Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Harika!

Harika!

28 Şubat’ta BÇG’nin düzenlediği brifinglere katılan hakim ve savcıların listesini istemiş, özel yetkili savcı.. Haberlere göre, bu hakim ve savcıların baktıkları davaları da incelemeye alacakmış savcı..

Ali İhsan Bey’i aradım hemen bu haberle ilgili olarak ve suç duyurusu için çalışmaya başladık bile.. Dava açılınca müdahilliğimiz de gündeme gelecek tabii ki.

312 General davası nasıl ortaya çıktı, bu vesile ile o da ortaya çıkacak demektir..

Bu davada adı geçen generaller ifadeye çağrılacak, tanıklıklarına başvurulacak olursa, tek davada 312 General’e adliye yolu gözüküyor demektir..

312 General davası çok su götürür.. Bu davaların parası, avukatlık paraları hangi kaynaktan nasıl ödendi, bu kadar insanı kim nasıl bir araya getirdi, bu vesile ile öğrenmiş olacağız..

Şu benim, evimin haczedilmesi ile sonuçlanan “Erkaya davası” olarak bilinen davanın arkasındaki sis perdesi de bu vesile ile ortaya çıkacaktır.. Hatırlarsanız, o dava Erkaya öldükten sonra ailesi tarafından açılmıştı..

Bu davaların Yargıtay aşamaları da bir garip.. Çoğu emekli olan zatı muhteremler için de bu haber iyi olmasa gerek. Uykuları kaçacaktır şimdi. Bunların hukuksuzlukları benim davalarımdan ibaret değildir.. Hele dava bir açılsın, hatta şimdiden daha bir çok ihbar mektubu gelecektir savcılara..

Hani şu Cuma dergisinin kapanması ile sonuçlanan KKK 6. Kolordu Askeri Mahkemesi’ndeki, Hurşit Tolon davası olarak bilinen davanın iç yüzü de bu şekilde ortaya çıkmış olacak..

O davada Hurşit Tolon yalnız değildi. Ateş Paşa da vardı, Çetin Doğan Paşa da..

Bizim Hasan Maden ve Hasan Karakaya’nın bir gözaltına alınması olayı var ki, akıllara durgunluk verir.. Hani şu ünlü savcı Nuh Mete Yüksel de bakarsınız sanık sandalyesine oturtulmuş..

Eee. Bu dünya etme bulma dünyasıdır. Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..

Mesela, bir Şişli Terakki davası var, AİHM’de bozulup gelen, kargalar güler karara. Sözü söyleyen, yazan serbest, fakat ben yazmadığım bir yazıdan, söylemediğim bir sözden, müştekinin şikayetçisi olmadığı bir ifadeden yargılanıp, tazminata çarptırılıyorum..

28 Şubat’la ilgili anlatılacak o kadar çok şey var ki. Beni beraat ettiren hakim, bakanlıkta bir göreve tayin edildiği için Erbakan’a muhtıra verildi. Demirel Başbakan’a mektup yazarak askerlerin rahatsızlığını bildirdi..

Çevik Paşa şimdi ne yapacak merak ediyorum.. Her hafta hakkımda bir kaç yazı gönderiyordu Adalet Bakanlığı’na.. Her ay, dava açıldı mı diye soruyordu. Dava açılınca da her ay, dava ile ilgili gelişmeler hakkında savcılıktan doğrudan bilgi istiyordu.. Bir de sürekli andıç yayınlıyordu.. Televizyonlara çıkartılmamam, çıkartılacaksam karşıma adam akıllı birinin çıkartılması talimatını veriyordu. Neydi o günler! Günde beş defa, haftada beş gün duruşmaya çıktığım oldu.. Mahkemeleri mekan tutmuştum..

Çevik Bir bu işi o kadar abarttı ki, bu iş için “Hasan Tahsin Basın Merkezi” diye bir merkez kurdu.. Onlarca kişi, gazeteleri, dergileri, kitapları okuyor ve hemen suç duyurusunda bulunuyorlardı..

Akreditasyon uygulaması o zaman başladı.. Akredite gazeteciler, sisteme eklemlendiler. Böylece her gazetede, kanalda onların adamları vardı. Medya tetikçiliğine soyundular bunlar.. Hedef gösterilen kişilere ayrıca istihbarat bilgileri, masabaşı senaryolarla saldırıyorlardı..

Bir hafta her gün arkası arkasına aleyhimde yayınlar yaptılar mesela. Adamları mahkemeye veriyorum, işlem yapmıyorlar.. Yargı işlemiyor adamlara..

O medya lincinde video kayıtları servis eden de Çevik Bir’di sanırım..

O günlerde bizim gazeteye gelip, “Gazete binasını başınıza geçiririz, enkazın altından cesedinizi bile bulamazlar” diye tehdit ediyorlardı.

Tehdit de yetmiyor, biliyorsunuz kalaşnikofla tarayıp, silahı da bırakıp ortalıktan kayboluyorlardı.. Danıştay cinayetinde oynanan oyunu biliyorsunuz..

Bu işler böyledir işte. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz. Bir devran döner ve hesap sorulur. Bu işlerin hesabı bu dünyada da bitmeyecek daha. Bu işin bir de öbür tarafı var..

Be hey Allah’tan korkmazlar, 40 yıllık gazeteciyim, bir gün olsun sanık olmadan yaşamak nasıl bir şey bilmiyorum.. Şimdi, dün hesap soranlar bugün hesap veriyorlar..

Bizim Zekeriya İyilik’in deyimi ile “gün döndü”..

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi