Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Şükreden insanlar tecrübeli kişilerdir

Şükreden insanlar tecrübeli kişilerdir

Gidip geldiğim her yerde, insan hikâyeleri dinlemeyi çok severim.

Çünkü her hikâyede hayatın bilinmeyen gerçekleri vardır.

Ayrıca her hikâye bir öğretmendir. Ben de öğrenmekten çok hoşlanırım.

Zengin görünümlü ve makyaja önem veren lokanta ve benzeri yerlerde yemekten içmekten kaçınırım.

Suni makyaja önem veren yerlerin mutfaklarına güvenmem. Bu sebeple de nerede küçük esnaf lokantaları varsa orasını seçerim.

Bulunduğu mahaldeki esnafa hizmet eden böyle lokantalar, kaliteli yemek sunarlar.

Çünkü müşterisi gelip geçici değildir buraların. İnsanı aldatmazlar. Müşterisi çevreden olan lokantalar nezihtir.

¥

Adana sokaklarını arşınlarken böyle yerler aradım.

Yağ Camii’nin civarında dört beş metrekare küçük bir dükkânın önünde; “çorba ve çay” yazan levhayı görünce, baktım içeride birkaç tabure ile küçük masacıklar vardı.

Selam verip girdim. Böyle yerler sadece insanın midesine hizmet etmez, esas yüreğine hitap eder.

Benim aradığım da mide insanından ziyade yürek insanıdır.

Sohbet başladı ve çay ocağının sahibi, tahmin edilmeyecek kadar büyük bir hikâye ile çıktı karşıma.

Çay ve çorba satarak geçimini sağlayan arkadaşın uzun hikâyesini özetlemeye çalışayım, çünkü sırada bir başka hikâye daha var.

¥

Adını dahi sormadığım bu arkadaşın hikâyesi, hakikaten de dizilerde olur cinsinden.

Çalışmak için Amerika’ya gider. Amerika’da bir TIR parkında TIR yıkamaya başlar.

Kısa süre sonra parkın sahibi bu insanı kursa gönderir ve TIR şoförü olmasını sağlar. Ayrıca İngilizce ve Arapça eğitimi aldırtır.

İlgili arkadaşımız kurslardan sonra TIR şoförü olarak yollara düşer ve neredeyse gitmediği ülke kalmaz. Büyük tecrübeler edinir ve çok para kazanır.

İşleri ve kendisi yollarda iken, eşi hastalanınca Türkiye’ye dönmek durumunda kalır. Bir süre sonra eşini kaybeder.

Şimdi ise hanımının ölümünden sonra artık dokuz bin dolar civarındaki maaşını reddedip, Adana’da hayatını sürdürmeye karar verir.

“Para her şey değilmiş, insanca yaşamak için paradan önce yürek lazımmış” diyerek, çorba ve çaydan hayatını kazanmaya devam etmekte.

Yani hayatın dibini de doruğunu da görmüş ve yaşamış bir hikâyenin kahramanı.

¥

Diğer hikâye sahibimiz ise Ulu Camii’nin köşesinde; “içte gör ayranı” satan Halil Bey.

“İçmeden göremez miyim” sorumun arkasından, karşıma bir şair ve yardımcı dizi oyuncusu çıkacağını bilemezdim.

Beni caminin köşesinde kurulu seyyar simit ve ayran arabasının yanındaki tabureye oturtup; bir elime ayran, bir elime de cep telefonunu verdi.

-“Hem ayranını iç hem de şiirimi dinle” dedi. Sazıyla irticalen öyle destanlar okumuş ki, meğer söz ve saz ustaymış.

Velhasıl büyük hikâyelerin sessiz kahramanlarında şunu gördüm.

Şikâyet yerine şükrediyor ve çalışıyorlardı.

Evet, şükürsüzlük şikâyete kapı aralar. Şikâyet de şirke götürür.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi