Serdar Arseven

Serdar Arseven

Terör örgütüne kuvvet veren?..

Terör örgütüne kuvvet veren?..

Şer gibi görünende hayır...

Ülkeyi sarsan terör saldırılarının ardından, “Bu meseleyi nasıl çözeriz!” arayışı iyice hız kazanmış durumda...


Mail kutumuzu her açtığımızda bir başka “proje” ile karşılaşıyoruz.


Kimi, bölge illeri gençlerinin spora, kültüre, sanata teşvik edilecekleri “turnuvaların” düzenlenmesini teklif ediyor, kimi Rifat Hisarcıklıoğlu, Ahmet Gündoğdu, Mahmut Arslan, Ömer Cihad Vardan, Rızanur Meral, Mustafa Koca, Bülent Yıldırım gibi sivil toplum önderlerinin riyaset edecekleri kampanyaların önemine dikkat çekiyor.


Vatandaşlarımızın, özellikle de “Türk” vatandaşlarımızın, meselenin “askeriye ya da polisiye” önlemlerle çözülemeyeceği yönündeki kanaatleri benimsemesi önemli.


Birilerinin her “katliam” sonrasında dile getirdikleri “sıkıyönetim ilanı” türünden “sakat” teklifleri de itibar görmüyor...


“Türk” olduklarını ve hatta “Türklükleri ile gurur duyduklarını” özellikle belirten vatandaşlarımız da, “sıkıyönetim ilanı” gibi çılgın tekliflerin PKK’nın ekmeğine yağ sürdüğüne dikkat çekmekte...


Devlet, vatandaşına karşı ne ölçüde sertleşirse, hukuka saygılı vatandaşla teröristi birbirine karıştırma ihtimalini ne kadar artırırsa, PKK’nın başarı ihtimali de o oranda artmış olacak!..


Misal;


28 Şubat’ın dindarları baskı altında tutan “bölücü” uygulamaları yüzünden devlete resmen “düşman” olma noktasına gelen hassas vatandaşlarımızın, bu alandaki sıkıntıların giderilmekte olduğu bu süreçte devlete yaklaştıklarını görüyoruz...


Özgürlük alanını genişletmek, bölünmeye değil, bütünleşmeye hizmet ediyor yani.





“Kürtler”, bu ülke için birer potansiyel tehdit değil.


Tehdit “derinlerden” gelmekte...


Bir zamanlar devleti temsil edenlerin, faili meçhul, köy boşaltma, yok sayma, inkar etme, en meşru taleplere bile karşı çıkma yollu uygulamaları, terör örgütünün “taban” bulmasına sebep oldu.


Devlet, vatandaşı kazanmayı hedefleyen projeleri reddettikçe, dış destekli PKK’nın işi kolaylaştı...


Şu veya bu şekilde “seçilerek” Meclis’e gelmiş olan vekillerin, yaka paça kapı dışarı edilmeleri, terör örgütüne iyice kuvvet kazandırdı.


Bazı yargı organlarının, hukukun taşıyıcı kolonu olarak nitelendirebileceğimiz “ana dilde savunma hakkı”nı hiçe sayması da, “teröristlerin” işine yaradı.


Kesintisiz eğitim modeli, terör örgütü için müthiş bir imkan sundu...


Hayata kısa yoldan atılarak içinde bulundukları cendereden çıkmak isteyen gençlerimizin önleri, “28 Şubat zihniyetinin ürünü olan” bu modelle kesilince, terör örgütü “verimli” bir kaynak daha bulmuş oldu.


Bir başka mesele...


Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2010 yılı verilerine göre, Başbakan Erdoğan’ın “üç çocuk” kampanyası, bütün çabalara rağmen sonuç vermedi...


Nüfusumuz maalesef erimekte!..


Demek oluyor ki, bir zamanlar rahmetli Erbakan Hoca’nın bütün karşı çıkışlarına rağmen uygulamaya konulan “doğum kontrolü kampanyaları” etkili oldu...


Nüfusun görece eğitimli kesimi, “en fazla iki çocuk” modelini tatbik ederken, eğitim imkanlarından mahrum kesimin bu kampanyalardan daha az etkilendiği görülmekte...


Batı destekli kampanyalar, Türkiye’nin nüfus artışını frenlemekle kalmadı, nüfus dengelerini de bozdu.


Bir başka ifadeyle, “terör örgütü”ne kapılanma ihtimali düşük olanların sayısı azalırken, terör örgütüne yem olmaya aday gençlerin sayısı arttı!..





Terör örgütünün belini kıracak “kalkınma modelleri”nin, “antidemokratik müdahaleler” yüzünden istenilen sonucu veremediğini de gözden uzak tutmamak gerek.


Bugünlerde, ne gibi “berbat” emellere hizmet ettiği iyice ortaya çıkmış bulunan darbeci imalatı “irtica.org” türü sözde “veri kaynaklarını” esas alarak kapatma davası açanların, örgüte -farkında olmayarak- ne büyük destek verdikleri âşikâr...


Türkiye’nin önü kesildi ve PKK’nın önü açıldı o süreçte!..





AK Parti’nin “açılım politikası”nın özellikle sunumunda bazı hataların yapıldığı ortada...


Ancak, “terör olaylarının hükümetin yanlış icraatlarından dolayı” tırmandığını öne sürmek de büyük insafsızlık!..


Aksine...


Hükümetin “darbe girişimleri” karşısındaki kararlı duruşu olmasaydı PKK, umduğu hedeflerine çoktan ulaşmış olacaktı.


Birileri “arzuladıkları” darbeyi gerçekleştirmiş olsaydı...


“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganının atılabileceği bir vasata dahi sahip olamayacaktık.


Bölünmüş vatanın davası da olmayacaktı zira!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi