Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Ana Dilim Türkçe Din Dilim Arapça

Ana Dilim Türkçe Din Dilim Arapça

Evim, cami veya dini değerlere inanan bir topluluğun dışında bir yere girdiğim zaman, iletişim aracım olan; “Selamünaleykûm” diyememenin ne demek olduğunu iyi bilirim.

Sadece ben değil, son on yıla kadar bugün yaşı 25 ila 90 ve üzeri olan herkes bilir. Şükür AK Parti hükümete geleli, hemen her yerde rahatça “selamünaleykûm” diyebiliyoruz.

Hükümeti övdüğüm için Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a “Husumet besleyen Müslümanlar”, siyasi taraftarlık yaptığımı söyleyebilirler. Allah beni ve yeryüzündeki tüm Müslümanları, bu “husumet kahramanlarından” muhafaza eylesin. Amin.

¥

Yine on yıl öncesine kadar Müslümanlık inancına sahip olmayan kişilerin bulunduğu meclise girip; “Esselamûnaleykûm Verahmetullahi Veberekâtühû” deyince, Arap sanıyorlardı.

Türkçe konuşunca da; “Sen Arap mısın, Türkçe selam versene” diyorlardı.

“Türkçe selam nasıl oluyor” diye sorunca da yontulmuş Müslümanlıklarının gereği şöyle cevap veriyorlardı; “Selamünaleykûm’ün suyu mı çıktı.”

Yakın geçmişe kadar insanlar sabahları karşılaşınca “Günaydın” derlerdi. Günaydın diyenler “çağdaştı.”

“Selamünaleykûm” diyenler “yobaz.” “Merhaba” diyenler “orta gerici.” “Hayırlı sabahlar” diyenlerse “köylülerdi.”

On yıl önceydi, Kâbe’de tavafını yapmış, oteline doğru istirahate giden bir vatandaşımız şöyle isyan ediyordu: “Yahu bu Araplar ne biçim Müslüman? Ezanı, Kaameti, Fatiha’yı bizim gibi Türkçe okuyor, ayetlere gelince Arapça okuyorlar.”

İster gülün ister ağlayın. Hacı efendiye göre Fatiha Suresi ve ezbere bildiği zammı sureler Türkçe, bilmedikleri Arapça’ydı.

¥

Abant toplantılarının önemli tartışmalarından birisi de “Ana dilde eğitim” meselesiydi. Zerdüşi Kürtler, Ermeniler ve Rumlar, ana dillerinde eğitim istiyorlardı. Sanki uzaydan yeni ışınlanmışlar da hak arıyorlardı, “şimdiye kadar neredeydiniz” sorusu, herkesin aklından geçti.

Benim ana dilim Türkçe ama harf devriminden sonra dilime ekilen uyduruk kelimeler yüzünden, Türkçe sözlükteki kelime sayısı yüzbini aştı. Demek ki yüzbin kelimemiz gitmiş.

Çocuklarıma hâlâ Akif’in Safahat’ını tercüme etmek durumunda kalıyorum. Sadece Akif olsa iyi, o dönemin tüm klasiklerine tercümanlık ediyorum.

Bu nasıl ana dil ve Türkçe peki? Oysa harf devriminden önceki ana dilim ile din dilimin arasında bir problem yokmuş. Birbirine kolay geçiş yapabiliyormuş pekâla.

¥

Velhasıl isteyen herkese ana diliyle eğitim ve öğretim hakkı verilmeli. Ama yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir toplumun; “Din dili olan Arapça,” ilkokuldan üniversiteye kadar okutulmalı.

Bugün “Elhamdülillah Müslümanım” diyen hangi evin kapısını çalsanız, o evde “seccade ve Kur’an-ı Kerim” bulursunuz. Yukarlarda ve duvarlarda sakladığımız, hürmette kusur etmediğimiz kitabımız Kur’an bize ne diyor bilmiyoruz. Kitabımızın ne dediğini bilmek hakkımız değil mi?

- “Meal oku be adam sende...” Meal okuduğumuz için mi güllük gülistanlık içinde yaşıyoruz. Kitabımızı anladığımız için mi ayrılıklarda ve gayrılıklardayız?





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi