Ahmet Türk

Ahmet Türk

Adamın Hası, Gözümüzün Yaşı…

Adamın Hası, Gözümüzün Yaşı…

Muhsin Başkanın aramızdan ayrılışının üzerinden üç yıl geçti…

Üç zor yıl…

Sanki her şey sırasıyla yaşanacakmış gibi kurgulamaya çalıştığımız yaşamımızda, Onun vefatı hepimizi çok sarstı. Her ölüm genç ölümdür. Genç ölmek anılarda en çok acı veren olarak kalmaktır. İnsanlar tanımadıkları bir genç ölümünde bile hüzünlenirler. Bir gün bir dostunuz genç yaşta ölür; canındır, onla teksindir… O zaman gençken yaşlanmayı öğrenirsiniz. Yıllar geçer, ölümler geçer, o ise hep genç kalır. Senin gençliğin bakakalır...

Bu dünya hayatımız bitimlidir; bu dünyanın kendisi dahi öyledir. Takdir edilen kesin saat gelecek, nasıl ki hiçlikten çıktı ise, yine hiçlikte yok olacaktır. Yok, olmayacak olan sadece bizleriz, yok olmayacağız, çünkü Allah’la karşılaştığımız zaman ayrılıklar bitecek ve varlığımız O'nun varlığının potasında eriyecektir.

Her canlının ölümü tadacağı mutlak gerçeğine tevekkül etmemiz dışında, gerçek bir dostumuzun, yol arkadaşımızın, hayatımızda çok mühim yer teşkil eden ve boşluğu dolmayacak olan liderimizin kaybının doğurduğu acı hala ilk günkü gibi diri...

Rabbime övgüler olsun ki, Muhsin Yazıcıoğlu ile hayatının sonuna kadar yol arkadaşlığını bizlere nasip etti…

Yetiştiği topraklara, bu ülkeye, bu ülke insanına hizmet etmeye kendisini adadı… Çilelerle dolu bir hayat akışı içerisinde vatan - millet ve din-devlet hizmetinde bulunmayı onur telakki etti. Aziz Türk milletinin; alnı ak, başı dik, karnı tok, sırtı pek olması için gösterdiği gayretlerde sadece ve sadece Allah rızasını ön planda tuttu…

Hiç kimseyi beklemedi… Gidene ve kendisini terk edene müdanası yoktu. Gelene de, nereden gelirse gelsin hoş bakar yer açardı! Allah’tan başka hiç kimseye sırtını dayamadı… Bastığı yerden başka bir yer kaplamayan cirmi küçük, zulmü büyük insan bozması canavarlarla cedelleşen Türkiye için yapamayacağı şey yoktu…

‘Gerçekten’ inanıyorsanız üstünsünüz ilahi ilkesine tam iman etmişti… Sayısal çoğunluklar karşısında, kendi özgül ağırlığının neleri tartabileceğini çok iyi biliyordu…

Hiçbir zaman, imkânlar ne olursa olsun, hiçbir sorumluluğunu ertelemedi. Sürekli değişim ve dönüşüm içinde bir hayatın içerisinde, önemli olan şu an ne yaptığı ve yarın için ne planladığıydı... Geçmişini ise zaten adamıştı.

İkbal “mücadelesi verilmemiş bir hayat, yaşanmamıştır” demişti… O’nun hayatı mücadele ile geçti. O kadar çok şeye şahitlik etti ki, ortalama insan olma şansı yoktu! Çok çileler çekti. Bunun içindir ki dünyaya ve olaylara bizim gibi bakmadı. Bizim çok önem verdiğimiz şeyler onun umurunda olmazdı, bizim önem vermeye yanaşamadığımız şeylere önem verirdi…

İstikamet sahibiydi. Duyduğu düşündüğü, öğrendiği ve iman ettiği gibi bir istikamette dümdüz yaşadı. Hiçbir zaman siyasetini kirli kurallara bulaştırmadı. Siyasetini bir meslek algısıyla yapmadı.

O’nun örnek hayatı biz yol arkadaşları içinde bir okul oldu. Tertemiz hayatı, mücadeleleri ve idealizmi geride bıraktıkları için en büyük hepimiz için örnek oldu…

Zor zamanlarda “kimse yok mu?” çağrılarının yükseldiği, nasıl olsa biri gelir duruma vaziyet eder diye sorumluluklarına karşı kör sağır takılanların arttığı dönemlerde, sağına soluna bakmadan “ben varım” diyebilen bir liderdi Muhsin Yazıcıoğlu. Gerçi fedakârlıkların hasadını başkaları toplardı… Ama halk bilmese de Hâlık biliyordu. Hani demişti ya vefatından bir hafta önce: “…Allah bize niçin iktidar olamadınız diye sormayacak ki, sorarsa da vermediler ki deriz” demişti. Bir yandan ahireti ve yargı gününü unutup dünyaya kazık çaktıklarını sanan politikacıları sarsacak bir kelam etmiş, bir yandan da inceden sevgi ve muhabbetlerini oy’a tahvil edemeyen milletine inceden bir sitem etmişti…

Evet…

Muhsin Yazıcıoğlu gibi büyük dertlerin ve meselelerin sahibi olan insanlar ise, diğer fanilerden farklı olarak kalplerimize küçük ayak izleri bırakmakla yetinmez…

Sadece kalplerimize küçük ayak izleri bırakmadı… İdealizmin, barışın, refahın ve daha adil bir dünyanın istikametini gösteren pusulayı da tutuşturdu ellerimize…

Biz ondan razı olduk, Allah’ta O’ndan razı olsun.

“Kişi sevdiği ile beraberdir” dedi Allah Resul’ü…

Allah şahit ki bizler O’nu çok sevdik.

Herkesin hüsn-ü şehadetine mazhar olmuş Muhsin Başkanımın, bizlere Allah’ın izniyle şefaat edebileceği düşüncesi ve paylaştığımız hatıralar, bu dünyada ki en önemli teselli kaynağım…

Ruhu şâd, mekânı cennet olsun…



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Türk Arşivi