Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Görüntü ve gerçek!..

Görüntü ve gerçek!..

Eğer sadece olayların görünen ve gösterilen yönü ile yetinirseniz memnun ve mutlu olabilirsiniz. Ancak, geçmiş tecrübeleriniz devreye girer, "Bize böyle gösteriliyor ama işin aslı nedir?" diye düşünmeye başlarsanız işte o zaman beyninizde bir sürü soru sıralanmaya başlar.

Söz gelimi ABD ve yandaşlarının açıklamalarına bakarsanız Libya'ya özgürlük için gitmişlerdir, özgürlük için bombalamışlardır. Buna karşılık medyaya yansıyan sadece bir haber bile kafanızı allak bullak etmeye yeter. İşte sözünü ettiğim haberin özeti: "NATO'nun Kaddafi'nin memleketi Sirte'ye dün (önceki gün) akşam gerçekleştirdiği hava harekatında 354 sivilin öldüğü, 700 kişinin de yaralandığı belirtiliyor."

Sanırım haberi izaha gerek yok. Söylenenler ile uygulama birbirine zıt. Ve hemen insanın aklına, "Ölülerin özgürlüğe ihtiyacı olur mu?" sorusu geliyor. Çünkü özgürlük diriler içindir. Belli ki ABD ve yandaşlarına hemen teslim olmayanlar insandan bile sayılmıyor ki öldürülmelerinde hiçbir sakınca görmüyorlar. Bu arada Başbakan Erdoğan'ın Trablus'taki konuşmasında Sirte'deki muhaliflere dönük yaptı çağrıda, "Daha fazla kan dökülmesin" derken NATO'ya hiç sesinin çıkmaması insanı düşündürmez mi?

Ve gelelim Füze kalkanı uyarı radarının(!) bir ayağının Türkiye'ye yerleştirilmesi olayına... Yapılan açıklamalarda projenin ABD değil NATO'ya ait olduğu ileri sürüldü. Halbuki olayın aslı hiç de böyle değildi. Proje tamamen ABD'ye ait, NATO sadece bir ambalajdan ibaretti. O da yırtık, her tarafından içindeki dökülen bir ambalaj. Çünkü adamlar olayı gerçek manada gizlemeye bile gerek duymuyorlar. Bu köşede bazı Amerikalı yetkililerin projenin tamamen ABD'ye ait olduğuna dair sözlerine daha önce yer vermiştim. Bu arada yine söz konusu projenin hiçbir ülkeyi hedef almadığı, sadece Avrupa ve ABD'ye yönelik özellikle İran'ın elinde bulunduğu ileri sürülen uzun menzilli füzelere karşı erken uyarı sistemi olarak devreye sokulduğu iddia edilmişti. Söyleneni aynen doğru kabul edip içini rahatlatmak yerine işin aslı nedir diye biraz olsun düşündüğünüzde Avrupa ve ABD'nin korunmasının da yalan olduğunu görmek kolaydır. Bu gerçeği görünce hedefin sadece İsrail'in korunmasına, İsrail'e karşı bölgede özellikle de İran'dan söz konusu olabilecek bir saldırıya karşı bu ülkenin güvenliğini sağlamaya dönüktür. Yani bir açıklamada iç içe geçmiş iki yalan.

Bu düşüncelerimize pek çok dayanak var. Bu dayanaklar bizzat ABD'deki bir takım yetkililerin açıklamaları ile sabit. Ayrıca dün bir gazetenin manşetinde yer alan bir hususu önce aktarıp sonra üzerinde birlikte düşünelim. Haber füze kalkanı uyarı radarının bir ayağının ülkemize yerleştirilmesi anlaşmasının imzalanması ile ilgiliydi ve başlıkta aynen şöyle deniyordu: "Tezkere krizini unutturan imza"... Bu başlığın altında haber şöyle devam ediyordu:

"ABD basını Beyaz Saray, füze kalkanı ittifakını, Ankara ile Washington arasında Körfez Savaşı'yla başlayan sıkıntılı dönemin sona ermesi olarak görüyor:"

Demek ki söz konusu projenin bir ayağının ülkemize yerleştirilmesinin kabul edilmesi bu kadar önemli. Ama bilinmelidir ki bu önem İran füzelerine karşı ABD'nin kendisini savunması ile ilgili değil. Çünkü, ne İran'ın ne de diğer bölge ülkelerinin elinde böylesine uzun menzilli füze bulunuyor. Aksini söyleyenler dünyayı kandırıyorlar. Bu noktada ister istemez olay sadece İsrail'in güvenliği ile ilgiliyken ABD açısından bu kadar önemseniyorsa Türkiye ile İsrail çatışmasında ABD'nin kimin yanında olacağını tahmin etmek zor olmaz. Ayrıca Filistin'in devlet olarak tanınması müracaatını engellemek için uğraşan ABD'nin tüm bu çabaları İsrail'i memnun etmek için olduğuna göre bölgemiz ile ilgili tüm gelişmeleri sadece görünen ve gösterilen boyutu ile ele alıp değerlendirmek kesinlikle doğru olmaz. Obama yaptığı açıklamada eğer Filistin'in BM'ye müracaatını engelleyemez ve genel kurulda kabul edilecek olursa kararı Güvenlik Konseyi'nde veto edeceğini şimdiden belirtmiş durumda. Böyle bir vetonun "Dünyayı değiştirecek, tüm dengelerli alt üst edecek" bir karar olduğunu Obama bilmez mi? Bilir bilmesine ama unutulmamalıdır ki Obama ABD Başkanı bile olsa bağımsız karar verebilecek durumda değil.

Demek istediğim o ki artık herkesin sadece söylenenlerle yetinme dönemi bitmelidir. Aksi halde çok ciddi ve acı olaylarla karşılaşıldığında neler oluyor diye sormanın anlamı kalmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi