Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Fıkralarda siyasetçi fotoğrafları

Fıkralarda siyasetçi fotoğrafları

Onlar bir devrin yüzakı ve örnek şahsiyetleriydi...
Hazır cevaplıklarıyla tanınırlardı...
Söz taşını koyacakları duvarı bilirlerdi...
Ağaya, paşaya eyvallah etmediklerini yedi düvel bilirdi.
Mahkemelerde, mahpushanelerde çile çekerler, yine de tırsmazlardı.
İkisinin de ismi OSMAN’dı...
Osman Yüksel Serdengeçti ve Osman Bölükbaşı...
Kendileri gitti, isimleri kaldı yadigâr.
“Kırk defa mahpus oldum, bir defa mebus” diyen Osman Yüksel, namı diğer Serdengeçti’dir...
Şairdi, edibti, tepeden tırnağa mücadele adamıydı...
Milletvekili seçilir meclise gelir... Mecliste döner kapı var, Serdengeçti ilk defa görüyor döner kapıyı... Kapı döner kendi döner... Polisler durumu anlayınca çıkartırlar dışarıya... Bakar kapıya ve der ki: Yahu biz daha kapısına gelir gelmez dönekliğine şahit olduk. Galiba döneklerin merkezine gelmişim.
Serdengeçti mecmuasını çıkartırdı... Kapağında: “Ayda bir çıkar” yazmasına rağmen 2 ay, 4 ay, hatta 6 ay sürerdi bazen...
Sormuş okuyucular: “Bu ne hal Üstad sen ayda bir diyorsun, biz aylar sonra çıktığını biliyoruz. Ne dersin?”
Osman abi yazar derginin kapağına:
Biz hapiste olmadığımız zaman ayda bir çıkar...
Kravat takmamakla da meşhur olmuştu Serdengeçti... Fakültede bu konu neşeli hikâyeleri taşırdı, fakat yerimiz dar olduğu için oraya girmiyorum.
Serdengeçti çıkmış Meclis kürsüsünde konuşuyor... Şimdikilerin tıpkısının aynısı bir CHP milletvekili güya alay edecek... /Kravat tak da öyle konuş/ diyor...
Osman abi şöyle bir bakıyor ve taşı gediğine koyuyor:
Ulan burada kravat konuşmaz, adam konuşur... Boynunda kravat var amma sen konuşamıyorsun... Çünkü a.. değilsin...
Demirel’in partisinden milletvekili olduğu halde yeri geldiğinde o, Demirel’i sokmadık kovuk bırakmazdı...
Osman Bölükbaşı da Serdengeçti gibi mert, sözünün eri, inandığı davayı tavizsiz sürdüren bir parlamenterdi... Oğlu, -Monşer- Deniz Bölükbaşı’ya hiç benzemezdi.
Bildiğimiz kadar anlatmak bize düştü.
Bölükbaşı yaptığı konuşmadan dolayı bir oturum toplantıya katılmama cezası almış... Meclis’in önünde bekliyor ki birinci oturum bitsin, içini boşaltma sırası kendine gelsin...
Bölükbaşı’yı gıyaben tanıyan bir vatandaş sorar:
- Efendim Meclise girmemişsiniz, ne bekliyorsunuz burada?
- Tavla nöbetindeyim hemşerim... Tavla kapısında beklemem ondandır.
Not: Tavla, oyun tavlası değil... At-katır gibi mahlûkların bulundurulduğu mekândır...
Bir gün uçakta gidiyorlar... İsmet İnönü ve torunu da var içinde...
İnönü’nün torunu, dedesinden para ister ki uçaktan atsın, tarlalarda çalışan köylüler bulsunlar, sevinsinler...
Dedesi, yani İnönü, çocuğu Bölükbaşı’na yönlendirir... Çocuk gelir, Osman amca bana para ver uçaktan atacağım, tarlada çalışan köylüler bulunca sevinecekler, der...
Bölükbaşı için bulunmaz bir fırsat bu...
Der ki: “Evladım, parayı veririm, atarsın üç/beş kişi sevinir... Sen dedeni uçaktan at ki bütün Türkiye sevinsin...
Bu fıkralar CHP görüşünün el’an değişmediğini de söylüyor bize...
Bizim yörede iftiraya “KAKIÇ” derler...
Geçmişteki ibretlik esprileri bulabileceğimizi hiç sanmıyorum...
Her gün kocaman kocaman adamların ağzından “Koca karı kakıçları” düşmüyor...
Esiyorlar, gürlüyorlar, sırıtıyorlar...
Ne Malatya milletvekili Hamit Fendoğlu (Hamido), ne de Kahramanmaraş milletvekili Ahmet Özsoy gibi, ikisi birleşerek greyder vazifesi görenler var... Vekilleri meclisten sürüp atmak kolay mı?
Hapishaneye gidecekleri zaman “Açın kapıları Osman geliyor!” demeye kaç vekilin yüreği kâfi gelebilir şimdi...
Kapıya bağladım kınalı koçu
Nereye gidersin canımın içi?



Heykelci partiye heyder oldu ya
Çarkçı başı çark çevirir durmadan.
Baş çiftlikte deve yeder oldu ya
Döne döne çam devirir durmadan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi