Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

İki ayrı nesil

İki ayrı nesil

Birisine Kur’an’ı az çok öğretirsiniz, diğerine hiç öğretmezsiniz.

Birisi imam hatipli, diğeri liseli...

Birisi laik, diğeri laiklik karşıtı...

Yetmedi ülkenin bir bölümünde “özerklik” diye tutuşturulan ırkçılık ateşi.

Ateşperestlerden kalma nevruz hastalığı.

Sokaklar caddeler harap, aileler tedirgin, genç çocuklar ateş hattında...

Sorgulanması mutlak olan cumhuriyet, halka tepeden bakan cumhuriyet halka ne verdi?

Bazılarının hem övündükleri hem avundukları malum; çağdaşlık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik, içi boşaltılmış laflar... Devam edersek arkası kapıcılık, odacılık, şakşakçılık, sömürgecilik diye gelir... Bir asra yakındır batıdan ithal ettiklerimizi zafer diye şakşakladık.

Öyledir ki koca bir devlet üç beş teröristle baş edemiyor.

Muhalefet ne diyor bakın.

“Askerin Afganistan’da ne işi var?”

Cevabını 722 sayılı kanun veriyor. Bu kanunu Ana-Sol hükümeti 2001 yılında çıkardı.

Türk askerinin Afganistan’a gitmesine izin veren kanun.

Gerçek bu iken, iktidar koltukları muhalefete diyemiyor mu? Askerin Afagnistan’da ne aradığının cevabını siz verin, askeri oralara siz gönderdiniz.

Sade o mu? NATO denilen emperyalist oluşumda siz varsınız.

Amerika ile ittifak sizin eseriniz.

İsrail denilen terörist devleti tanıyan da sizsiniz.

Laf salatası ile geçiyor günler. Veya hep aslının aynıdır... Sistem ne halsa eskisinden kopamıyor. Hâlâ “değiştirilemez, değiştirilmesi de asla teklif edilmez” girdabına takıldık kaldık.

Ülkenin insanları bir gecede okuma yazmadan mahrum edildi, harf darbesi yapıldı, tarihin seyri değiştirildi. Kimin umurunda, kimseler işin bu yönünü sorgulamıyor.

Hani 700 yıllık Osmanlıcamız?

Hani Osmanlıca alfabemiz?

İşin başlangıcı tabii ki yazıdır, dil ve yazı aynı kalemde oynar...

Yazısı giden yazgısı da gider. Biz öyle olduk işte, yazımız da gitti, yazgımız da. Büyükler “Arap Alfabesi” suçlaması ile deha sanat harikası Osmanlıca’yı kaldırıp attılar, yerine Anadolu’yu işgal eden Yunan’ın geçmişi Latin alfabesini bulunmaz “Bursa Kumaşı” olarak getirdiler.

Maksat, bu millet tarihini okuyamasın...

En azından 700 yılda öğrendiğimizi bir gecede yitirdik. Cahil kaldık... Okumazsızlığa mahkûm edildik... Ne olurdu, hem Latin alfabesi, hem de kendi alfabemiz Osmanlıca bir arada olsaydı...

Keşke Çin alfabesini de öğrenseydik, karşı çıkan mı vardı?..

Komisyonlardaki kavgaları seyrediyoruz, kavgaların nedeni eğitim kesintili mi olsun kesintisiz mi? Veya imam hatip liselerinin orta kısımları açılsın mı açılmasın mı?

Dar bir alan... Esasa kimselerin yaklaştığı yok...

Ne iktidar ve ne de muhalefet çıkıp da Osmanlıca’yı mecburi ders olarak okutalım diyemiyor.

Havanda su dövüyorlar...

Kral gençlere demiş ki, yarından tezi yok herkes eskimiş olan atasını yok edecek. Böylece eski ile bağlantımız kesilecek, yeniden var olacağız...

Sadece bir baba, kendisini yok etmek isteyen oğluna demiş, oğlum eski olmadan yeni olmaz, gel sen beni bir yere sakla, ola ki bir gün gelir sana lazım olurum.

Oğul öyle yapmış, krala da kestiği keçinin kanını göstermiş...

Bir zaman sonra kral gençlerden sanat değeri çok yüksek bir sepet örmelerini istemiş ve de süre vermiş. Ne var ki sepeti kralın istediği gibi yapan çıkmamış.

İşte o genç babasına koşmuş, durumu anlatmış. Babası, yarın huzura vardığında krala söyle, “sen bize bir örnek ver ki biz de o örneğe uygun olarak sepeti örelim, değilse örneksiz olmuyor”.

Kral verdiği ödevi isteyince genç atılmış, “kral hazretleri, sen bize bir örnek ver ki biz de sanatsal değeri yüksek olan sepeti örelim, değilse örneksiz bu iş olmuyor”.

Kral durumu hemen anlamış, genci yanına çağırarak sormuş, ey çocuk, anlıyorum ki konuştukların tecrübe kokuyor, belli ki sen babanı öldürmedin değil mi?

Genç saklamaya çalışmışsa da yapamamış doğruyu söylemiş.

İşte o zaman kral bu genci yanına yaver olarak almış, ödüllendirmiş, diğer farklı olan nesli huzurdan kovmuş. Bilmem anlatabildik mı geçmişin ve de tecrübenin kıymetini...

Peyami Safa, “Eski eski olduğu için atılmaz, yeni de yeni olduğu için hemen alınmaz” diyordu... Biz ne yaptık? Geçmişi yıktık, biz de yıkıldık, ayrıştık, kapıştık...




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi