Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Babam ve Abant Platformu

Babam ve Abant Platformu

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, bu yılki “Abant Toplantılarının” ilkini, “Yeni Anayasa’nın Çerçevesi” başlığı altında Bolu Abant’ta gerçekleştirdi.

Toplumun hemen bütün kesimlerinden davetlilerin katıldığı çalışma üç gün sürdü.

Bırakın özgürlükleri, özgürce konuşmaların önünü açtığı için bile AK Parti hükümetine ve oy verenlere teşekkür etmeli.

AK Parti’yi iktidara taşıyan milletimiz, demek ki ne kadar doğru bir iş yapmış.

Daha düne kadar kıyıda köşede süklüm püklüm duran ve “Bana dokunmayan yılan bin yasasın” diyerek gördüğü devlet memurlarının önünde; “revarans” yapanlar; bugün Cumhurbaşkanından, Başbakana kadar hak arama kafası tutabiliyorsa; bu gösterir ki iktidar özgürlüklerden yana demektir.

¥

Abant toplantısı üzerine gözlemlerimi aktaracağım ama müsaadenizle babama olan vefamı yerine getirmeliyim.

Dün babamın ahirete intikal edişinin 9. yılıydı. 12 Mart 2003 yılında Hakk’a yürümüştü. Babamın bıraktığı boşluğu hala hissediyorum.

Yazıyı okuyup da yakınları ahirete intikal edenlerle babamın ruhu için El Fatiha.

¥

Arkasına halkın gücünü alarak mevcut yasaları değiştirmeye çalışan iktidarın ve TBMM’nin, ne kadar isabetli bir mesai harcadığı, Abant’ta daha iyi anlaşılıyordu.

Tam solcusu, yarı solcusu, devlet solcusu, Kürdü, Alevisi, ateisti, velhasıl herkes, yamalı bohçaya dönen 82 yasası başta olmak üzere 90 yaşındaki bu sistemden çok çekmiş.

İktidarın, toplumun tüm kesimlerine sağladığı özgürlükler sayesinde, gümbür gümbür konuşup, son on yıla kadar, sadece kendilerinin haksızlığa uğradığını söyleyenlere, ben de babamdan bir iki kare sunmak isterim.

Benim babam; helal ve harama dikkat ederek yaşayan; “vatan, millet ve dinsever bir Müslüman’dı.” Kimsenin tavuğuna kişşt, köpeğine hooşşt, demezdi.

CHP’lilerin emrinde çalıştığı yıllarda, soyunma dolaplarının arkasında gizli gizli namaz kıldığı çocuk gözlerimden hala gitmez.

Ankara EGO genel müdürlüğündeki iş yerine beni götürdüğünde, Öğle namazı için soyunma dolaplarının önüne bekçi olarak dikerlerdi.

Tehlikeyi görünce üç kere öksürürdüm, onlar da namazı bozarlardı.

Bir Yunan mitolojisinden söz etmiyorum hanımlar beyler, 1970’lerden söz ediyorum.

¥

Soyunma dolaplarına “Kırmızı X” koyarak; “öleceksiniz” diye tehdit edildikleri günlerde, gruplar halinde işe gidip geldiklerini biliyorum.

Hamamönü’ndeki kiralık evimizin kapısına yine “Kırmızı X” işareti koyarak; “Bu mahalleyi terk edin” diye sokakta bile oynatılmadığımız günleri hatırlıyorum.

Rahmetli babam beni iş yerine niye götürürdü biliyor musunuz? İşte bu X işareti yediğimiz günlerde, “CHP’liler ya da Komünistler, çocuğa bir zarar vermesin” diye.

Kimin nasıl ve ne için kurduğu ve dayatmalarla sürdürdüğü bir rejimden; Kürtler, Aleviler, ateistler, bilmem kimler çekmiş de dedem, babam ve ben çekmemiş miyim?

Son devrin din mazlumları nasıl hazmedilecek peki?

Başbakanın dediği gibi; “Türkiye olarak ‘Ben’ yasasına değil, ‘Biz’ yasasına mecburuz.”






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi