bir yorum fazlaca iyimserlik olur.

Şu ana kadar PKK ile mücadelenin kendi içinde ürettiği bazı ezberler var. Belli eylem tarzları, bunlara verilecek karşılıklar, üç aşağı beş yukarı tanımlanabilir bir yerde duruyordu, en azından yakın bir tarihe kadar. Oysa şimdi gerek kulislerden duyduklarımız, gerekse ortaya çıkan ipuçları, giderek tüm ezberlerin bozulduğu bir çatışma dönemini işaret ediyor.

Kuralsızlığı sahneye sürenler, daha büyük ölçekte bir kuralsızlık üreterek bizi tuzağa çekmeye gayret ediyor.

Bunu gerçekten görmüyor muyuz?

Ortak kaderi yok etmek

Onlarca, belki yüzlerce kez yazıp söylemeye çalıştım. Bu coğrafyada sadece Türkiye Kürtlerinin değil, hemen tüm Kürtlerin kaderi, Türkiye ile bir ve bütündür. Bu kader birliğini yok saymak, bunu inşa eden parçaları birer birer yok etmek, önümüze sandığımızdan çok daha büyük faturalar getirecek.

İlkel, her tarafı dökülen ucuz bir milliyetçilik üzerinden Kürtleri yönlendirmeye çalışanların üzerini örtmeye çalıştığı en önemli hakikat bu. Kürtçe ezan gibi karikatür girişimler, sivil Cuma namazları (ne demekse!), ‘Madem Kürtler değer veriyor, o halde biz de değer veriyormuş gibi yapalım’ türünden ‘dini’ motifler ve daha nice saçmalığın bu tabloya eklenmesi şaşırtıcı değil.

Bu tür sahtelikleri boşa çıkarmanın yolu, ‘PKK’lı imam bilmem ne yapmış’ türünde magazin soslu kriminal haberler üretmek değil elbette. PKK Marksist-Leninist bir örgüt olarak sahneye çıkmıştı, zaman zaman dinle ilgili farklı politikalar izledi. Şimdi daha geniş bir alana hitap etmek için, yüzyıl önce üretilen kalıplar üzerinden hayli ciddi bir din istismarına soyundu. Bunlar şaşırtıcı değil, ne kadar sakil durduğu da ortada.

Ancak tekrar vurgulayalım. Bununla mücadele etmenin yolu, işi magazinleştirmek ya da benzeri yollara sapmak değil. Bu kadar ucuz ve kolay değil, kendimizi aldatmayalım.

Kardeşlikten söz edebilmek

Artık sıkça rastladığınızdan eminim. Bu tartışmalarda kardeşlikten, bir ve bütün olmaktan, et-tırnak örnekleri verilmesinden rahatsız olanlar giderek artıyor. Kardeşlik boş laf diyenler, kim et kim tırnak diye soranlar, anlamsız retoriklerle kimlik tüccarlığı yapanlar ve benzerlerinin sesi hayli gür çıkıyor.

Kimse bir devleti terörle mücadele ediyor diye kınayamaz. Devlet vatandaşlarının güvenliğinden sorumludur, teröre boyun eğemez ve zaaf gösteremez. Bunları kimse tartışmıyor zaten.

Asıl mesele, daha doğrusu savrulmamamız gereken yer, güvenlik üzerinden rehavete kapılıp çözümü yeniden dar bir alana sıkıştırmak. Bu hata defalarca tekrarlandı. O nedenle bir kez daha olur mu diye endişe duyanlara kimse kızmasın.

Benim ısrarla söylemek istediğim, sorunun kaynağı üzerinde yeterli çaba göstermediğimizdir. Sadece demokratikleşmeden söz etmiyorum. Çünkü bu konularda çok ciddi mesafeler aldık ve açıkça söylemek isterim ki, bugün Türkiye’de var olan Kürt taleplerinin demokrasiyle ilgisi giderek azalıyor.

Bunu da konuşmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi