BDP’nin dönüşü önemli

BDP’nin dönüşü önemli

Terörü pek çok boyutuyla konuşmak mümkün. Ama sözün bittiği bir yer var. İşte tam o noktada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in söylediklerine dikkat çekelim.

Bakan Şahin, önceki gün Batman ve Siirt’e giderek, PKK tarafından öldürülen insanlarımızın ailelerini ziyaret etti. En başta ziyaretin kendisi olmak üzere, verdiği mesajlar ve semboller üzerinden anlamlı bir adımdı. Şu sözleri aktarmadan geçemeyeceğim:

‘Veda yemeğine kan doğrayanlara, içine zehir katanlara ve ailelerini acıya boğanları nefretle ebediyen lanetliyoruz. Terör örgütü burada Kürt halkının talepleri doğrultusunda onların haklarını korumak adına bu mücadeleyi yaptığını söylüyor. Biraz önce Batman’da Mizgin kardeşimizin ailesiyle görüştüm. Kürtçe ağıt yakıyorlar. Benim canım yanıyor. Bu işin etnik milliyetçiliği yok. Dini yok dili yok, gözyaşının rengi yok.’

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD dönüşünde yaptığı basın toplantısında verdiği mesajların siyasi boyutu kadar, vicdanlara hitap eden bir bölümü de vardı. Başbakan, Kürt annelere seslenerek ‘Şimdi tülbentlerinizi nereye bırakacaksınız’ sorusunu yöneltmişti.

İşte önceki gün başsağlığı ziyaretinde bulunan Bakan Fatma Şahin, beyaz tülbentiyle anlamlı bir mesaj verdi.

Müzakere ve mücadele

Son günlerde onlarca insanımızın hayatına mal olan, bir o kadarını yaralayan ve hepimizi derinden üzen olaylara rağmen, Türkiye’de yaşayan geniş kesimlerin gösterdiği sağduyu gerçekten her türlü takdirin üzerinde.

Şu nokta önemli. Kamuoyuna ‘PKK-MİT görüşmesi’ diye servis edilen kasetin ve örgütün doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği eylemlerin hedeflediği ortam oluşmadı Türkiye’de. 12 Eylül 2010 referandumunda ve 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde siyasi iradeye verilen geniş desteğin parantezindeki en kritik başlık, Kürt meselesinin çözülmesi ve terörden kurtulmaktı.

Toplum, mücadele ve müzakerenin hangi şartlar altında yapılabileceği üzerinde sanıldığından çok daha soğukkanlı. Yılların biriktirdiği, pek çok farklı dinamiğin bir şekilde yönlendirip etkilediği bir sorunun çözümünün hiç te kolay olmadığının da farkında.

Bu durumu bir bezginlik ya da teslim oluştan ziyade, sağduyu ve siyasi iradeye duyulan güven olarak okumaktan yanayım.

BDP’nin dönüşü

Yan yana yazdığınız zaman uzun bir liste oluşturan ve Kürt siyasetinin aktörleri olarak bilinen PKK-BDP-KCK-DTK (bir de TAK elbette!) ekseninde kafa karışıklığı olduğunu düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Hatta bunlar arasında ciddi çatışmalar olduğunu öne sürenler de var.

Tam olarak öyle mi, yoksa bir çeşit görev dağılımı mı, bunu uzun uzun tartışabiliriz. Ama gerçek şu ki her durumda BDP’nin gelip TBMM’de yemin etmesi ve siyasetin yeniden gündeme alınmasını önemsemek gerekiyor.

Kendi payıma bugüne kadar BDP tarafından sessizce üretilen ve hayli kabul gören ‘Örgüt bizi rahat bırakmıyor, yoksa düşündüğünüzden çok daha demokratız’ tezini pek de akla yatkın bulmuyorum. Hatta çözümle ilgili belki de en geride duran yapının BDP olduğunu bile söyleyebilirim. Ama her halükarda halkın temsilcisi olarak Meclis’e gelmelerini önemsemek ve geçmişi önlerine dökmeden konuşabilecek zemini oluşturmak gerekiyor.

Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belirsiz olduğu günlerde toplumun bu soruna yaklaşımı elbette çok farklıydı. Şimdi devletin, devlet aklını oluşturan kurumların ve hepsinden önemlisi siyasetin ciddi bir değişim yaşadığı bir süreçten geçiyoruz.

Terör ne kadar tırmansa da, çözüm için hala en avantajlı dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Umarım yanılmam. Umarım BDP attığı bu adımdan dolayı hepimizi pişman edecek bir söylemle sahneye çıkmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi