Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kamer Genç ve gemi kaçırma... Eyleme kalkan, sonuçlarına katlanır!

Kamer Genç ve gemi kaçırma... Eyleme kalkan, sonuçlarına katlanır!

Geçen haftanın en önemli olayları, şüphesiz ki Van’da meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki ikinci deprem, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ait “Kartepe” adlı “deniz otobüsü”nün bir PKK’lı terörist tarafından kaçırılması ve Meclis’teki “Kamer Genç şovu” idi!..

Bu üç olay, geçen haftaya damgasını vurdu... Tabiî, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından “İran’ın nükleer faaliyetleri” hakkında yayınlanan “rapor” da çok konuşuldu ve çok tartışıldı ama; bu rapor “ısmarlama bir rapor” olduğu için ve üstelik “İsrail’in nükleer bombaları” konusunda herhangi bir rapor düzenlenmediği için, bu “sipariş” ve “düzmece” rapor üzerinde pek fazla durmaya değmez.


İRAN’I BIRAK, İSRAİL’E BAK!


Kaldı ki, Akit; bu konudaki tavrını 11 Kasım Cuma günü manşetten verdiği “İran’ı bırak, İsrail’e bak” başlıklı haberiyle gösterdi.


Öyle ya;


İsrail’in Dimano Üssü orada dururken, elinde “200 nükleer silâh başlığı” bulundururken, kalkıp da İran’ı hedef almak, kelimenin tam anlamıyla “çifte standart” ve tam bir “ikiyüzlülük”tür!..


Malûm;


1960’lı yıllardan bu yana nükleer silah ürettiği bilinen İsrail hakkında uluslararası bir soruşturma açılmadı.


1960’lı yıllarda ABD, İsrail’in nükleer çalışmalarının incelenmesini istemiş ancak İsrail bunu engellemişti. ABD eski Başkanı Jimmy Carter, 2008’de yaptığı açıklamada İsrail’in nükleer silah deposu olduğunu ifşa etmiş ve İsrail’in 150 nükleer silaha sahip olduğunu açıklamıştı.


Ama, üzerinde duran olmadı...


İsrail gibi bir “nükleer bomba” orada dururken, İran’la uğraşmak, olsa olsa “cambaza bak” numarası olur ki; dünyanın bu numaralara karnı tok!..


Bizim de karnımız tok!..


Çünkü biz;


Bu filmi, daha önce de gördük!..


GENÇ, PATOLOJİK BİR VAK’A!


Her olayın, bir öncekini eskittiği ve gündemden düşürdüğü Türkiye’de; “Van’daki ikinci deprem”in yankıları sürerken, hemen ardından gelen “Kamer Genç Şov” ve onun da ardından gelen “Deniz otobüsünün kaçırılması” olayı, birbirlerini gündemin alt sıralarına itti.


Oysa, “Kamer Genç Vak’ası” üzerinde ciddi olarak durmak gerekirdi diye düşünüyoruz.


Çünkü Kamer Genç;


“Patolojik bir vak’a” haline gelmeye başlamıştır!.. “Adlî Tıp”ta yapıldığı gibi, Kamer Genç’in de “masa”ya yatırılması ve hem “psikolojik”, hem de “fizyolojik” olarak incelenmesi gerekir!..


Olayı biliyorsunuz...


Geçtiğimiz Perşembe günü, bir “önerge aleyhinde” söz alan Kamer Genç; söz aldığı konu üzerinde konuşmak yerine, “devletin zirvesi”ne hakaretler yağdırmaya başlamıştı.


Meclis Başkanvekili Sadık Yakut’un; hem de 3-4 defa, “Lütfen söz aldığınız konuya dönün” şeklindeki uyarılarına rağmen, “hakaret”lerine devam etmişti.


Bu arada, “5 dakikalık konuşma süresi” dolmasına ve “mikrofonun sesi kesilmesine” rağmen, “kürsü”de kalmaya devam etmişti...


Yapılacak tek iş vardı; “Meclis idare amirleri”ni göreve çağırmak... Sadık Yakut, bunu yaptı ve onun çağrısı üzerine Meclis idare amirlerinden Salim Uslu; Kamer Genç’in yanına giderek; “Lütfen kürsüyü işgal etmeyin, yerinize oturun!” dedi.


Ama lâf, “insan”a söylenir!..


Lâftan, “insan” olan anlar!..


Kamer Genç ise, farklı bir yaratık!..


Ne “Lütfen”den anlar, ne “rica”dan ve ne de “uyarı”dan!.. Kürsüye, zaten “şov” yapmaya çıkmış!..


Kaldı ki;


İlk şovu, ilk “vukuat”ı da değil bu...


Sicili hayli kabarık!..


Dünkü Akit’te de sıraladığımız gibi;


Oğlunun evinde genç sevgilisiyle yakalanınca “Çiçekleri suluyordum” diyen Genç’in siyasi arenadaki ilk çirkefliklerinden birisi ANAP’lı merhum milletvekili Alpaslan Pehlivanlı’ya su dolu bardağı atmak olmuştu...


Genç, sözünü kesen TBMM eski Başkanvekili Yılmaz Hocaoğlu’na “Kafanı keserim. Cahil adam” diye bağırmış ve odasına giderek yumruklamıştı... Genç; Erbakan, Türkeş ve Ecevit’e de saygısızlıklar yapmıştı.


KİM, KİMDEN YANA?


Böylesine “sicili kabarık” bir Kamer Genç’e sahip çıkıp, onu “mağdur” gösterenlerin, Salim Uslu hakkında “linç kampanyası” başlatmış olmaları, hayli enteresandı.


Düşenebiliyor musunuz;


Salim Uslu’nun, “Lütfen yerinize geçin” şeklindeki uyarısına; “Ulan”la cevap veriyor Kamer Genç; “Ulan, sen git de ağababaların gelsin!” diye cevap veriyor ve kolunu Salim Uslu’nun göğsüne uzatıp, onu itiyor ama medya bu sahneyi “Salim Uslu itti” diye sunuyor!..


Tamam, bir “itişme” yaşandı.


Ama, ilk iten Kamer Genç!..


Salim Uslu gibi; “sinirleri alınmış bir adam” bile bu itme karşısında Kamer Genç’i itmek zorunda kalmışsa, varın siz düşünün Genç’in tahrikinin boyutunu...


Şu hâle bakın!..


“Ulan”lı konuşup, “ilk iten” kendisi, Salim Uslu karşılık verince de, basamağı göremeyip “sendeleyen” kendisi ama suçlu Salim Uslu!..


Salim Uslu ne yapsaydı yani?..


“Affedersiniz” deyip, Kamer Genç’in “kürsü işgali”ne, “hakaret” ve “zorbalık”larına göz mü yumsaydı!..


“Meclis kürsüsü” denilen o makam; sadece ve sadece “konuşma süresi” boyunca kutsal addedilir... Sen “konuşma süresi”ni dakikalarca aşmışsın, üstelik “mikrofonun sesi” kesilmiş, niye yerine geçmeyip de “cazgırlık” yapıyorsun?..


Neymiş, “kürsünün kutsallığı” yok sayılmış ve “TC tarihinde ilk defa, bir hatip yaka-paça indirilmiş!”


Böyle yazdı gazeteler!..


Hiç düşünmediler ki;


O kürsü, “konuşma süresi” dolduktan sonra, bir “tahta parçası”dır!..


BU KOMPLEKS NİYE?


Uzun lâfın kısası;


Sadece “sinirleri alınmış bir adam” olarak bilinen Salim Uslu gibi “sakin” bir insanı değil, bir “ölü”yü bile “çileden çıkaracak” kadar “hırçın” ve “agresif” bir Kamer Genç, yaptığı son “şov”la bir defa daha gündeme geldi.


Olayın bir enteresan tarafı da şuydu: KCK’ya yönelik operasyonlarda; Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun gözaltına alınıp, tutuklanması olayında “onlara sahip çıkanlar”, son “şov”da da Kamer Genç’e sahip çıktılar!..


KCK operasyonlarında “BDP’nin ekmeğine yağ süren”ler, Kamer Genç’e de sahip çıkarak “CHP’nin ekmeğine yağ sürdü”ler!..


Bu “sahiplenme yarışı”nda, maalesef; “bizim taraf”taki medya organları da “BDP ve CHP’nin yanında” yer aldı!..


Hadi, “kartel medyası”nı anlıyoruz, onlar “görev”lerini yapıyor da, “bizimkilere” ne oluyor?.. Bu “eziklik” ve “kompleks” niye?..


Tamam, “at gözlüğü” takıp da, olaylara “tek taraflı” bakmayın!..


Ama, hiç olmazsa “objektif” olun ve olayı “tarafsız” verin!..


“Meclis’e yakışmayan tablo” deyip de, “tek suçlu Salim Uslu”ymuş gibi gösterip, onun üzerine çullanmak, sadece ve sadece “çirkefliklere prim vermek” olur ki, bu tavır; yeni yeni Kamer Genç’lerin üremesine zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramaz!..


Bu konuda Akit’in tavrı “net” olmuştur... Biz; her zaman olduğu gibi, “küstah” ve “mağrur”ların yanında değil, “mağdur” ve “mazlum”ların yanında yer aldık.


İnancımız odur ki;


Salim Uslu, bu olayda “mağdur”dur!..


“Fotoğraflar” da bunu göstermektedir!..


TERÖRİSTE BDP SAHİP ÇIKTI!


“İtiş-kakış” olayında Kamer Genç gibi agresif bir adamı “masum” göstermekle, “Deniz otobüsü”nü kaçıran Mensur Güzel adlı PKK’lı teröristi “masum” göstermek arasında hiçbir fark yoktur!..


“CHP penceresi”nden bakınca Kamer Genç ne kadar “suçsuz” ise, “BDP penceresi”nden bakınca da, Mensur Güzel, o kadar “suçsuz”dur!..


Düşünebiliyor musunuz;


Sırtındaki çantaya “A-4 patlayıcı” yerleştirip “Kartepe” adlı deniz otobüsünü kaçıran ve gerek “yolcu”lara, gerek “aile”lerine ecel terleri döktüren Mensur Güzel adlı PKK’lı teröriste, BDP milletvekili Sebahat Tuncel, sahip çıkıp, demiş ki;


“Mensur Güzel’in ölü ele geçirildiği operasyon araştırılmalıdır!.. Güzel’in sağ olarak ele geçirilmesi için hiçbir şey yapılmadı!!!”


Şu hâle bakın;


Çantasında “patlamaya hazır A-4 patlayıcı” bulunan ve gemi ile içindekileri havaya uçurmak için “düğmeye basması” yeterli bir teröristin, niçin öldürüldüğü soruluyor!.. Böyle bir eyleme kalkışan adam, sanki kuzu kuzu teslim olacaktı!..


Biraz önce dediğimiz gibi;


Teröriste BDP’lilerin sahip çıkıyor olması, onu nasıl “masum” göstermezse, CHP’lilerin ve “ezik takımı”nın Kamer Genç’e sahip çıkıyor oluşu da, onun “masum”luğuna delil olamaz!..


İnsanlar, bir “eylem”e kalkışırlarken, onun getireceği “sonuç”ları da hesap etmek zorundadırlar!..


Çünkü, bu ülke “dağbaşı” değil!..


Hiç kimse, boş yere zırlamasın!..


Selâm ve saygılarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi