Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Bilge kadınlarımız

Bilge kadınlarımız

Necmettin Halil Onan, Çanakkale şehitleri için yazdığı “Dur Yolcu” şiirindeki, “eğil de kulak ver, bu sessiz yığın/bir vatan kalbinin attığı yerdir” mısralarında coğrafyayı vatan kılan ruhların bizlerle birlikte olduklarını hissettirir. Memleketimizin hangi köşesine giderseniz gidin toprağın altı ruh dünyanıza üstünden daha tanıştır.
Eski bir yapı, bir türbe ya da bir mezar hikâyesini beraberinde taşır. O hikâyelerse kendi zamanlarından çok bugünleri kuşatırlar. Çünkü kendi zamanlarında günlük, sıradan hayatların içerisine karışmışlardır. İfade ettikleri derin anlamlar ağızdan ağza biraz değişikliğe uğrayarak, gönülden gönle aka aka sonralara uzanırlar.
Gülenay Pınarbaşı’nın uzun yıllardır üzerinde çalıştığı “Anadolu’nun Ermiş Kadınları”, okur kitaplığı’ndan çıktı. Yetmişe yakın ismin yer aldığı kitapta menkıbeleri anlatılan ermiş kadınların ortak özellikleri; ferasetleri, hayırseverlikleri, dindarlıkları, sabırlar, tevekkül ve tahammülleri, özetle güzel ahlâklarıdır. Yani genellikle, modern dünyanın sunduğu kadın modelinin eksi hanesinde yer alan özellikler. Ebedi hayatı algılamakta zorlanan bir dünyanın, hakikatini Hakk dostu olmada arayan insanları anlaması çok zor. Anlayamadığı için de, bu insanları sınırlarını hesap edebildiği ölçülere vurmaya çalışıyor. Yorumunu buna göre yapıyor, tabii gerçeğini kavrayamadığından bocalıyor.
Kadın ermişlerin menkıbeleri, tıpkı masallarımızdaki gibi bir yönleriyle bize hayatın anlamını düşündürüyorlar. Hayatta karşılaştığımız sıkıntıların yalnızca bize mahsus olmadığını, başkalarının da benzer durumlar yaşadığını, yaşayabileceğini görmek insanı karamsarlığa düşmekten koruyor. Hikmet içeren bu menkıbeler, güçlüklerin imtihanımız olduğunu, fakat Allah’ın her zorluğa bir kolaylık sağladığını, O’na sığındığımızda mutlaka selâmete ereceğimizi hatırlatıyor.
Günümüzde, kültürümüzün yoğurduğu değerleri değersizleştirme seferberliğini başlatanlar kadınlarımızı da azgelişmişlik edebiyatıyla tanımlıyorlar. Oysa Anadolu ermişlerinin ferasetini yaşatan kadınlarımız hâlâ mevcut. Bu kadınlarımız çok karmaşık gibi gösterilen meselelerin esasını kestirmeden, kısa, öz sözleriyle ortaya koyarlar.
Papa, Sultan Ahmet Camii’ni ziyaret ettiğinde herkes neredeyse Papa’nın hidayete erdiği vehmine kapılmıştı. TEDEV personelinden Naime, “Bu adamın şu camilerin yerinde kiliseler dikilsin diye dua etmediği ne malum?” demişti. Ardından da, “acaba onlar da bizim Diyanet Başkanımızı böyle gösterişli törenlerle ağırlıyorlar mı?” diye sormuştu.
Dünya değişiyor. Alışkanlıklar, düşünceler, yaşam telakkisi, her şey değişiyor. Necip Fazıl merhum milletimizin emekli ve çileli hikâyesini sembolleştirdiği “Sakarya Türküsü”nde ezelden ebede, fenâdan bekâya akışın ahengini de duyuruyor, “her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir/oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir”.
Görünürde değişim insan eliyle gerçekleşiyor. Ama hakikatte Rabbim izin vermese şu dünyada bir yaprak bile kendiliğinden kıpırdayamaz. İnsan iradesine bağlı olan nur veya kir akan olukların hangisine dâhil olacağına karar vermek. Değişim harekettir, canlılıktır, doğru. Ama mahiyeti imtihanımızdır. Yönümüzü kemale doğrultan değişimle, aşağıdan aşağı derekelere indiren değişimlerin hangisinin içerisinde olduğumuzu durup düşünmenin sorumluluğunu taşıyoruz. Her değişim insanlığa yarar getirir mi? Sorgulamak zorundayız.
Ermişlerin menkıbeleri, bu hızlı değişimin içerisinde daralan gönlümüze nerelerde çözüm arayacağımızın adresini gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi