Faruk Köse

Faruk Köse

Sivas mahkûmları yeniden yargılansın

Sivas mahkûmları yeniden yargılansın

Son günlerde “Sivas muhabbeti” sardı medyayı. Bu nasıl bir kin ki, “çoğu suçsuz yere 33 insan müebbet hapse mahkûm” iken, kalan firari 5 kişinin davasının zamanaşımına uğraması karşısında kıyamet koparılıyor; sanki bütün mahkûmlar serbest kalmış gibi hileli ve tahrikkâr bir tutum sergileniyor. Ama kimse, birbuçuk ay önce “Dev-Yol davası”nın zamanaşımına uğradığını hatırlamıyor. Yani anlaşılıyor ki, işin esasında İslam karşıtlığı var, Müslümana karşı “derin bir kin ve nefret duygusu” var.
2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas olaylarına ilişkin 4 bin sayfalık dokümanı incelemiştim. Gerçeklerin ne olduğunu, “Beklenen Vakit”te yazı dizisi halinde yayımlamıştım. Konuyu derinlemesine araştıran biri olarak söyleyebilirim ki, bugün müebbetle hapis yatan pek çok kişi aslında masumdur, ama maalesef “önyargıyla katledilen hukuk”un kurbanları olarak, hayatlarını zindanda geçirmek zorunda kalmışlardır.
Evet, muhakeme yapılmıştır, karar mahkemede verilmiştir; ancak yine de vicdanlar bunu kabul etmemiştir, etmeyecektir. “Gösteri yürüyüşüne muhalefet”ten dava açılıp da yargılamanın siyasi ve ideolojik talimatlarla “devletin temel nizamını yıkmaya teşebbüs”ten sürdürülmesi sizce de düşündürücü değil mi? Sadece bu bile davanın yeniden görülmesini gerektirmez mi?
Sivas davası silbaştan yeniden görülmeli ve gerçek suçluların peşine düşülürken, masum insanlar özgürlüklerine kavuşturulmalıdır. Niye mi? İşte birkaç sebep:
Sivas olaylarında, otelde 33 kişinin yanarak öldüğü söyleniyor. Ancak 2 otel görevlisi bu sayıya dahil edilmiyor; sadece konuklar esas alınıyor ve sayı tutsun diye, tam 33 kişiye idam cezası veriliyor. Oysa otelde dumandan boğularak ölenler 33 bile değil. O günün Adli tıp raporları ve tutanakları incelendiğinde görülecektir ki, ölenlerin önemli bir kısmı göstericilerin eylemiyle değil, “otelin dışında polis kurşunuyla” öldürülmüştür. Davada “polisin sokaktaki infazları”na kimse değinmedi. Hatta, sokakta vurulan bir şahsın vatandaşlarca hastaneye götürülmesinin polis tarafından engellendiğini kimse dile getirmedi. Bir Başhekim’in ifadesine göre, otelde ölenlerin 6’sında kurşun yarası vardı. Yani, otelde ölenlerin 6’sı otel içinden birileri tarafından kurşunlanmıştı. Hatta vurulan Sünni otel çalışanının ensesindeki kurşun yarası otopside dikildi. Bunlar hesaba katılmadı.
Bir ateistin Kur’an’a saldırarak halkı tahrik etmesine göz yumuldu. Olayların bir ateistin dine ve Allah’a açıkça saldırılarına tepki olarak başlaması ve aslında sadece o minval üzere ilerlemesi; Cuma namazı kılınırken caminin yanında davul-zurna çalınması ve halkın inadına tahrik edilmesi üzerinde durulmadı.
Olaylarda “100 kadar polis öldürüldü” yalanı ortaya atılarak emniyet güçlerinin halka karşı tahrik edilmesi mahkemeye gelmedi.
“Oteli kim yaktı?” sualine cevap bulunamadı. Nasıl yandığı hususunda resmi ağızlardan bile çelişkili cevaplar alındı. Kimine göre benzin poşetle taşındı, kimine göre bidonla, kimine göre de otelin önündeki arabaların deposundan alındı. Ancak biliniyor ki, otel doğrudan yakılmadı, arabaların yakılmasıyla tutuşan perdelerden ateş aldı. Bu bilgiler ve çelişkiler mahkemece dikkate alınmadı.
Basın olayları saptırmak için azami gayret gösterdi, mahkemeler de basının ve Alevi-solcu çevrelerin baskılarından ve yönlendirmelerinden etkilendi. Kararlar talimatla ve yönlendirmeyle verildi.
Zamanın Sivas Valisi’nin, “halkı bombalaması için” hükümetten savaş uçağı istemesi bile es geçildi.
Göstericilerin sayısı az iken otelde kalanlar tahliye edilebilecekken bu yapılmadı, bütün konuklar otelde toplanmaya teşvik edildi.
Polisin elinde, “gözaltına alınacakların listesi” önceden vardı. Tutuklamalarda Aydınlık gazetesinin verdiği isim listeleri esas alındı.
Olay günü Sivas’ta bulunmayan ve bunu da ispatlayan, olaylarla hiçbir ilgileri olmayan kişiler bile olaylara karıştıkları gerekçesiyle tutuklandı.
Tutukluların vekaletini alan avukatlar onları savunacak yerde tehdit etti.
Birçok emniyet görevlisi, önceden teşhis ettiklerini söyleyerek tutuklanmalarına sebep oldukları kişiler hakkındaki teşhis iddialarını sonradan geri çekti. Bu kişiler hakkında tek delil polis teşhisi olduğu halde, teşhis geri alınınca o kişiler bırakılmaları gerekirken bırakılmadılar.
Olayların ardından İslam’a ve Müslümana karşı yürütülen topyekün saldırılara ve tehditlere hiç kimse aldırmadı.
İşte bunlar ve daha nice sebepler yüzden Sivas Davası yeniden görülmeli, Sivas mahkûmları yeniden yargılanmalı, asıl suçlular bulunmalı ve suçsuz yere 19 yıldır hapiste tutulanlardan devlet özür dileyip, itibarlarını iade ederek özgürlüklerine kavuşturmalıdır.
Sivas olaylarının, “halkın patlama derecesinin ölçüldüğü” ve “kimi hesapların denkleştirildiği” bir “derin deney” olduğu unutulmamalı; “intikam çığlıkları”na son verilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi