Büyük başın derdi büyük olur

Büyük başın derdi büyük olur

10 yıl öncesinin Türkiyesini düşünün, dünya ve bölgedeki gelişmeler üzerinde hiçbir etkisi yoktu.

Abdullah Öcalan’ın üs haline getirdiği Suriye’ye bile Amerika’nın çizdiği strateji sonucu tavır alabilmişti.

Rahmetli Bülent Ecevit, o dönemi “Amerika, Öcalan’ı bize niye teslim etti, bilmiyorum” diye açıklamıştı.

Bırakın dünyayı, kendi ülkemizdeki gelişmeleri takip ve izah etmekten uzak bir noktadaydık.

Çünkü fakirdik.

Çünkü iktidarsızdık.

Çünkü karar verme kabiliyetimizden vazgeçmiştik.

Sonra AK Parti iktidara geldi ve bizim güçlü devlet dediğimiz kurumun aslında teneke bir yapı olduğunu gösterdi.

Ordusuyla, yargısıyla, eğitimiyle, sağlık hizmetiyle çürük bir devlettik.

AK Parti, siz beğenin beğenmeyin, devleti yeniden kurdu veya kurma sürecini başlattı.

Hayatta bir iddianız varsa, bu devleti daha ileri bir noktaya taşırsınız ama AK Parti’nin gangster bir devletten bir hukuk devletine geçişi sağladığını kabul etmeniz gerekir.

Kürt meselesini örnek alın.

Bundan 20 yıl önce, bugünkünün çok azı terör koşullarında devlet rutin dışına çıkmış, yargısız infazı, işkencesi ve terörüyle Güneydoğu’da hakimiyet sağlama yoluna gitmişti.

Bugün terör gemiyi azıya almış durumda ama bölge halkını devlete düşman edecek hukuk dışı bir tek uygulama yok.

Devlet emrindeki katiller, ölüm kuyuları, yaygın işkenceden kimse bahsetmiyor.

Çünkü Türkiye bugününe ve geleceğine güveniyor.

Bunun sonucunda da uluslararası arenada sesini ve siyasetini daha çok duyuruyor.

Başbakan Erdoğan’ın konuşması, Meksika liderinin aksine bir çaresizlik çığlığı değildir.

Uluslararası sisteme adil düzen çağrısıdır yaptığı ve bu çağrı Türkiye’nin bölgede oynamaya başladığı rolle desteklenmektedir.

İstekleri bir günde olmayacaktır ama haklıdır.

Ayrıca, Türkiye Amerika’dan talimat alan bir ülke konumundan çıkmış, onunla politika belirleme noktasına gelmiş olmasa da, politikasını etkileyecek noktaya gelmiş durumdadır.

10 sene önce Yunanistan’la kıta sahanlığı, Suriye ile PKK sorunu olan bir ülke değil Türkiye.

Bugün Akdeniz çanağında politika belirleyen, racon kesen bir ülke durumunda.

Yani büyük ülke.

Suriye ile PKK sorununu aşabilmek için, daha doğrusu Amerika’nın Barzani ve Talabani’nin elini rahatlatması için, Washington’ın itelemesine ihtiyaç duyan bir ülke değil bu.

Somali’den Endonezya’ya ulaşan bir coğrafyada varlığını, gücünü hissettiren bir ülkeyiz artık.

Bu bir güç ve büyüklük.

Büyük başın büyük derdi olur, rahat olun, hepsini de aşar.



Devletin katilleri

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarihe geçecek bir açıklama yaptı.

Meclis’te temsil edilmiş bir siyasi parti liderinin ölüm nedenini örtbas etmek için bazı kamu görevlilerinin devreye girdiğini söyledi.

Açıkça söyleyemediği şuydu: Muhsin Yazıcıoğlu, Ergenekon diye bilinen ama Cumhuriyet tarihi boyunca var olmuş bir yapılanmayı ifşa edecekti.

Susturulması gerekiyordu ve kaza süsü verilmiş bir helikopter faciası sonucu öldürüldü.

Cumhurbaşkanı, cinayetin delillerinin asker kimlikli kişilerce çalındığını da ima etti.

Daha ne söylesin.

Koca Türkiye basını duymazdan geldi.

Neden mi?

Muhsin Yazıcıoğlu cinayetinin üzerine gidilirse, Abdi İpekçi, Çetin Emeç cinayetlerinin de üzerine gidilir, kirli ilişkiler ortaya çıkar diye.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi