Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Biden, Lewis ve Toledano

Biden, Lewis ve Toledano

JOE Biden'ın Yahudi asıllı ABD Başkan Yardımcısı, yani iki numaralı adam olduğunu son Türkiye ziyareti ile herkes öğrendi. Bernard Lewis ise Osmanlı Tarihi üzerine çalışmaları ile meşhur ABD'de yaşayan bir Yahudi. Türkiye'de görüşlerine önem verilen bir bilim adamı. Diyebiliriz ki pek çok kimsenin referans kaynağı Lewis. Ehud Toledano da Tel Aviv Üniversitesi Osmanlı Tarihi Profesörü. Hemen ifade edeyim ki sözünü ettiğim bu üç kişinin ırki özelliklerine vurgu yapmak derdinde değilim. Ancak, nerede yaşıyor ne görevde buluyor olurlarsa olsunlar olaylara bakışlarının ortak oluşuna bu ortaklığı ise İsrail'in çıkarları oluşturduğuna dikkat çekmek istiyorum.

Bu tanınmış ve etkili üç Yahudi'nin Türkiye'ye yönelik değerlendirmelerinden kısa bir aktarma yaparsam ne demek istediğim kolay anlaşılacaktır..

ABD Başkan Yardımcısı olarak Türkiye'ye gelen Biden önce Cumhurbaşkanı Gül ile ardından da Başbakan Erdoğan ile uzun görüşmeler yaptı. Cumhurbaşkanı Gül, Biden'in güzel şeyler söylediğini belirtti. Bu güzel şeylerin ne olduğu topluma fazlaca yansımadı. Başbakan Erdoğan ise görüşme konusunda fazla bir açıklama yapmadı. Açıklama Biden'den geldi. Biden Başbakan Erdoğan ile görüşmesinin ardından, Türkiye ile İsrail'in ABD'nin iki yakın dostu olduğunu ve iki ortağının iyi geçinemiyor olmasının kendilerini üzdüğünü ve iki tarafı da ilişkilerini güçlendirme fırsatında teşvik etmeyi sürdüreceklerini kısacası "Türkiye ile İsrail'in iyi geçinmemesi üzücü" diyordu. Bu açıklamanın tarafsız olduğunu söylemek mümkün mü? Türkiye-İsrail ilişkilerinin neden bu noktaya geldiği, bunda İsrail'in payı Biden'i hiç ilgilendirmiyor. Çünkü, Biden ve ABD için İsrail dokunulmaz bir ülke. Ne yaparsa hakkı vardır, bölge ülkelerinin buna itiraz etme hakları yoktur. Kısacası ABD'nin İsrail ile ilgili yaklaşımı bölgede her ülkenin İsrail ile iyi geçinmek zorunda olduğu şeklinde özetlenebilir. Kesinlikle kimin haklı olduğu ABD yönetimini özellikle de Biden'i ilgilendirmiyor. Bu bakımdan ilişkilerin bozulmasından Türkiye'yi sorumlu tuttukları kesin. Dikkat edilirse Mavi Marmara katliamı konusunda bile İsrail'e yönelik bir eleştiri söz konusu değil. Bu bakımdan İsrail'in her türlü saldırganlığının arkasında destekçi olarak ABD'nin durduğunu görmemek için kör olmak gerekiyor.

Yazımın girişinde sözünü ettiğim üç kişiden ikincisi ise İsrailli tarihçi Ehud Toledano. Toledano 'Abant Platformu' tarafından düzenlenen konferans vesilesiyle Türkiye'ye gelmiş. Bu vesileyle kendisi ile yapılan söyleşide söyledikleri bazı ipuçları veriyordu. Ancak dile getirdiği iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan birisi, "Arap Dünyasının lideri Türkiye değil Mısır'dır" sözleri. Bu sözlerin laf olsun diye söylenmediği açık. Bir bakıma Toledano Türkiye'nin bölgenin liderliğine oynadığı değerlendirmelerine karşı çıkıyor, böyle bir hayale kapılmayın demeye getiriyor. Toledano'nun bir diğer sözü ise Arap Baharı'nda Türkiye ve İsrail arasında medeni bir diyalog çağrısı yaparak İsrail'in Mavi Marmara olayının ardından özür dilememesi ile ilgili bir soru üzerine verdiği cevap dikkat çekiciydi: "Sokaktaki insan Erdoğan'ın açıklamalarından rahatsız ve kızgın. Arayı düzeltmek istemiyorlar. Ama karar onların değil. Siyasi elit ise her zaman Türkiye'yle ilişkileri önemsedi; şimdi de düzeltmek istiyorlar. İlişkimizin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını biliyorlar.

Genel anlamda hükumette yapılan değerlendirmede özrün hiçbir şeyi değiştirmeyeceği analizi yapıldı. Bu noktada Netanyahu'ya çeşitli yerlerden verilen tavsiye ve özellikle de Bernard Lewis'in özür dilenmemesi yolundaki kişisel mektubu da etkili oldu. Bütün bunlardan dolayı özür dilememe kararı alındı." Bu değerlendirmelerden herkes kendine göre farklı sonuçlar çıkartabilir. Ancak, herkesin açıkça görebileceği husus, ABD'de Siyonist lobinin belirleyici olduğudur. Bu arada uluslararası ilişkilerde dünya Siyonistlerinin İsrail'in alacağı her kararı şartsız desteklemeleridir. Bir başka ifade ile dün olduğu gibi bugün de ABD'nin İsrail'e karşı bir tavır alması söz konusu değildir. Dikkat çekmek istediğim bir husus ise uzun yıllar Türkiye'de bazı çevrelerin Bernard Lewis'in Osmanlı tarihi konusunda kaynak olarak algılayanların bu düşüncelerini yeniden gözden geçirmeleri mecburiyetidir. Çünkü, Lewis tarafsız bir bilim adamı değildir.

Bu arada Biden'in Türkiye'den ayrılışında uçakta gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında söyledikleri bir gazetede, "Dürüstçe fikir alışverişi oldu" sözleri dikkat çekiciydi. Biden'in dürüstlükten ne anladığına ışık tutacak cümle ise, "Perspektifimi samimi biçimde dinledi ve karşı çıkmadı" olsa gerek. Elbette karşı çıkmamanın kabul anlamına gelmediğini söylemeye gerek yok. Görünen o ki ABD bölgemize dönük stratejisini dikte ettirmenin peşinde. Bu bakımdan bölgesel konularda ABD'nin peşine takılmanın uzun vadede ülkemize ne kazandırıp neler kaybettireceğini iyi düşünmek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi