Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kamer Genç olayı... Bu millet, faşist ve zorbaları iyi tanır!

Kamer Genç olayı... Bu millet, faşist ve zorbaları iyi tanır!

Ben, herhangi bir “olay”dan ziyade, olayın ortaya çıkardığı “niyet”lere ve “zihniyet”lere bakarım... Çünkü, olaylar, “niyet”leri de açığa çıkarır, “zihniyet”leri de!..

Meselâ, gündemdeki olay...

Soyadı “Genç” ama, kendisi “yaşlı, agresif, hırçın ve çekilmez” bir adam olan CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Meclis’teki “provakasyon” girişiminin “kartel medyası”nda nasıl yer aldığını biliyor olmalısınız!.. Kimi, “Kamer Genç’in Meclis Kürsüsü’nden yaka-paça indirildiğini” yazdı, kimi de “Genç’ten özür dilenmesini” istedi.

Oysa, olay ne?..

ORASI, BABANIN KÜRSÜSÜ MÜ?

Kamer Genç, çıkmış kürsüye; “söz istediği konu” haricinde her şeyi söylüyor!..

Hem de “patavatsızca” ve ona-buna sürekli “hakaretler” savurarak!..

Kâh “Hükümet’e hakaret” ediyor, kâh “bakan” ve “milletvekilleri”ne!..

Hakaretlerden “devletin zirvesi” de nasibini alıyor!..

Adam “milletvekili” değil, sanki “mahallenin kabadayısı!”

Habire asıyor, kesiyor!..

Orası “Meclis Kürsüsü” değil de, sanki “babasının çiftliği”nde bir dambaşı!..

Genel Kurul’da oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Sadık Yakut, uyarıyor kendisini;

“Söz aldığınız konuda konuşun!”

Ama, Kamer Genç bu!..

Ne lâf dinliyor, ne uyarı!..

Devam ediyor “hakaret”lerine;

“Abdullah Gül, buradan Çukurca’ya gidiyor!.. Koruması da Genelkurmay Başkanı!..”

“Bu Genelkurmay Başkanı!..”

“Tayyip Erdoğan diyor ki!..”

Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakan, sanki “babasının oğlu!”

Kamer Genç, “Tunceli dağlarında” büyüdüğünden olsa gerek; ne “saygı” kavramından haberi var, ne de “görgü kaideleri”nden!..

“Edep”ten de hiç nasibini almamış!..

Bırakın “milletvekili” olmayı, “sıradan bir insan” bile, herhangi birine hitap ederken “sayın” der!..

“Sayın Cumhurbaşkanı” veya “Sayın Başbakan” ya da “Sayın Genelkurmay Başkanı!”

Ama Kamer Genç ne diyor;

“Abdullah Gül!.. Tayyip Erdoğan!”

Adını telâffuz ettiği insanların biri “devlet”in başında, diğeri “Hükümet”in başında!..

Dedim ya; Adam “saygısız” olduğu için, ne “devlet” tanıyor, ne “hükümet!”

Bu “saygısızlığa” ve “nezaketsizliğe”, bir de “CHP’lilik” eklenince, ortaya Kamer Genç gibi bir “provakatör” çıkıyor işte!..

“Sevimsiz, hırçın, itici, agresif ve içinin karası yüzüne vurmuş bir provakatör!”

BU, KÜRSÜ İŞGALİDİR!

Meclis Başkanvekili Sadık Yakut ise, son derece “kibar” bir şekilde hitap ediyor Kamer Genç’e;

“Lütfen konunuza dönün!”

Ama Kamer Genç’in derdi “üzüm yemek” değil ki!.. O, “bağcıyı dövmek” için çıkmış o kürsüye!..

“Patavatsızca” konuşuyor!..

Uzun lâfın kısası;

“İşgal” ediyor kürsüyü!..

Sadık Yakut’un “lütfen”lerine, “rica”larına ve “uyarı”larına rağmen Kamer Genç, “patavatsızca konuşması”nı sürdürüp, bir de; “Sen ne biçim başkansın yahu!” deyince; Sadık Yakut, “mikrofonun sesi”ni kesiyor!..

“Adam” olan o kürsüden inip, geçer yerine oturur değil mi?..

Ama, Kamer Genç inmiyor!..

Resmen “işgal” ediyor kürsüyü!..

Bunun üzerine, Başkanvekili Sadık Yakut, “Meclis İçtüzüğü’nün 66. Maddesi”sini çalıştırıp, “Genç’in konuşmaktan men edilmesini” Genel Kurul’un oyuna sunuyor.

Genel Kurul diyor ki;

“Genç, konuşmaktan men edilsin!”

Ama, Kamer Genç, “bağırmaya” ve herkese “sataşmaya” devam ediyor!..

Kürsüden de inmiyor!..

Ne iniyor, ne de susuyor!..

Geriye, yapacak tek şey kalıyor.

Sadık Yakut; “Sayın idare amirlerini lütfen göreve davet ediyorum” diyerek “Meclis idare amirleri”ni göreve çağırıyor.

Bu çağrı üzerine, Meclis İdare Amiri ve aynı zamanda AK Parti Çorum Milletvekili olan Salim Uslu, Genç’in yanına gelerek; “Lütfen” diyor, “Lütfen Kürsü’yü boşaltın ve yerinize geçin!”

O kürsü, Genç’in “tapulu malı” ya, “hakaret”le karşılık veriyor Salim Uslu’ya!..

Sadece “sözlü karşılık” değil, “fiili karşılık” da veriyor!..

“Git başımdan be adam!” dercesine, eliyle itiyor Salim Uslu’yu!..

O Salim Uslu ki;

Tıpkı soyadı gibi, “Uslu” bir adam... Kolay kolay kızmaz, kolay kolay öfkelenmez!.. Hele hele, “fiili müdahale”de hiç bulunmaz!..

Ama Kamer Genç, “kendisini itmeye” kalkınca, o da kolundan tutup, yerine oturtmaya çalışıyor!.. Yani, “Meclis İdare Amiri” olarak “görev”ini yapıyor!.. Kamer Genç de, tam fırsatını bulmuş ya; “artistlik” yapıp, “düşermiş gibi” sendeliyor!..

İşte olayın özü ve özeti bu!..

SALİM USLU’NUN GÖREVİ BU!

Ya, dünkü gazeteler!..

Ya, dünkü demeçler?..

Aman Allah’ım;

“Suçlu”lar “güçlü” olmuş,”haklı”lar “haksız” gösterilmiş!..

Bunca “hakaret”ine, bunca “kürsü işgali”ne, bunca “patavatsızlığına” rağmen Kamer Genç gibi bir adamı “mağdur” göstermişler iyi mi?..

Kamer Genç “mağdur” olunca, Salim Uslu da; “Genç’i yaka-paça kürsüden indiren adam” oluyor elbet!..

Kartel gazeteleri tarafından hakkında “linç kampanyası” açılmış, belli ki “yargısız infaz” yapacaklar!..

“Oysa” diyor, Salim Uslu;

“Ben, Meclis adına görevini yaptım. Sayın Kamer Genç’in konuşma süresi, normalde 5 dakikaydı. Beş dakikayı çok aştı ve daha sonra kürsüyü gasp etti. Parlamentoyu esir aldı tek başına. Kürsüyü terk etmeyerek parlamentoyu ve parlamenterleri esir aldı. Ben orada sadece AK Partili vekil değilim. Herhangi bir vekil de değilim. Meclis İdare Amiriyim. Parlamentonun içindeki ve genel kuruldaki güvenliği sağlamak, huzuru sağlamak benim görevim. İçtüzükten, anayasadan kaynaklanan benim görevim. O anda oturumu yöneten Meclis Başkanı’nın, defalarca beni göreve davet etmesi üzerine ben beyefendiyi genel kuruldaki sıralara oturmaya davet ettim. Sanki böyle bir davet olmamışçasına, sanki böyle bir kürsü gaspı yokmuşçasına, sanki tek taraflı bir itilip kakılma varmışçasına bir kampanya yürütülüyor.”

İNCE’DEN KABADAYI AĞZI!

Salim Uslu böyle diyor ama, “kampanya” tırmandırılarak sürdürülüyor.

İşte CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin dün söyledikleri!.. “Üslûp” ve “seviye” bakımından “Kamer Genç’i aratmayan” Muharrem İnce, dün Yalova’da demiş ki;

“O Salim Uslu’ya sesleniyorum; yüreğin varsa, cesaretin varsa, bilgin varsa, bileğin varsa, beynin varsa gel o kürsüden beni indir.”

Kusura bakmayın ama;

Bu üslûp, “milletvekili üslûbu” filan değildir... Bu ağız “kahvehane ağzı” ya da “sokak ağzı” bile değildir!.. Bu ağız, “külhanbeyi ağzı”dır!.. Bu ağız, “kabadayı ağzı”dır!..

Ve elbette, “iktidar olamamanın hıncı” ile konuşan bir “CHP’li ağzı”dır!..

Şu hâle bakın;

Adam, resmen ve alenen “kavga” istiyor!.. “Çıngar” çıksın ki, Meclis çalışamasın!.. Hayır, “Meclis’in çalışamaz duruma gelmesi” de umurlarında değil!..

Muharrem İnce’nin amacı; bu tür olaylar üzerinden AK Parti’yi vurmak, AK Parti’ye çamur atmaktır!..

Nitekim, Yalova’daki basın toplantısında, olanca kinini kusmuş;

‘’Meclis’te zorbalık hakim olmuştur!.. İdare amiri kendini gestapo şefi zannetmiştir ya da sultanın fedailiğine soyunmuştur. Sendika ağası, Meclis ağası olmak istemiştir ve kendisini sultanın fedaisi yerine koymuştur!..

AK Partililer faşizan bir eğilim içerisindedir!..

Çoğunluk diktası işte budur!.. AKP faşizminin geldiği nokta işte budur. Başbakan’dan başbakan yardımcısına, grup başkanvekilinden milletvekiline kadar nasıl bir faşizan eğilim içerisinde olduklarını bir kez daha görmüş olduk.

Daha önce de biliyorsunuz Başbakan’ın korumaları Meclis Genel Kurulu salonuna girmek istemiştir. Bu eşkıyalıklarının son noktasıdır artık. Kürsü dokunulmazlığı fiilen dün yok edilmiştir!..

O zatın adı Salim Uslu değil, ‘Zalim Yaramaz’dır!.. ‘Başbakan’a dokunmak ibadettir’ diyen milletvekilleri, Başbakan’ı eleştiren milletvekillerine dokunarak ibadet yapmak istemişlerdir.

Yürüyen işçiyi biber gazı ile susturan, slogan atan öğrenciyi copla susturan, terbiye eden, milletvekillerini zindanlara atan, gazetecileri hücrelerde çürüten faşist AKP’nin son uygulamalarıyla karşı karşıyayız.’’

BU AĞIZLA İKTİDAR OLUNMAZ!

Merak ediyorum;

Muharrem İnce’nin ağzından çıkan bu sözleri, acaba kulakları duydu mu?..

Onun kulakları duydu mu bilmem, ama milletin kulakları çok iyi duyuyor olmalı ki; “faşist”leri, “diktatör”leri, “gestapo şefleri”ni, “Millî Şef”leri, “zorba”ları, “işgalci”leri ve “zalim”leri çok iyi tanıyor bu millet!..

Tanıyor ki;

CHP’yi, 60 senedir iktidar yapmıyor!..

Muharrem İnce, bu “külhanbeyi ağzı”yla konuşarak CHP’nin iktidar olacağını sanıyorsa, fena halde yanılıyor!..

Bu ağızla, “Türkiye’de iktidara gelmek” mümkün değildir!.. Bu ağızla, olsa olsa; “Bar fedaisi Liberman” gibi, “İsrail’e Dışişleri Bakanı” olunur!..

ZİHNİYETLERİ AÇIĞA ÇIKTI!

En başta dedim ya;

Beni, “olay”lardan çok, olayların ortaya çıkardığı “zihniyet”ler ilgilendiriyor!..

İşte gördünüz;

Kartel medyası; hemen her zaman “edepsizce” lâflar eden, sürekli “artistlik” yapan ve daima “tribünlere oynayan” Kamer Genç gibi “agresif” bir adamı bile “masum ve mağdur” göstermeye kalkıştı ya; işte bu “zihniyetin dışa vurumu”dur!..

Bunlar, güya “sessiz” dururlar ve “AK Parti’yi onaylar” gibi görünürler!.. Ama, sürekli “pusuda”dırlar, sürekli “fırsat” kollarlar!.. Bir fırsatını bulduklarında; hemen “diş”lerini gösterirler, “tırnak”larını ve “pençe”lerini geçirirler!.. Böylece, “gizli düşmanlık”larını açığa çıkarırlar!..

Bunların ne “sessiz”liğine güvenilir, ne de “dostluk”larına!..

Fırsatını buldukları anda, çakarlar!..

Meclis’teki olay, aslında iyi oldu!..

Kimin ne mal olduğunu gördük!..

Hakkı Devrim ne yapsın?!?

Hani, atalarımız; “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al” demişler ve böylece “kalite”nin nerede olduğuna dikkat çekmişler ya; ben de “okurlarıma” aynı metodu tavsiye ediyorum.

Beni, “telefon yağmuru”na tuttular...

Diyorlar ki; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’den “kabile şefi” diyerek, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den “Muhammed’in sözleri” diyerek aşağılayıcı ifadeler kullanan şu Hakkı Devrim’e bir cevap ver!..

Yaşını-başını almış, saçının kılları ağarmış bir adama, ben ne diyeyim ki?

Hakkı Devrim denilen bu yaşlı adam; belli ki “eşinin annesi”nden etkilenmiş ve “onun dili”ni kullanıyor... Malûm; Hakkı Devrim’in eşi Gülseren Hanım’ın annesi Ayşe Kadriye Cankat, bir “Hıristiyan”dır!..

Eğer ondan etkilenmediyse, herhalde oğlu Kerem Serdar’dan etkilenmiştir!.. Çünkü, oğlu da “Mason Locası’nın İstanbul Vadisi’ne üye”dir!..

Ve ayrıca, Kerem Serdar’ın, Brigitte Devrim adlı eşi de bir “Fransız”dır!..

Diğer oğlu Selim Can Devrim de; “Sabatayist”lerin “Karakaş kolu”na mensup insanların sahibi bulunduğu “FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi” mezunudur!..

Söyleyin hele; “Hıristiyan”ların, “Mason”ların, “Fransız” ve “Sabateyist”lerin arasında kalan bir Hakkı Devrim’den, hiç “ hak söz” beklenir mi?

Siz, siz olun; “kız” alacaksanız “ana”sına, “bez” alacaksanız, “kenar”ına bakın!..

O zaman “kalite”yi de anlarsınız, “seviye”yi de!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi