Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Madem yılın başıdır

Madem yılın başıdır

Bari biz de oturup muhasebemizi yapalım...

Halkımız kahir ekseriyetle bir partiyi 10 yıl iktidar yapmakla demek istedi ki, yıllanmış sorunlarımızı parmak hesabına takılmadan çözün...

Kamuoyu yoklamaları ışığında soralım bakalım.

Çözülmedi mi?..

Bir çokları çözüldü, bir kısmı da hâlâ bekliyor.

Hastalar üzerindeki doktor tahakkümünü bir kenara alırsak, hastanelerdeki tıkanıklık, ve de başıbozukluk belli kurallara bağlanınca özellikle emekliler rahat ettiler, dua ettiler...

Ulaştırmada çağın gereklerine uygun adımlar atıldı.

En önemlisi, Türkiye’nin dışa kapalılığı yerine bir çok ülke ile ticari anlaşmalar imzalanarak ihracat hacmimiz eskiye nazaran oldukça genişletildi.

Belli sayıda ülkelerarası vizeler kaldırıldı.

Düne göre daha da itibarlıyız...

Yeterli mi? Değil... Bu kadar zaman, bu kadar rahat bir ortam, daha bir çok hayati konuların uhdesinden gelmeliydi. En başta, yılların ideolojik takıntısı olan örtü düşmanlığına henüz kesin bir çözüm bulunamadı. Hâlâ bazı lotaryan yobazlar, başörtülü olan çocuklarımızı okullara almıyor, işe almıyor, kamusal alan dedikleri kutsanmış yerlere sokmuyor...

Bunlardan birisi de İstanbul Barosu’dur...

Sanki o baronun parasını babaları vermiş gibi, kapılarına “başörtülüler giremez” yazabiliyorlar. Ondan sonra da dönüp “çağ” diyorlar, “çağdaşlık” diyorlar...

Öyle ya, üstünü başını adam gibi örtene çağdaş demiyorsan, geriye sermayenin gündeliği haline gelen kadın istismarı kalmıyor mu?.. Örneğin, geceliği bir kişi 4000 TL olan lüks oteller rezaleti.. Oralarda yaşları küçük olduğu halde kara para sermayenin düşesine getirilenler...

Örtüyü madem kapıya asıyorsunuz, bunları da konuşsanıza...

Buradan yargı cenahına geçtiğimizde, HSYK ile Anayasa Mahkemesi’nin daha demokratik bir yapıya kavuşturulması güzel bir şey, ama bununla da iş bitmiyor...

Yargı şu anki montaj hali ile gitmiyor, yürümüyor...

Daha önce de vurgulamıştım, tekrar edeyim, Ergenekon davalarının bu kadar uzaması hayra alamet değil. Sanki bir el bunun böyle olmasını ister gibi bir hal var.

Uzayacak ki yılan hikayesine dönsün, sonra da birileri mağduriyet hikayeleri yazsın, ağlasın.

Milli eğitimin karakterinde şu ana kadar yaprak kımıldamadı, aynı hamam aynı tas...

Açmışken birkaç maddeyi sıralamak istiyorum.

5237 sayılı Ceza kanununda yapılan değişiklik, maalesef yeni bir şey getirmediği gibi yargıyı tıkamıştır. Ceza kanununun birçok maddesi toplum yapısı ile bağdaşmadığı bir tarafa, arşive atılan eski dosyalar bu yasa sayesinde yeniden ele alınınca yargının beli kırıldı.

Bir başka hesapsızlık kitapsızlık Şike Yasası’dır.

Ülkenin başı çetelerle, örgütlerle dertte iken dört parti bir araya gelerek Şike Yasası’nı değiştirmek suretiyle içeriye alınanları dışarıya salmak, ve de bundan sonraki şike çetelerinin önünü açmak, doğru bir yaklaşım değildir.

Hem benim çözemediğim... Ülke yararı olunca sıraları yumruklayanlar, şike çetesi söz konusu olunca nasıl uzlaştılar? Veya bu güç kimin elindedir?...

Arkasından padişah Abdülmecid’ in anılması gelir...

Hadi 11. Abdülhamid olsa yeridir, hakkıdır. Abdülmecid olunca insan ister istemez soruyor, bu padişahı Fransa eğitti, yıkadı yağladı, o yüzden batılılar onu sever, ama Abdülhamid’i sevmezler... Yoksa diyorum, bu da bir yerlere batıcılık adına bir mesaj mıydı?..

Aynı birleşme üslubunu Milletvekili maaşlarının bir gece ansızın artışında görüyoruz. O güç yine devrede, emir veriyor dört parti bir araya geliyor, maaşlar tavana vuruyor...

KCK ile PKK’nın tam da sıkıştırıldığı bir ortamda Fransa aradaki tüm köprüleri yıkarak Ermeni sorununu gündeme getiriyor. Peşinden 35 insanın bombalanması olayı ve de kaymakamın saldırıya uğraması, Hasip Kaplan’ın olaya densiz yaklaşımı...

Kaplan buyuruyor: “Bakanlar gelmesin, bu yörede herkes silahlı..”

İstiyor ki biz de “BDP, Ankara’ya gelmesin.. Burada da herkes silahlı” diyelim. O zaman da basacaklar provake yaygarayı, “İşte gördünüz mü bizi Ankara’ya sokmuyorlar.”

İşin garibi, AK Parti Genel merkezinden alelacele yapılan açıklama da düşündürücü...

Beşinci kolun devrede olduğu kesin... Ne var ki AK Parti iktidarı dağdaki terörle mücadele ettiği kadar devlet içerisinde çöreklenen bağlantılı kadroları temizlemede çok geç kaldı, ‘kadrolaştı’ derler diye geri durmak yanlış, sorumluluk varsa elbette ki kadrolaşmada olacak...

Atamalar yapılmıyor değil, yapılıyor ama eller değişmiyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi