Faruk Köse

Faruk Köse

1+4+4+4=13; iyi de...

1+4+4+4=13; iyi de...

Haberiniz vardır; zorunlu eğitim 13 yıla çıkarılıyor. “Milli Eğitim Şûrası”nda alınan karar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da tasvibini alarak uygulamaya konuluyor. Formül şu: “1+4+4+4=13.” Bu formülle “28 Şubat Darbesi”nin bir uygulaması olan “kesintisiz zorunlu eğitim” uygulamasına son veriliyor; ancak “zorunluluk süresi” 8 yıldan 13 yıla çıkarılarak “kademeli sistem” getiriliyor.

İyi de, acaba “yeni sistem toplumsal bünyeye uyacak mı, uymayacak mı?” diye araştıran, soruşturan oldu mu, merak ediyorum doğrusu. Niye mi merak ediyorum? Çünkü Milli Eğitim Bakanı’nın şu sözleri bu husustaki merakımı celbediyor:

“Tüm dünyadaki ülkelerin zorunlu eğitim sürelerine baktığımızda, ..... dünyanın özellikle gelişmiş ülkelerinde eğitim ortalama süreleri 10-12 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor. Bizim ülkemizde ise toplam nüfusun ortalama eğitim süresi 6-6.5 yıl. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de eğitim seviyesinin yükseltilmesi için zorunlu eğitim süresinin artırılmasına ihtiyaç var.”

Yani neymiş? Gelişmiş ülkelerde eğitim süreleri 10-12 yıllık bir zorunlu dönemi kapsadığından, bizde de öyle olmalıymış. İyi de, acaba o “gelişmiş ülkeler”deki “eğitim sistemi” ile kendi toplumlarının “kimlik ve kişilik değerleri” arasında uyuşmazlık mı var, uyumlaşma mı? Buna da “bakmak” gerekmez mi Sayın Bakan? Sırf gelişmiş ülkelerde süre uzun diye eğitim süresinin uzatılması hangi derde çare olacak?

İşin siyasi tarafı böyle de, diğer taraflar daha makul sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Aynı akıma sivil toplum kuruluşlarımız da kapılmış gidiyor. Mesela Esnaf ve Sanatkârlar Derneği’nin, “12 yıllık kesintili zorunlu eğitim”i desteklediğine dair yaptığı açıklamada dayandığı gerekçeye baktığımızda, meselenin esasından ne kadar uzak olunduğu anlaşılıyor. Kesintili eğitimin meslek liseleri ve üniversiteye altyapı oluşturacağını, çırak-kalfa-usta silsilesinde önemli yeri olan çırak ve kalfa yetiştirilmesine de zemin hazırlayacağını vurgulayan dernek, bunun yanında İmam-Hatip Okullarının orta kısmının açılacak olmasına da seviniyor.

Ancak dikkat edilirse, kimsenin “zorunlu eğitimin açacağı sorunlar”a ilişkin çözüm yollarını da barındıran bir teklifi yok. Sanırsınız ki “kesintisiz eğitim”i “kesintili” yapınca problem sona erecek. “Oh be, 28 Şubat sürecinin bir uygulamasından daha kurtulduk” gibi şekli sevinç, mağdurları işin esasına inmekten alıkoyuyor.

Tamam, 28 Şubat sürecinin her neyi varsa, buna sonuna kadar karşı çıkalım ve getirdiği bütün menfi izleri silip süpürelim. Bu kapsamda, kesintisiz eğitim cinayetini de -ki bu sürece ilişkin “Kesintisiz Cinayeti” adlı bir de kitabım olduğunu hatırlatırım-, tarihe gömecek “kademeli eğitim modelleri” üretelim. Hatta, toplumun eğitim süresini artıracak şekilde düzenlemelere de gidelim. Bunların hepsi kabul.

Ancak, mesele sadece bundan ibaret olmasa gerek. Eğitimdeki yeni düzenlemeler sadece “kesintili-kademeli” ya da “süre artırımlı” olacaksa, daha başka şeyleri, daha esaslı öğeleri hesaba katmayacaksak, bunun 28 Şubat sürecinde yapılandan daha büyük bir cinayet olacağını da bilmek zorundayız.

“Nasıl yani?” diyeceksiniz. Siz demeden ben söyleyeyim.

Devlet, yeni getirilecek sisteme göre benim çocuğumu daha 6 yaşından itibaren “laik eğitim” içine alacak ve 19 yaşına kadar, kişiliğinin, inançlarının ve duygusal değerlerinin, fikri yönelimlerinin biçimlendiği ve adeta kemikleştiği dönemde, tam 13 yıl boyunca mevcut sisteme göre işleyecek, yön verecek. Yani benim çocuğumu, benim “inanç ve kimlik-kişilik değerleri”me göre değil de “laik sistemin değerleri”yle biçimlendirecek. Ben de Allah’ın her günü, daha farklı üretimlerde bulunmak yerine, oturup çocuğuma müfredattaki inancıma aykırı şeylerin doğrusunu anlatmaya çalışmakla vakit geçireceğim. Kusura bakmayın ama, böyle bir düzenlemeyi kabul etmem mümkün değil.

Bizim Müslümanlara ne oldu anlayamıyorum doğrusu. Kimse bu işin vahametini anlayıp gerekli “duruş”u göstermiyor. Heey, uyanın artık! Ölü toprağı mı serpildi üzerinize?

Tamam, zorunlu eğitim 13 yıla çıksın. Hatta şu matematiksel denklem de, 1+4+4+4=13 de olsun. Ancak;

1- Eğitim sistemi toplumun inanç ve kültür değerleri de hesaba katılarak dizayn edilsin.

2- Karma eğitime son verilsin. Ya da çocuklarını kız-erkek karma eğitim verilen okullarda değil de, ayrı okullarda okutmak isteyen veliler için buna yönelik okullar tahsis edilsin. Dileyen çocuğunu karma eğitim verilen okula, dileyen de kızını kız okuluna, oğlunu erkek okuluna gönderebilsin.

3- Çocukların büluğa erme yaşları dikkate alınarak, okullarda dini vecibelerini yerine getirebilmelerine yönelik tedbirler alınsın. Mesela kızlar başörtüsü takabilsin. Dileyen öğrenciler için, okulunda namazlarını eda edebilecekleri mescid açılsın.

4- Eğitim üretime yönelik olsun. Mecburi hale getirilecek liseyi bitiren gençler için, eğitim süresinin artırılmasından önce, “istihdam sorunu” çözülsün. Eğitim sonunda mutlaka gerekli olan “istihdam”a dair gerekli tedbirleri almadan, lazım olan yatırımı yapmadan sadece “eğitim süresi”ni artırmanın eğitim sistemine getireceği nasıl bir fayda olacak?

5- Çocukların inanç ve fikir bakımından nasıl biçimlendirileceğine aileleri karar versin. Eğitim sistemindeki “sisteme eleman yetiştirme” niteliğine son verilerek, çocukların ailelerinin istediği yönde eğitilebilmelerine yönelik bir eğitim sistemi getirilsin. Çocukların 6 yaşında devlet tarafından alınıp, 19 yaşına kadar, inanç değerleri hesaba katılmaksızın, laik eğitim modeliyle biçimlendirilmesini istemeyenler için alternatif ve seçenekli, talebe bağlı eğitim modelleri uygulansın.

Yakında yasa teklifi Meclis’e geliyor. Hadi bakalım, herkes üzerine düşeni yapsın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi