Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Yürü be koçum, kim tutar seni?

Yürü be koçum, kim tutar seni?

O kadar uzun zamandan beri yerli otomobil rüyamız var ki... Bir ömür! Yüzde yüz bu ülkenin malı olan bir otomobil markası hayal ediyor, hep aynı rüyayı görüyoruz.

Sonra uyanıp bakıyoruz ki değişen bir durum yok.

Yine yabancı markalar.

Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol, Japon, Koreli, Hintli, Amerikan...

Hepsini saymayalım; Afrika'daki fakir ülkeler hariç, neredeyse bütün ülkelerin kendi markaları var.

Biz ise 50 yıldır montaj yapmaktayız.

* * *

Hâlbuki 60 darbesinden sonra Devrim isimli otomobil, mühendislerimiz tarafından üretildiğinde, bugün dünyada piyasa yapmış markaların yarısı yoktu.

130 gün gibi çok kısa bir sürede 4 tane otomobil yapıldı.

Sonrası malûm, proje rafa kaldırıldı.

Sebep ise çok komikti.

Benzin koymayı unutmuşlar da...

Birkaç yüz metre gittikten sonra durmuş da...

Basın dalga geçmiş de...

* * *

Ne yani? Ülkenin gururu olacak bir proje, otomobilin benzini bitti diye iptal edilir mi?

Doldurursun depoyu, basar gidersin.

Kusuru bulunan her kimlerse cezalandırılsa, hapse atılsa bile, üretime geçilir, yola devam edilir.

O zaman bugün de benzini biten arabaları yolda bırakalım!

Lastiği patlayanı, aküsü biteni terk edelim.

Basının dalga geçmesi de özellikle üzerinde durulması gereken bir konu.

Niye dalga geçtiler?

Bir bunu ölçüp tartmalı; bir de basında alay konusu olması neticeyi bu kadar büyük çaplı etkileyebilir mi, ona bakmalı.

* * *

Her konu bu şekilde basında eleştirildi diye iptal edilecek olsa, kimse bir şey üretemez.

Kısacası bu kadar basit değil.

Zaten yapılan arabaların preslenerek hurdaya gönderilmiş olması ve elde sadece bir tane numune kalması, pek açık bir göstergedir.

* * *

Aradan 50 sene geçtikten sonra yine bir yerli otomobil sevdasına kapıldık.

İlk tepki, montajcı sanayicilerden geldi.

"Çok zor, çok" diye kamuoyuna bilgi verdiler, neredeyse imkânsız demek istiyorlardı.

Yapılan o açıklama bizim mühendislerimize, işçilerimize, ustalarımıza hakaret anlamına geliyordu ama kimse o tarafını görmedi.

"Bize yaptırmazlar abi, elin adamı böyle bir pazarı kaptırmak ister mi? Acayip baskı yaparlar, kimse ne olduğunu anlayamaz, biz yine elimiz böğrümüzde kalırız."

Şaka gibi değil mi bu şekilde kulaktan kulağa fısıldananlar?

* * *

Ama daha vahim konuşanlar da çıktı ortaya.

"Artık otomobil üretmek çok mühim bir şey değil arkadaşlar. Elin adamı uzaya çıkıyor, biz hâlâ eski teknolojilerle araba yapma derdine düşmüşüz. Ayrıca o kadar kârlı bir iş değil."

Bak bak!

Elin adamı uzaya çıkıyor ama sen buradan köyüne gitmek için bir araba yapamamışsın, yine o elin adamının arabasına muhtaçsın ve onlara çuvalla para ödüyorsun.

Hem o kadar kârlı bir iş değilse, pazar payı kapmak için niye o koca markalar birbiriyle kapışıyor?

* * *

Bütün bunların hepsini yok saydıracak gelişmelere de şahit oluyoruz.

İtalyan Fiat ile ortağı Koç, Türkiye'de yerli otomobil üretmeye hazır olduklarını ilan ediyorlar.

Devletin vereceği teşvik, Fiat'la Koç'a bile cazip gelecek kadar büyük demek!

Fiat varsa, nasıl yerli olacak?

Yüzde yüz yerli olacaksa, Fiat'ın ne işi var?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi