Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Dün Veli Göçer, bugün Salih Ölmez...

Dün Veli Göçer, bugün Salih Ölmez...

Tek suçlu onlar mı?Dün “Samanyolu Haber”deydim... Sevcan Ödemiş Yıdız Hanımefendi ile “deprem” ve “terör”ü konuştuk... Konuşmaya geçmeden önce, Van-Erciş’ten canlı yayına bağlanan muhabir İsmail Ateş’in röportajlarını ve çektikleri kurtarma çalışması görüntülerini izledik... Bir ara, bir vatandaşın sesi yansıdı mikrofona... Israrla, “O yağmacılar” diyordu; “Çadır ve battaniyeleri yağmalayan o vicdansızlar, kesinlikle Vanlı değil... Onlar, çevre illerden gelen fırsatçılardır!.. Medya, onları gösterip de Van halkını karalamasın!”

ŞEHİR DEĞİL, DAĞ EŞKİYASI!

Bunları duyunca, “tamam” dedim;

“Benim anlatmaya çalıştığım, tam da buydu!”

Dünkü yazımda da ifade ettiğim gibi; “gerçek ihtiyaç sahipleri” kuyruğa girip, “çadır, battaniye ve erzak” almaya çalışırken, TIR ve kamyonlara “akbaba” gibi saldıran bu “şehir eşkiyaları”nın “Vanlı” olması mümkün değil!..

Bunların, “çevre şehirler”den geldiklerini de sanmıyorum... Bunlar “şehir eşkiyası” değil, düpedüz “dağ eşkiyası”dır!..

Evet, “şehir”lerden değil “dağ”dan gelmişlerdir!..

“Kandil Dağı”ndan!..

“Çadır”ları, “battaniye”leri ve “erzak”ları yağmalayıp, yine Kandil’e götüreceklerdir!..

Dün de dediğim gibi;

Bu çadır ve battaniyeler, ileride bir gün, bir “operasyon” düzenlendiğinde “PKK kampları”ndan, “mağara”lardan çıkacaktır!..

Peki, bu yağmalama niye?..

İki sebebi var:

¥ Birincisi: Konvoylara “çekirge sürüsü” gibi saldırıp, ne var ne yoksa yağmalıyorlar ki, “Kandil’deki militanların ihtiyaçları” giderilsin!..

¥ İkincisi: Çadır, battaniye ve erzak sıkıntısı başgöstersin ve “ihtiyaç sahipleri” bunları alamasın ki, “mağdur halk” isyan etsin ve “devlet”e kafa tutsun!..

Nitekim, bu “zihniyet”i, Van’ın bir köyünde gördük...

Televizyon muhabiri, bir “köylü”(!)ye mikrofon uzatıyor... Adam, başlıyor bağırmaya; “Burada devlet yok, buraya gelen-giden yok!.. Aç ve açıktayız!”

Bu adam, “mağdur bir köylü” değildir... Bu adam, büyük bir ihtimalle “PKK sempatizanı” veya en azından bir “BDP’li”dir!..

Amacı, “aleyhte propaganda” yapıp, AK Parti Hükümeti’ne çamur atmak!..

Çünkü, “aç ve açıkta” olduğunu iddia eden, “Buraya kimse gelmedi” diyen adamın arkasında “Kızılay çadırı” var!..

Demek oluyor ki;

Oraya Kızılay gelmiş...

Gelmiş ve çadırı kurmuş!..

Büyük bir ihtimalle de, “sıcak çorba” ve “sıcak yemek” de dağıtmıştır!..

O halde, niye “Kimse gelmedi” diye bağırıyorsun?.. Demek ki; senin amacın, “mağduriyet edebiyatı” yapıp, “Hükümet”e çamur atmak!..

Bunları göre göre;

O “propaganda”ya zemin hazırlayan, onlara yataklık eden TV muhabirine de “yuh” olsun!..

JAPONYA DA HESAP EDEMEDİ!

Haa, “sıkıntı” yok mu?.. Bir “organizasyon bozukluğu” yaşanmadı mı?..

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da, önceki gün ifade ettiği gibi, elbette “sıkıntı” yaşandı, elbette “kaos” oldu, elbette “beceriksizlik”ler sergilendi... Ama, kabul etmeliyiz ki; bu tür hatalar, “dünyanın en gelişmiş ülkeleri”nde bile olur!..

Oldu da!..

Meselâ, “depremle iç içe” yaşayan, depreme karşı “her türlü tedbiri” alan Japonya’da bile, “hesap hatası” yüzünden Fukuşima Santrali’nin başına neler geldi, biliyorsunuz!..

Malûm, Fukuşima Nükleer Enerji Santrali yapılırken, muhtemel bir “tsunami” dalgasının “5 metre” yüksekliğinde olabileceği hesaplanmış...

Ama “tsunami dalgası”nın boyu “10-15 metre”ye yükselince, olanlar oldu ve “nükleer sızıntı” başladı...

Demek istediğim şu: Bazen “öngörülemeyen” durumlar ortaya çıkabilir...

Van’da da çıktığı gibi...

Kızılay, stoklarında bulunan “45 bin çadır”dan 30 binini göndermiş bölgeye...

Herhalde “yeter” diye düşündüler...

“Daha fazla” gönderselerdi, belki de “sıkıntı” yaşanmazdı!..

Ama, dedik ya;

Bazen tahmin edilemiyor!..

FIRSATÇI HER YERDE FIRSATÇI!

Buna, bir de “mağdur kılıklı PKK’lıların yağmaları” ve her felâkette ortaya çıkan “fırsatçı”lar eklenince, olanlar oldu!..

Düşünebiliyor musunuz;

Kızılay’ın 17 TIR’ı yağmalanmış!.. Çalınan bu “çadır”ları “300-500” ya da “bin liraya satanlar” varmış, iyi mi?..

Bu “vicdansız”lara, bu “eşkiya”lara, bu “fırsatçı”lara ne desen boş!.. Suratlarına tükürsen bile yüzleri kızarmayacak kadar “onursuz” ve “pişkin”dir bu adamlar!..

Onlar, “felaketleri ranta tahvil eden” alçaklar ve şerefsizlerdir!..

Bunları Van’da gördük de, İzmit ve Adapazarı’nda görmedik mi?.. Güya “kurtarma ekibi”e yardım ediyor görünüp de, enkaz altındaki “ceset”lerin boyunlarındaki “altın”ları, ceplerindeki “para”ları çalmadılar mı?.. Hatta ve hatta, cesetlerin “altın diş”lerini sökmediler mi?..

Fırsatçı, her yerde fırsatçı!..

Şerefsiz, her yerde şerefsiz!..

Alçak, her yerde alçak!..

Bu “fırsatçı”lar ne kadar “alçak” ise, “çadır kamyonları”nı yağmalayıp Kandil’e götürecek olan PKK’lılar da o kadar alçaktır!..

Ama bunu, “Van halkı”na maledemeyiz... İsmail Ateş’in mikrofonuna konuşan “Ercişli vatandaş” da, işte bunları söylemeye çalışıyordu!..

BULDUK BİR GÜNAH KEÇİSİ!

Ben, dünkü gazetelerde yer alan bir “linç” veya “yargısız infaz” haberini doğru bulmadığımı da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

“Depremzade” demişler onun için!..

“Utanması da yok” demişler!..

“Linç” etmeye çalıştıkları kişi, Salih Ölmez adlı bir “müteahhit!”

Salih Ölmez, en az 10 kişiye mezar olan Sevgi Apartmanı’nın müteahhidi imiş... “10 kişiye mezar olan” apartmanı inşa eden Salih Ölmez; yaptığı binada oturmayıp, gitmiş bir “lüks villa” inşa etmiş kendisine!..

“Lüks villa”da, bir çizik bile yokmuş... Ama o, lüks villasının bahçesine “2 Kızılay çadırı” kondurmuş!..

Çadırların yanında da, “Audi ve Mercedes” otomobiller duruyormuş!..

İşte bu adama;

“Utanması da yok” diyorlar!..

Belli ki;

1999 depreminde Veli Göçer’i hedef alıp, “günah keçisi” ilân eden medya, bu defa da Salih Ölmez’i linç edecek!..

Ben, buna karşıyım!..

Dün Veli Göçer’in linç edilmesine nasıl karşı çıktıysam, bugün de Salih Ölmez’in linç edilmesine karşı çıkıyorum.

Çünkü, bu ülkede, “malzemeden çalan” ve “tabut apartman” veya “çürük bina” yapan, sadece Veli Göçer ve Salih Ölmez değil!..

“17 Ağustos Depremi”nde 20 bini aşkın insanımız öldü... Peki, o binaların hepsini Veli Göçer mi yapmıştı?..

Bugün Van ve Erciş’te 534 insanımız can verdi...

Peki, bu insanların oturdukları binaların hepsini Salih Ölmez mi inşa etti?..

O halde dün Veli Göçer’i, bugün Salih Ölmez’i hedef alıp, “çürük bina”ların suçunu bu ikisinin üzerine yıkmak niye?..

Tamam; Salih Ölmez’in yaptığı “çiğlik”tir, “pişkinlik”tir, en azından “görgüsüzlük”tür!.. Ama sadece onun üzerine gitmek niye?..

“Yıkılan yüzlerce bina”yı inşa eden “müteahhit”lerin yakasına yapışmayacak ve onlardan hesap sormayacak mıyız?..

MÜHENDİSİN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

Bu da yetmez!..

Sadece “malzemeden çalan müteahhitlerin” değil, o evlere “oturma izni” veren “mühendis”lerin ve “belediye”lerin de yakasına yapışılmalı, onlar da “sanık sandalyesi”ne oturtulmalıdır!.. Yani, “bütün sorumluların yakasına yapışılmalı”dır!..

Yoksa;

Bu iş, dün Veli Göçer’le, bugün Salih Ölmez’le geçiştirilirse, biz daha çoook “tabut apartmanlar” görürüz!..

Uzun lafın kısası;

“Günah keçisi” aramaktan vazgeçip,

“günah keçilerinin” tamamını deşifre etmeliyiz!..

TAŞ BİNALAR AYAKTA

Tabii, bu arada, “yapı tekniği”ni de gözden geçirmemiz gerekiyor.

Dün, gazetelerde şöyle bir haber vardı:

“Van’ın Gedikbulak köyünün en eski okulu olan ve 1952 yılında taştan yapılan tek katlı okul binası depremi sadece çatlaklarla atlattı. Ondan tam 36 yıl sonra, 1988 yılında yapılan 3 katlı betonarme okul ise depremde yerle bir oldu. Böylece depremde asıl darbeyi inşaatlardaki malzeme hırsızlığının vurduğu bir kez daha kanıtlandı.”

Buyrun, bir haber daha...

Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem, dün yaptığı açıklamada diyordu ki;

“Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunan ve restorasyonu kısa süre önce tamamlanan 450 yıllık Hüsrev Paşa Medresesi, Van’da yaşanan 7,2 şiddetindeki depremden hiç yara almadan çıktı... Hüsrev Paşa Camii’nin ise, yalnızca minaresinde önemsiz çatlaklar bulunuyor. Van’da bulunan bir diğer vakıf eseri olan Kaya Çelebi Camii de minaresindeki çatlaklar dışında hasara uğramadı.”

Bunlar neyi gösterir?..

Sadece “malzemenin kalitesi”ni değil, bu eserleri inşa edenlerin “ruh kalitesi”ni, “inanç kalitesi”ni de gösterir!..

O halde; her ne olursak olalım, ilk önce “insan” olacağız... Ama inançlı bir insan, imanlı bir insan, dürüst bir insan, ahlâklı bir insan!..

Ahlâklı bir insan; gidip kamyondan “çadır ve battaniye” çalmaz... Ahlâklı bir insan, yaptığı binanın “malzeme”sinden de çalmaz!.. Ahlâklı bir insan, PKK’nın davulunu da çalmaz!..

“İnsan” olursak;

Hiçbir problem olmaz!..

Şucu-bucu değil;

Önce “insan” olalım, insan!..

Ortalıkta;

Yeteri kadar “hayvan” var!..


Meydan dayağı!

Duyunca, çok sevindim... Şırnak’ta, “Operasyonlar durdurulsun” diye gösteri yapan PKK’lılara, çevredeki esnaf, “Yeter artık” deyip, bir güzel “meydan dayağı” çekmiş... Dilerim, bu tür “Yeter artık” isyanları çoğalır... Çünkü, böyle acılı bir günde bile gösteri yapan “azgın katilleri” durduracak olan “Kürt halkı”dır!..

Kürt halkı, artık görmeye başlamıştır ki; PKK’dan ve onların “siyasi uzantıları”ndan kendilerine hayır gelmez...

Kürt halkı da gördü, bizler de gördük; PKK ve siyasi uzantıları; “öksüz, dul ve yetim”lere dağıtılacak “erzak”ları bile çalmışlardır... Ellerindeki imkânları, “Kürt halkı” için kullanmamışlardır!.. “Kürtlerin kanından, canından ve malından beslenen” bu “asalak” güruh; öyle anlaşılıyor ki, “saltanat”ını devam ettirmekte zorlanacaktır!..

Şırnak’taki esnafın, PKK’ya attığı meydan dayağı, beni umutlandırdı!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi