Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İfade hürriyetine ceza... Fransa’da Sarkozy, Türkiye’de CHP!

İfade hürriyetine ceza... Fransa’da Sarkozy, Türkiye’de CHP!

Geçen haftaya damgasını vuran en önemli olay, şüphesiz ki Fransız Parlamentosu’ndan geçen ve “Ermeni soykırımını inkâr edene ceza” öngören “yasa” idi.

Bu, öylesine “dandik”, öylesine “komik” ve öylesine “hokkabazca” bir yasa idi ki; “dünya demokrasi tarihi”ne herhalde “soytarılık şaheseri” olarak geçecektir.

Düşünebiliyor musunuz;

22 Aralık Perşembe günü yapılan oylamaya “577 Fransız parlamenter”den sadece “45’i” katıldı ve yasa, onlardan “38’inin oyuyla” kabul edildi.

Dünyada bunun bir örneği var mıdır, elbette bilemiyoruz... Ama, “demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün beşiği” denilen Fransa’da; böyle bir “soytarılık”, böyle bir “hokkabazlık” ve böyle bir “komedi” yaşandı.

577 parlamenterden 38’inin oyuyla, “74 milyonluk Türkiye”ye iftira atıldı.

Sadece “38 parlamenter”in oyuyla geçen yasaya göre; “Ermeni soykırımını inkâr edenlere 1 yıl hapis ve 45 bin avro da para cezası” verilecek!..

BİLİMSEL ARAŞTIRMA DA YASAK!

Malûm, bu yasanın “oylaması”na geçilmeden önce, “yasaya muhalif” milletvekilleri tarafından “10 değişiklik önergesi” verildi ki, biri şöyleydi;

“Üniversiteler ve bilim adamları, bu yasa hükümlerinden muaf tutulsun!”

Yani, onlar “araştırma” yapıp, farklı bir sonuca ulaşırlar ve “Soykırım yok” derlerse, “hapis ve para cezası”na maruz kalmasınlar!..

“Yasa teklifi”ni hazırlayanlar o kadar “önyargılı” idiler ki, “üniversitelerin ve bilim adamlarının muaf tutulması” önerisine bile karşı çıkıp, “baskı ve tehdit”le, önergeyi geri çektirdiler!..

Bu “dandik oylama” ile, unutulan birçok gerçek de su yüzüne çıktı.

¥ Meselâ, Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin; iddia ettiği “soykırım”ın “nerede yapıldığını” bile “bilmediği” ortaya çıktı.

Sarkozy, bir “Fransız radyosu”nda 2006 yılında katıldığı bir programda, soykırım(!)ın “Anadolu’da” değil de, “Erivan’da” yapıldığını sanıyormuş!..

“Soykırım(!)ın nerede yapıldığını bilmeyen” bir Sarkozy’den; elbette Fransa’nın soykırımları”nı bilmesi beklenemez!..

CEZAYİR’DE 1 MİLYON 700 BİN ÖLÜ

¥ Oysa Fransa; 1830’da girip, 1962’ye kadar, yani “132 yıl” boyunca “işgal” ettiği Cezayir’de, tam bir “soykırım” uygulamış ve “1 milyon 700 bin kişi”yi katletmişti... Öyle bir “soykırım” ki; “işgal” başladığında “8 milyon” nüfusa sahip Cezayir, 132 yılın sonunda “6 milyon” nüfusa düşmüştü!..

Sizin anlayacağınız;

“Cezayir halkı, 132 yıl boyunca, sanki hiç doğum yapmamış” göründüğü gibi, nüfusu 2 milyon da azalmıştı!..

KATİLİ ÖDÜLLENDİRDİLER!

¥ Bir başka gerçek ise şu: 1940’lardan sonra “45 bin kişinin katledildiği” operasyonlara komutanlık eden Mareşal De Gaulle, işgal bittikten sonra, kendisine “1 milyon kişiyi katlettiniz” diyen bir gazeteciye, şu karşılığı vermiştir: “Yanılıyorsunuz!.. Biz Cezayir’de 1 milyon kişiyi değil, 800 bin kişiyi öldürdük!.. Bu da, Fransa’nın çıkarları için gerekliydi!”

Böyle bir “katliam itirafı”nda bulunan bir adamı ne yaparlar?.. Elbette yargılarlar ve hapsederler değil mi?..

Ama hayır... De Gaulle, bu itiraftan sonra “ödüllendirildi” ve “Fransa Devlet Başkanı” seçildi!..

“SOYKIRIM BİR TEFERRUAT!”

Fransa’nın “katliam” yapmada ne kadar “sadist bir ruh”a sahip olduğu, “Ruanda katliamı” ile de su yüzüne çıktı.

¥ 1994’te, Tutsi ve Hutu kabilesini birbirlerine kırdıran ve “800 bin insanın ölmesine” yol açan Fransa’nın, o dönem “Devlet Başkanlığı” koltuğunda oturan François Mitterrand, katliamdan 4 yıl sonra, yani 12 Ocak 1998 tarihli Le Figaro gazetesinde yer alan açıklamasında aynen şöyle demiştir: “Bu gibi ülkelerde bir soykırım yaşanması, o kadar da önemli bir şey değildir!”

Yani, bunlar “teferruat”tan!..

VENDEE KATLİAMI

Gerçekten de, Fransa için; Cezayir ve Ruanda’da katliam olması, “pek de önemli şeyler değil”dir!.. Çünkü Fransa, “kendi insanları”na da “soykırım” uygulayan bir ülkedir!..

¥ Bilenler bilir... Fransa’nın Vendee bölgesinde halk, “Kral 16. Louis’nin idam edilmesi” üzerine, 1793 yılında “İhtilâl Hükümeti”ne karşı “ayaklanma” başlatır...

Bu isyan üzerine, Hükümet, yasa çıkartarak Lazare Hoche adlı generale buradaki “çoluk-çocuk, tüm halkı öldürmesi” için yetki verir...

Lazare Hoche, görevini yerine getirir... 1793’te başlayan katliam 1796’ya kadar sürer... 3 yılın sonunda, çeşitli kaynaklara göre; “180 bin ile 600 bin arasında insan öldürülür!”

“Kral yanlısı çocuk doğurmamaları” için de, “hamile kadınlar” bile öldürülür!..

Tarihe “Vendee Katliamı” olarak geçen bu olay, Fransa Parlamentosu’nun arşivlerinde de vardır ve BM’nin “soykırım” tanımına bire bir uymaktadır!..

Kendi halkına bile “soykırım” uygulayan Fransa’nın, Cezayir ve Ruanda’da uyguladığı soykırımı herhalde çok görmemek gerekir... Kendi halkına acımayan bir ülke, başka halklara hiç acır mı?..

SOYKIRIMI, BABANA SOR

Evet, BM’nin “soykırım” tanımına bire bir uyan “Vendee Katliamı” ile ilgili belgeler “Fransız arşivleri”nde bulunmaktadır... Peki, “bizim arşivlerimiz”de ne vardır?..

Bugünkü 1. sayfamızda “manşet”ten verdiğimiz haberde de okuyacağınız gibi, “bizim arşivlerimiz”de bulunan “130 milyon belge” ve “497 bin defter”de, “1915 olayları”na ilişkin tek bir “katliam” ve “imha” belgesi yoktur... Evet, Ermenilerle ilgili “plânlı bir sevk ve iskân kararı” alındığı görülmektedir, yani “tehcir” vardır ama “katliam” yoktur!..

Kaldı ki, Başbakan Tayyip Erdoğan da, Cuma günü İstanbul’da bir konferansta yaptığı konuşmada, bu gerçeği şöyle açıklamıştır:

“Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, eğer soykırım arıyorsa, gitsin babası Paul Sarkozy’ye sorsun!.. Çünkü, babası Paul Sarkozy, 1940’larda Cezayir’deki Fransız lejyonunda askerlik yapmıştır!..

Bizim hoşgörü ve şefkatimizi görmek istiyorsa, onu da dedesine sorsun!.. Çünkü, İspanya’daki engizisyondan kaçıp Osmanlı’ya sığınan Museviler arasında onun dedesi Benedikt Malla da vardı... Benedikt Malla, bugün Fransa’nın Cumhurbaşkanı olan Sayın Sarkozy’nin dedesidir!..

Bizim tarihimizde soykırım yoktur... Bizim tarihimizde yardım vardır, hoşgörü vardır, şefkat vardır!.. Katliam ve soykırım arayanlar, kendi şecerelerine baksınlar!”

Erdoğan, sadece “söylem”le kalmadı, “eylem”e de geçti ve Fransa’ya karşı “ağır yaptırımlar” uygulanacağını açıkladı ki, bunları Cuma günkü Akit’te ayrıntılarıyla okudunuz... Tıpkı, “Fransa gerçekleri”ni hafta boyu okuduğunuz gibi!..

SON MENDERES DE ÖLDÜ

Geçen haftanın bir önemli olayı da; “Cuma akşamı saat 20.30’da” hayata gözlerini yuman Aydın Menderes’in vefatıydı...

“Vefat” haberini alır almaz, şehiriçi baskılarımıza, “Menderes sayfası” yaptık...

Bu sayfada, “Menderes’lerin çileli geçmişleri”ni, “idam”lara, “intihar”(!) ve “kaza”(!)lara yer verdik...

Merhum Aydın Menderes, arkasında “iz”ler bırakan bir “mütefekkir” ve “politikacı” idi... Adı gibi, “gerçek bir aydın”dı... Şu iki sözü, hafızalara kazınmıştır:

¥ “Pazara kadar değil, mezara kadar Refahlıyım.”

¥ “Bundan sonra, İslâmın neye uygun olduğu değil, neyin İslâma uygun olduğu tartışılacaktır.”

Dün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı “cenaze merasimi”nden sonra, babası ve annesinin medfun bulunduğu “anıt mezar”a defnedilen merhum Aydın Menderes’e Cenab-ı Hakk’tan “af ve mağfiret” kederli ailesi ve yakınlarına da “sabr-ı cemil” niyaz ediyoruz.

Mekânı cennet olsun...

2 GAZETECİYE HACİZ LİNCİ!

Geçen haftanın, “bizim açımızdan” en önemli olayı, şüphesiz ki; “iki gazeteci arkadaşımız”a uygulanan “haciz linci” idi...

Dünkü Akit’te de okuduğunuz gibi;

Balyoz ve Ergenekon dâvâlarından yargılanan Çetin Doğan, Hurşit Tolon ve Tuncer Kılınç, bundan 7 yıl önce, yani 29 Ağustos 2003 tarihli Cuma Dergisi’nin kapağında yer alan “Disiplinsiz Paşalar” ifadesini, kendilerine yapılan bir “hakaret” saymışlar ve dâvâ açmışlardı...

7 yıl süren dâvânın sonunda, Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, arkadaşlarımızı “90 milyar lira tazminat cezası”na çarptırmış...

Tamam, 14. Asliye Hukuk Mahkemesi böyle bir karar vermiş ama, bu işin daha “temyiz”i var, “Yargıtay” aşaması var... Yargıtay, yerel mahkemenin kararını belki de reddedecek!..

Ama; Doğan, Tolon ve Kılınç’ın avukatları, adeta “yangından mal kaçırır” gibi; Cuma Dergisi’nin sahibi Abdurrahman Kazan ve eski Yazı İşleri Müdürü Cengiz Almış’a tam bir “tazminat linci” uygulayarak, “ev ve arabasını haczettiler!”

CEZAYA KOMİK GEREKÇE

Peki, Abdurrahman Kazan ve Cengiz Almış’ın suçu ne?.. Dönemin “3 general”ini “iskambil kâğıtları”nda karikatürize eden derginin yöneticisi olmak!..

Mahkeme; “İskambil kâğıdındaki yonca sineği, sinek de pisliği çağrıştırıyor” yorumunda bulunmuş, iyi mi?!?..

Peki, “sinek”le “disiplinsiz”liğin arasındaki bağlantı ne?.. Kaldı ki; bu generaller, eğer “disiplinli” olsalardı, yani “askerlik görevlerini” ifa ediyor olsalardı, bugün “darbe sanığı” olarak “tutuklu” bulunurlar mıydı?.. Belli ki, “askerî disiplin”e uymamışlar ve “darbe” yapmaya yeltenmişler!.. Yoksa, Silivri’de işleri ne?..

‘LİNǒİN AVUKATI CHP’Lİ!

Ne ilginçtir ki;

Bu “3 general”in avukatlığını yapan, CHP’nin eski milletvekili Şahin Mengü’dür!..

Hani, şu, hançerelerini yırtarcasına;

“Yargı siyasallaştı!.. Yargı AK Parti’nin arka bahçesi haline geldi!.. Bunlar hakîm değil, AK Parti’nin militanları!.. AK Parti basını susturuyor, gazetecileri hapsediyor” diye bağıran CHP var ya, işte o CHP’nin bir mensubu, şimdi “iki gazeteci arkadaşımıza” tam bir “tazminat linci” uyguluyor!..

Hem de, “nihaî karar”ı beklemeden!..

Tamam, “ev, araba ve eşya”ları haczettin, peki Yargıtay aksi yönde karar verirse ne yapacaksın?.. Meydana gelebilecek “çürüme”leri ve “arıza”ları kim telâfi edecek?..

Bu olay da gösterdi ki;

“Gazetecileri susturmaya ve basın özgürlüğünü boğmaya” çalışan AK Parti değil, “Ergenekoncuların avukatlığını” yapan Şahin Mengü gibi CHP’lilerdir!..

CHP’liler, hiç kimseyi kandırmaya kalkmasın!.. Zira, “söylediklerinin tam tersini yapan” kendileridir!.. Evet, “özgür basını susturan” kendileridir!.. “İki gazeteciye 90 milyar lira tazminat cezası” verdirmenin başka bir izahı yoktur!..

İşte, “arka bahçe” de ortada, “militan”lar da!..

Bunlar, “fikir, düşünce ve ifade hürriyeti” kavramına, en az Sarkozy kadar “Fransız”lardır!..

Selâm ve saygılarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi