Pusula yanılır mı?
AKP’nin kapatılması davası sürerken CHP’nin hesaplarında usulsüzlük bulunması, kapatılması istenmese bile mali kayıplarla karşılaşmalarının söz konusu olması kamuoyunda birbirine zıt iki eğilim olarak algılandı. Oysa bunlar birbirini tamamlayan gelişmeler de sayılabilirdi.
MHP stratejisini Erdoğan’ın tasfiyesi üzerine inşa ederken CHP’de böyle bir eğilim gözlenmedi. Muhalefetini sertleştiren CHP rakibinin yönetimini değil uygulamalarını ve ideolojisini hedef aldı. Nitekim MHP Erdoğan’ın fedakarlık yapıp çekilmesi halinde karşılaştığımız krizin atlatılacağını ifade ederek hedefini özet olarak söyledi. CHP ise, seçiminden beri, cumhurbaşkanını hedef alıyordu.
CHP’ye yönelik yıpratma kampanyası bununla da sınırlı değildi. Avrupalı sosyalistlerin ciddi eleştirilerine maruz kalıyor ve dışlanması konuşuluyordu. Şöyle bir soru sorulabilirdi: Acaba birileri CHP ve Erdoğan yönetimindeki AKP’ni aynı cephede mi görüyordu? Bu ikiliye yönelik uygulamalar karşılıklı hamleler mi sayılmalıydı yoksa birbirinin tamamlayıcısı mıydı? Askerle Erdoğan arasındaki ilişkiler tarihi bir uzlaşmanın işareti miydi yoksa taraflar kişisel sorunları konusunda mı uzlaşma arıyordu? Yıpratma kampanyaları birbiriyle ideolojik olarak yan yana olmayan AKP, CHP ve bazı askerlere yönelik olması onların ortak bir paydalarının olması olarak yorumlanabilir miydi? Bu ortak payda hiçbirinin diğerinin ideolojisini benimsemeden ülkenin somut sorunları etrafında bir uzlaşması olarak algılanabilir miydi? Mesela din toplumun vazgeçilmez bir kültür değeri kabul edilirken yakın tarihimizin de hiçbir tarafın reddedemeyeceği bir yeniden varoluş olduğu kabul ediliyor muydu?
Bütün bu gelişmelerin sınırlarını ülkemizin içine hapsedersek yanılırız. Dünya tarihinde ender rastlanan bir değişim süreci yaşıyoruz. Bu sürecin sonunda bugün önemsediğimiz birçok şeyin değersiz olacağını, yepyeni kavramlarla tanışacağımızı söyleyebiliriz. Stratejik dengeler eskisiyle kıyaslanmayacak bir şekil alacak, alternatif enerji kaynaklarına yöneliş Ortadoğu’yu eski çöl günlerine geri döndürebilecek. Ekonomik ilişkiler ve onu açıklayan iktisat teorisi köklü değişiklilere uğrayacak, Uzakdoğu ucuz üretim üssü ve dünyadaki tasarrufların kaynağı, küresel sermayenin pınarı olmaktan çıkarak kendi içine dönecek. Bu değişime ayak uydururken ciddi ekonomik sıkıntılarla karşılaşması kaçınılmaz olacak.
öngörülerimin doğruluğu konusunda iddialı değilim. Ancak Erdoğan-Başbuğ görüşmesini irdelerken petrol fiyatlarındaki spekülatif artışları, bunların ekonominin doğal seyrinin sonucu mu yoksa dünyaya yön vermek isteyen güçlerin bir operasyonu mu olduğunu da içine alan büyük bir modelle hareket etmek gerektiğini konusunda değişmez bir önyargıya sahibim. Gördüğüm tabloyu özetlemem gerekirse Erdoğan AKP’si, CHP, askerin komuta kadrosu bir gücün hedefi konumundalar ve hepsinin tek kurşunla vurulması hedeflenmektedir. Bu analiz doğruysa karşı tarafta kimler olduğunu ve neyi amaçladığını çözmek gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.