Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Memleket zengin millet zengin

Memleket zengin millet zengin

Memleket zengin, millet zengin.

Şimdi bu sözüme; “şükür”, “hamd” ve “rızkın” sahibine görünüşte yakın, amelde uzak olanlar itiraz edecektir.

Ve devam edeceklerdir itirazlarına;

“Zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor” diye. İşin garibi, bunu söyleyenler de hep ya tuzu kuru ya da tembel kişilerdir.

Şimdiye kadar rastladığım tüm fakir edebiyatçıları, hep böyle insanlardı çünkü.

Hatta biraz daha ileriye gidip, şunu rahatlıkla söylemeliyim.

“Fakirlerin ve fakirliğin sırtından geçinenler.” Bir de şöyle tarif edeyim o tipleri.

Ramazan ayında bir torba yiyecekle veya bankadaki hesabının faizinden kalan küsurlu kısımları, zekât ya da hayır faslından bir de Allah rızasını umarak verenler.

¥

Bir de şu gruba dikkat çekeyim.

Rızkın sahibine teslim olup, şükretmeyi ve hamdetmeyi; diline değil, kalbine ve yüreğine bağlayanlar, ne kadar zengin veya fakir olursa olsunlar, onlar hayatı maddi değil, mana varlıklarıyla yaşarlar.

Böyle insanlara çokça rastlarım. O zaman bakarım ki, varlıklı insanlarla, varlıklı olmayan insanlar arasında maddi hiçbir fark göremem.

İşte böyle kişiler arasındaki esas zenginlik; “ahlak, iman ve amel” noktasındadır.

Kim ki bu bakımdan daha zenginse, maddi olarak varlıklı kişiler, bu mana zenginine karşı hürmette kusur etmezler.

O şahsa gösterilen hürmet, saygı ve sevgi; Allah’a teslimiyetin ve imanın bir gereğidir. Buralarda madde geçici, mana kalıcıdır. Kalıcı olana sadakat gösterilir.

¥

Şimdi gelelim “Memleket zengin, millet zengin” başlığına.

Rabbim nasip etti, Kurban Bayramı’nı; Ankara, Kırıkkale ve civardaki akrabalarımızla geçirdik.

Yukarıdaki gözlemlerim ise İstanbul’dan yola çıkıp, geri dönünceye kadar yaşadığım sahnelerden oluştu.

Arefe günü yola çıktığımda sandım ki, İstanbul’da kimse kalmamış, herkes Anadolu’ya göç etmekte. Yollar tıklım tıklımdı.

İstanbul Ankara arasındaki bütün dinlenme ve benzin istasyonları, istisnasız yine araç ve insan kaynıyordu.

Ankara’ya inip Kırıkkale yoluna düştüğümüzde ise başka bir manzarayla karşılaştım. Ankara’dan Kırıkkale’ye kadar en çok birinci vites, en az da üçüncü vitesle gidebildik.

Şükredenler, hamdedenler, amele dikkat edenler yollardaydı. Bu manzarayı kim görse; “Memleket zengin, millet zengin” demekten kendini alamazdı.

¥

Şunu bir kere daha gördüm ki, “Dilde fakir olanlar, dinde de fakir oluyor.” Dinde ve dilde fakir olanlar da haliyle servet düşmanı kesiliyor.

Bu ülkede isteyip dileyen hiç kimse aç kalmaz. Büyük şehirlerdeki kahvehaneleri dolduran vatandaşlarımız, köylerine dönüp, bir karış toprağı eşeseler yine yıllık yiyeceklerini çıkarırlar.

“Uzaktan davulun sesi hoş gelir” diyenler olacaktır. Zaten onlar değil mi insanları ve kendilerini tembellik kuyusuna atıp, sonra da zihin anarşisi çıkaranlar.

İşte bu tipler, rızkın sahibine teslim olmayıp, rızık aramayan kanaatsizler güruhudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi