Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Tarihin şahlandığı şehir

Tarihin şahlandığı şehir

Genç ve mütedeyyin nesiller ile onların öğretmenleri, anneleri, babaları ve yeni eğitim sistemi; “devletin devamı, milletin bekası” adına, tarihe ve eserlerine önem vermek mecburiyetindedir.

Yeni eğitim sisteminin tartışıldığı şu günlerde, geçmişteki eğitim uygulamalarının ve özellikle muhafazakâr kimliğe karşı, kör kütük sarhoşça tavır sergileyenlerle, onların idarecilik dönemlerinde, memlekete ve millete verdikleri zararları görmek için, geçmişi iyi okumak, geleceğe bu zaviyeden bakmak gerekir.

Bu iktidar sayesinde ülkemizde ve yurtdışında bulunan tarihi eserlerin pek çoğu şahlandı, ayağa kalktı, geçmiş yâd edildi, geleceğe yeniden bir fikir ve düşünce olarak doğdu.

Bu manada tarihin şahlandığı şehirlerimizden birisi de Bursa’dır. Bir adıyla “İslam,” diğer adıyla “Osmanlı Başkenti Bursa,” şanına yakışır bir şekilde yeniden tarihiyle buluştu.

Belediye Başkanı Recep Altepe, Osmangazi İlçesi başta olma üzere, tüm Bursa’daki tarihi mekânları yeniden restore ettirmiş ve yıllarca; sarhoşlara, ayyaşlara, kumarbazlara barınak olan güzelim eserleri, tarihin ve insanlığın hizmetine sunmuş.

Bursa’da dolaşırken, kendinizi bir zaman tünelinden geçer gibi hisseder ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, “Bursa’da Zaman” şiirindeki o güzelliğe kavuştuğunu görürsünüz.

Tanpınar “Bursa’da Zaman” şiirinin her satırını yaşayarak yazmıştır. İlk mısralarını paylaşarak yazıya devam edelim.

“Bursa’da bir eski cami avlusu,

Küçük şadırvanda şakırdıyan su;

Orhan zamanından kalma bir duvar...

Onunla bir yaşta ihtiyar çınar

Eliyor dört yana sakin bir günü.

Bir rüyadan arta kalmanın hüznü

İçinde gülüyor bana derinden.

Yüzlerce çeşmenin serinliğinden

Ovanın yeşili göğün mavisi

Ve mimarîlerin en ilâhisi.”

Bir Gözlem:

Karaya oturmuş geminin umarsız tayfaları gibi geziyordu liseli ve üniversiteli öğrenciler, Osman Gazi ve Orhan Gazi’nin türbelerini.

Hatta bir birlerine Türkçe soruyorlardı; “Bunlar kim, niye geldik buraya” diye.

Başlarında beden dili ve kıyafetinden öğretmenleri olduğunu anladığım kişi, sıkıntılı cevaplar veriyordu. Belli ki o da bu umarsızlığa isyan ediyordu.

Niye “Hem de Türkçe” diye hayret ettim. Şunun için.

Hangi insan; “Şurada bir kubbe gördüm, gel neymiş bir bakalım” diye gelir Osman Gazi ve Orhan Gazi’nin huzuruna.

Bir insanın, gezeceği tarihi mekânlar ve kişiler hakkında bilgisi olmayabilir, hatta gelmeden öğrenmemiş de olabilir, hatta ders kitaplarında da yazmıyor olabilir, hiç olmazsa gördüğü levhaları okuyarak da mı bilgi sahibi olamaz. Ne yazık ki, bunu bile yapmaya üşeniyorlardı.

Türbelerin kapısından girerken, ellerindeki telefonlarıyla mesaj yazanlardan, oyun oynayanlara kadar, teknolojinin insan zihnini tüketen hızına kaptırmışlardı kendilerini.

Halbu ki şu son yazdığım kısma hiç girmeyecek ve görmezden gelecektim.

Lakin Ahmet Hamdi Tanpınar’ın insani ifadelerinden sonra içimdeki isyan ayağa kalktı ve kendimi tutamadım. Neyse tarihi mekânlara yarına devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi