Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Şüpheli “Sanık” ya da “şüpheli” kime denir?

Şüpheli “Sanık” ya da “şüpheli” kime denir?

Genel olarak bu terim şu şekilde tanımlanır: “Şüpheli, bir ceza muhakemesi terimidir. Hukuken suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder. Günlük dilde şüpheli ve sanık (sanık kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder) aynı anlama gelecek şekilde kullanılsa da hukuken bu terimler birbirinden farklıdır.

Mesela ben 40 yıllık sanığım. Hep suçlandım.. Mesela hiç içeri girmedim.. Ya af çıktı, ya zamanaşımına uğradı, ya da erteleme falan filan.. Çoğundan da berat ettim..

Mesela Kenan Evren, Çevik Bir de bugün için kanun önünde “şüpheli”.

Sokaktaki çocuklara bile 12 Eylül’ü kim yaptı diye sorsanız size “Evren” diyecektir.. Sağır Sultanın bile bildiği bir şeyi yargı sorgularken şüpheli olarak tanımlar..

Buradaki “şüpheli”lik, potansiyel olarak şüpheli olmayı ifade etmez.. Bir yerden bir şey çalınmışsa, o bölgede bu işi ile şöhret bulmuş biri akla gelebilir.. Bu potansiyel şüphelidir.. Gerçek suçlu bir başkası da olabilir..

Kenan Evren’in 12 Eylül darbesini yaptığını bilmeyen yok. Ama yine de kanun önünde şüphelidir..

Hakim-savcı ona “12 Eylül”ü niçin yaptın diye değil, “yaptın mı” diye soracak.. İddianame hazırlanacak, kabul edilecek, yargılama tamamlanacak, Yargıtay’a gidecek ve karar kesinleşecek, ondan sonra sanık mahkûm olacak. O zamana kadar da hep şüpheli olarak kalacak..

Birileri bugün Ergenekon davası ya da 28 Şubat devam ederken, “siz daha yargılama bitmeden adamları suçlu ilan ettiniz” diyor..

Şüphelilik kanun önünde ve yargıda kesin bir delil ifade etmez.. Yoksa Kenan Evren ve Çevik Bir’in bu işle ilgili suçunu sorumluluğunu bilmeyen var mı?

12 Eylül ve 28 Şubat davası açıldığında, bunlar suçlu, cezası ne olsun diye bakılmayacak, önce suçlu olup olmadıkları tartışılacak..

Mesela bir tanık bir cinayeti görmüştür ama kanıtı yoktur. Gerçek suçlu berat edebilir ve hatta o tanık, iddiasını isbatlayamadığı için ve iftirada bulunduğu gerekçesi ile cezalandırılabilir.. O olay kanun ve yargı önünde, belki de herkesin bildiği bir sır olarak kalacak, suçlu serbest bırakılırken, suçun tanığı ceza alabilecektir.

Bu işler böyledir. Bazan insanlar suçlu olmadıkları halde suçlanıp ceza görebilir, Hz. Yusuf gibi, bazan da asıl suçlu suçu isbat edilemediği için serbest kalabilir..

Basın ve kamuoyu, şüpheye dayalı eleştiri de yapabilir, suçlamada da bulunabilir.. İnsanların da bu konuda bir kanaati olabilir.. Bütün mesela bunun subutu ve cezalandırılması ile ilgilidir.. Elbette bu anlamda yargısız infaz yapılmamalıdır. Ama öte yandan kimsenin de, “bakalım yargı kararını versin, Evren darbe yapmış mı yapmamış mı, bekleyelim” dememizi beklememelidir.

Her konunun ille de yargıya intikal etmesi gerekmez.. Adına “Kamuoyu” denilen bir toplum kanaati var. Bu kanaati basın, kanaat önderleri, STK’lar birlikte üretir.. Emarelerden yola çıkarak, ya da farklı ilişkileri ve bilgileri, asimetrik bir şekilde sorgulayarak ondan bir sonuca ulaşmak ister. Akıl yürütür insanlar. İdeolojik ve politik grublar, dini grublar niyet okumaya varan bakış açıklamaları ile birbirlerini itham da edebilirler..

Aslında her konuda ille de bir yargı kararı gerekmiyor.. Rüşvetin belgesini bulmak her zaman mümkün olmayabilir..

Şahinkaya mahkûm olmasa bile halkın o konudaki kanaati belli. Bu kanaat yanlış da olabilir belki.

Neyse ki bir “din günü” var, divan kurulacak ve ilahi adalet gerçekleşecek.. Yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız her şeyin hesabı sorulacak..

Duamız şöyle olmalı: “Allahım bize hakkı hak, batılı batıl göster, bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Selâm ve dua ile..





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi