Daha 21 Mart gelmeden örgütün suiistimal alanlarından biri olan Nevruz, ülkeyi tarumar etti…

İstanbul, Diyarbakır, Batman ve diğer şehirlerde ortaya çıkan maddi hasarın haddi hesabı yok…

Yakılan araçlar…
Tahrip edilen iş yerleri…
Yaralı ve ölü insanlar…
Velhasıl-ı kelam savaştan çıkmışçasına depremleri andıran korkunç tablolar…

Peki, bunlar neden?

PKK, serhıldan(başkaldırı) olarak bu yıl Nevruz’u 3 gün önceden kutlamak istemiş…

Ülkenin altını üstüne getirmek için 12 maddelik talimatname yayınlamış…

Ve Barış ve Demokrasi Partisi’ne de “top artık sende gol at” diye talimat vermiş…

Ve onlar da bu talimatı harfiyen yerine getirmek için bir haftadır çok yoğun bir çaba içine girmiş…

Olayın özeti bu…

BDP eş başkanlarının bir haftadır yaptıkları savaş çığırtkanlıkları…
Devlete meydan okumaları…
Vatandaşları sokağa dökme çabaları…
Ve bunun akabinde yaşanan felaketler ortada iken hala birileri gazetecilik adına ortaya çıkıp bunları savunabiliyorsa…
Haktan hukuktan bahsedebiliyorsa…
Örgütün ekmeğine yağ sürecek köşe yazıları yazabiliyorsa…
Hükümeti eleştirip “niye izin vermedin” diyebiliyorsa…
Gerçekten düşmanları uzakta aramaya gerek yok…

Mademki bu insanlar meşru haklarını kullanıp Nevruz’u bayram olarak kutlarken;

Vatandaşın arabalarını yakıyorsa...
İşyerlerinin camlarını indiriyorsa…
Sağa sola molotof atıp insanların mallarına ve canlarına kastediyorsa…

Bırakın biraz da…
Sizin arabalarınızı kundaklasınlar…
Sizin camlarınızı aşağı indirsinler…
Size birkaç molotof atsınlar…

Belki o zaman vatandaşın neler çektiğini anlar ve onların gerçek gündemiyle ilgilenirsiniz?

Ama yok!
Sizin canınız tatlı…
Mallarınız kıymetli…
Arabalarınız, eşyalarınız değerli…

Çekini senedini ödeyemeyen esnafa yapılınca iyi, size yapılınca kötü…
Arabasının taksitlerini dahi bitirememiş vatandaşa yapılınca iyi, size yapılınca kötü…

Şurdan Nevruz’u bayram olmaktan çıkarıp örgütün eylem alanına dönüştürenleri savunanlara şunu söylemek gerekir ki;

Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin özgürlükle…
Barış ve demokrasiyle…
İnsan haklarıyla…
İfade özgürlüğüyle…
Kimliğini ifade ve yaşamasıyla ilgili bir sorunu yok, engel de yok…

Bunların şu anda dört dörtlük olduğunu iddia eden de yok…

Ancak binlerce insanın kanını emen ve emmeye devam eden bir örgütün yaptıklarını meşru göstermeye de hiç kimsenin hakkı yok…

Hele gazeteci kılığıyla militanlık yapan sözde gazeteci ve köşe yazarlarının hiç yok…

Takke düşmüş kel görünmüştür!