Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yine Ortadoğu’ya dönelim

Yine Ortadoğu’ya dönelim

Dünkü yazımda “İran düşmanlığı nerden çıktı?” diye sormuştum.

Sorunca da çoklarının rahatsızlandığını gördüm.

Hata her zaman hatadır.

Bizler de ne hatalar yapıyoruz, veya bilinçli olarak yaptırıyorlar bize... Yani ABD’nin ülkemizde kurmuş olduğu rampalarla İncirli üssü herhalde futbol sahası değildir.

Buradan kalkan katil uçaklar ne tarafa gitse, sonuçta Müslüman kanı akıtmıyor mu?

Gelin işin bu yönünü biraz izanla, imanla, irfanla, akli selim ile düşünelim.

Nasıl bir Müslüman ülkesiyiz ki bizden kalkan uçaklar durmadan Müslüman kanı döküyor? Sonuçta her sorumlu Allah’a (c.c) hesap vermeyecek mi?..

Aksini düşünelim.

Ya Suriye veya İran gibi Müslüman bir ülkeden kalkan uçaklar üzerimize bomba yağdırarak hanelerimizi harap etse, çoluk çocuğumuzu katletse biz ne deriz?

O ülkeleri nasıl yargılarız?

İşin bu tarafı oldukça vahim.

Ne var ki düşüncelerimi dar bir alana sıkıştırarak iktidar veya kişi suçlaması peşinde olmadığımı da vurgulamak isterim. Olanlara her an bilinçli ve de basiret gözü ile baktığımızda; derin kanamaların ta Tanzimat denilen melanet fermanına dayandığını, peşinden cennet mekan Abdülhamit’in tahtına kadar uzayıp geldiğini görmüş oluruz.

Bizim kaderimiz şüphesiz Allah (c.c) yazgısıdır, ama bu kaderin Abdülhamit Han sonrasında ne denli değiştiğini görenlerdenim elhamdülillah.

Suriye olayına bu perspektiften bakabiliriz.

Suriye Osmanlı coğrafyasıdır.

Sade orası değil; Mısır’ı da, Libya’da öyledir.

O sahalarda oynanan Batıcılık oyunları tam bir müstemlekecilik anlayışı ile, ve de işbaşında tuttukları kuklalar sayesinde oluyor.

Zamana göre kuklanın biri gider biri gelir.

Sonuçta olan Müslüman halka oluyor.

Yüce Rabbimiz, birleşin, ayrılmayın, dağılmayın; bölünürseniz mağlup olursunuz şeklinde buyurmuyor mu? Buyruk bu ise, (ki budur) etrafımızdaki Müslümanları Şia, Sünni, Kürt, Türk diye ayırdığınızda birlik olmanın imkanı var mı?

Kurtların dansı gibi düşeni yiyorlar.

Başını ABD ile İsrail’in çektiği Ortadoğu projesi kapsamında Müslümanlar Osmanlı sonrasında daha da bölünerek kolay yutulur lokmalar haline getirilmek isteniyor.

Arap Baharı’na ben hep o açıdan ve de temkinli yaklaştım.

Ayaklanmalar kıyam şeklinde şuurlu ve de düzenli olsa amenna.

Humeyni hareketini gördük, başı ve dibi belli olduğundan başardı, ama şimdikiler başaramıyor, nedeni ise dibi başı yok.

Göreceğiz ki baharın altından Türkiye modeli laik bir sistem çıkacak.

Yoksa Suriye halkını diktatör Esat’ın yönetmesi ABD ile İsrail açısından çok da önemli değil. İşkalcılar Müslüman halka bayılmıyor, aksine Afgan işgalinde gördüğümüz manzaralarda şehitlerin üzerlerine işiyorlar.

Buradan şu soruyu sormamızda bir engel yoktur.

Her şeye rağmen İran yönetimi Suriye’deki kıyıma neden kayıtsız kalıyor?

İşte benim de çözemediğim burasıdır, çözemiyoruz çünkü İran kaynaklı yayın organlarını okuyamıyoruz, ve bir de yakından sorgulama imkanımız olmadığından İran yetkililerinin ne düşündüklerini, ne yapmak istediklerini gerçekten bilemiyoruz.

Öyledir diye, durduk yerde Şia aleyhtarlığını kaşımanın bize değil işkalcılara faydası olacağını bilmek zorundayız. İran aleyhtarlığı İsrail projesidir.

Onun için hep vurguluyorum, Şia’yı konuşmanın zamanı değildir.

Oyuna gelmemek lazım. Suriye’deki olaylar elbette ki Müslüman olarak bizleri içten kanatıyor. Ama bilmeliyiz ki bu bir Siyonizm oyunudur. Yarın İran’a, bir başka gün de bize sıra gelecek. Ben söylemiyorum, Ortadoğu Projesi söylüyor.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi