Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Büyükanıt’tan Yalçınkaya’ya

Büyükanıt’tan Yalçınkaya’ya

Başbuğ, “Benden önce vardır, ben bu hükümet döneminde o göreve atandım ve o siteleri kapattım” diyor. Yani Büyükanıt’ı işaret ediyor..

Birileri Iğsız paşanın bu siteleri hazırlattığını, Başbuğ adını vererek, “nasıl olsa ona dokunamazlar” mantığı ile, ona dokunamayınca biz de kurtuluruz mantığı ile hareket ettiğini söylüyor.. Ben Başbuğ’un bu işlerden bilgisiz ve ilgisiz olduğunu düşünmüyorum.. Bu kadar tartışılan bir konuyu sorup öğrenmemiş olamaz. Eğer biliyorsa niye engel olmadı?

“Darbe yapacak olsam emrimde şu kadar asker vardı” diyor..

Aslında daha önce içeri alınanlar, Başbuğ’un tanık olarak dinlenmesini isterken, kendilerine sahip çıkılmasını istedikleri için “Başbuğ” adını veriyorlardı..

Onlar da aynı şekilde düşünüyorlardı: “Nasıl olsa Başbuğ’a dokunamazlar”..

Ona dokunulamayacağına göre, kendiler de emir komuta zincirinin alt kademesindeki isimler olduklarına göre, onlar da kurtulmuş olacaklardı.

Evdeki hesap çarşıya uymadı.. Başbuğ, hem Iğsız’ı, hem de Büyükanıt’ı işaret etti.. Daha önce içeri alınanların ise umud bağladıkları dağlara kar yağdı..

Şimdi gözler Büyükanıt’ta.. Büyükanıt da herhalde, kendinden öncesi için 28 Şubat’ın güçlü Genelkurmay Başkanı Karadayı’yı işaret edecektir.. Yine Çevik Bir’e gelecektir sıra.

Zira o bu işlere pek de hevesli idi.

Bu işler Başbuğ’la başlayıp biten işler değil.. Öncesi de var.. Hâlâ da sistem içinde uykuya çekilen bir sürü odak var.. Yazıcıoğlu suikastı ile, uyuyan odakların üzerindeki yorgan da açılacak.. Yazıcıoğlu suikastının ardından JİTEM davası da açılabilir aslında. O zaman Koman’ı çağırıp sormak gerek, bu işlerin perde arkasını..

Başbuğ göreve başladığında ben, “Başbuğ Demokrasi Kahramanı Olabilir mi?” Okuyan bir adam diyorlardı.. diye yazmışım. Olamadı.. Demek aklı ihtirasına kurban oldu. Yazık etti kendine. Şansını kötü kullandı. Öfkeli açıklamaları kendini aklamaya yetmedi.. O “roketatar”dı “boru” değil. O “belge”ydi, “kağıt parçası” değil.. Kürt-Türk, Alevi-Sünni, sağ-sol kavgası çıkaranlar, cami de bombalayabilirlerdi. Savaşta “Allah Allah” diye saldırı emir verenler de, Hazarda dini alay konusu yapabilirlerdi.. “İrtica-Mürteci” diye insanları fişleyebilirlerdi.

Evet, şimdi Başbuğ’u geçtik. Sıra Büyükanıt’ta. Sonra Karadayı, Bir, sonra Yalçınkaya..

Askerin uydurduğu ve Ergenekoncu internet sitelerinden derlediği iddianame ile parti kapatma davası açan Abdurrahman Yalçınkaya’ya da sıra gelecektir herhalde.

Yalçınkaya davası yargının siyasallaşması konusunda eşsiz bir örnek olacaktır.. Belki o zaman Moğoltay, Seyfi Oktay derken işin ucu Yalçınkaya’ya ulaşınca Kılıçdaroğlu susar..

28 Şubat davası bir başlasa, o brifingli yargıçlar dosyası bir açılsa, YARSAV bu işin neresinde duruyor, daha iyi göreceğiz.. Ve tabii CHP’nin bu süreçte oynadığı rolü de göreceğiz..

BÇG’nin yediği haltların da soruşturulması gerek.. BÇG Erkaya’dan ibaret bir iş değildi herhalde.. O dönem yargılanmaya başlansa, şu bizim Tolon, Çetin Doğan davasının perde gerisi de ortaya çıkar, Yargıtay’daki 312 General davasının perde arkasında yaşanan olayları da.. AİHM’deki icra takibi hâlâ devam eden Erkaya davasının arkasındaki kirli ilişkileri de öğrenmiş oluruz. Hasan Karakaya ve Hasan Maden’in gözaltı ile ilgili süreç de önemli..

Şimdi iş döndü dolaştı, Başbuğ’un AYM’de yargılanması talebine geldi. O konuda da bir içtihad oluşacak. Açık olan şu ki, bu bir “görev suçu” değil. Bu TSK içindeki illegal bir yapı ile ilgili.

Bu arada, “sanığın suçu isbatlanana kadar, sanık masum kabul edilir” hükmünün arkasına saklanarak sanıkları savunma telaşı.. Evet hüküm doğrudur. Suçu sabit olana kadar suçlu imiş gibi muamele göremez, cezalandırılamaz.. Ama bu benim iddiada bulunmama ve kanaat sahibi olmama mani değil.. Gözümüzün önünde bir cinayet işlense ve saldırgan oracıkta yakalansa, mahkemeye çıkarılsa ve suçunu ikrar etse de bu böyledir. Yargılama tamamlanıp, temyiz süreci tamamlandıktan sonra hüküm kurulabilir.. Sanık olmak, mutlak anlamda suçlu muamelesi görmesi için nasıl yeterli değilse, masum da değildir. “Şüpheli”dir.. Bu durum sadece yargı açısından böyledir, bireylerin vicdani kanaati açısından değil.. Hatta, mahkeme suçlu ya da suçsuz diye karar verse bile, bu bireylerin vicdani kanaatlerini mutlak şekilde bağlamaz.

Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi