Erdoğan ve 'milli duruş'

Erdoğan ve 'milli duruş'

Bir törende 'Polisimizi ve askerimizi yıpratmaya çalışanlar karşılarında milletimizi bulacaklar' diyen Erdoğan ilk bakışta, ortamın ve şartların gereklerine uygun kolay bir 'nutuk cümlesi' sarf eylemiş görülebilir.

Hatta düşmanları bu sözleri, içinde bulunduğu zor durumla ilgili bir tür 'rüşvet-i kelâm' da sayabilir! Oysa yaklaşımı devlet adamlığı yolundaki bir siyasetçinin gizli gündemcilere gönderme çabası da görülebilir: 'Polise ve askere yönelik sözde gazetecilik olayı gibi gösterilen etkinliklerin ne türden dış manevralara dayandığını biliyorum... Polis ve askerin içinde bu dış manevralara bilerek veya bilmeyerek alet olanların da farkındayım. Bu millet hepinizin üstesinden gelecektir!' Bir zamanlar eleştirdiğim Erdoğan hakkında şimdi çok mu iyimserim? Böyle soru ve sitemlerle sık karşılaştığım için bir hesap keselim:

1) Değil eleştirdiğim bir siyasetçinin, düşmanım da olsa her muhatabımın değişebileceğine inanırım.

2) Eleştirenlerin de haksız olabileceklerini bilirim.

3) Suçluluğuna inandığım kimseye bile haksızlık yapıldığı zaman susmayı dilsiz şeytanlık sayarım. Şüphesiz bu açıklamaya rağmen kökten tetikçiler 'iktidara yakın' dedikleri gazetede böyle yazmama 'yağcılık' demeyi sürdürebilirler. Canları sağ olsun; Hakk bizi bilir...

İnşallah yanılmıyorum; merkezi yönetimde 6 yılı bulan tecrübenin Erdoğan'a dost ve düşmanı teşhiste derinlik kazandırdığını hissetmekteyim. Tabii bu tecrübede pek güvenilen bazı dağlara yağan karların payı da büyük... Dost görünen veya bilinenlerin bir kısmının elinden, dilinden ve belinden çıkan sinsi yahut aleni darbeler acı ama eğiticidir.

özellikle bu iç sıkıntılar karşısında koruduğu vefa terbiyesi Erdoğan'a ağır bedeller ödetmiş ama liderlik yetisini de geliştirmiştir. Böylesi iç tatsızlıklar, aksilikler, gafletler, dalaletler ve hatta ihanetler karşısında kan tükürüp kızılcık şerbeti içtiğini söylerken renk vermeme becerisini de edinmiştir. Ancak fikrimce bu süreçte kendisine devlet adamı olma ufkunu kazandırabilecek asıl gelişme; Türkiye'de dönen manevraların iç ve dış bağlantılarına ilişkin sezgisidir. Bin kaynaktan resmi veya gayrı resmi bilgi alan başbakan için doğruyu ayıklayabilmede bu sezgi hayatidir. Milli meseleler karşısında devlet adamının dik duruşunu ve her türlü bedeli göze almasını mümkün kılan cevher bu sezgidir. Tanık olarak Serdar Akinan kardeşimi göstermekle yetinebilirim: Neo-Takiyye kitabından bu yana ısrarla yazıyorum...

Başbakan Erdoğan 'milli' duruşu olan bir siyasetçidir. Yaptığı onca hataya karşın, 'Baykal mı? Erdoğan mı?' deseniz... Tereddütsüz, 'Erdoğan...' derim.

Bu ifadeler, iktidara karşı en sert eleştirileri kaleme almış bir gazetecinin görüşü olarak özel dikkati hak ediyor. Ayrıca Akinan, kapatma davası açıldığı andan beri vurguladığım 'Hedef Erdoğan'dır, sebebi de Kürtler tarafından sevilmesidir' şeklindeki görüşü teyit ediyor: Erdoğan'sız Türkiye Güneydoğu'sunu kaybeder! Şahsen bu kadarına katılmam! Elbette Erdoğan'ın tasfiyesi Türkiye için bölgede büyük sıkıntı olur ama hiçbir şey bizi değil içerdekilerden, dışımızdaki Kürtlerden bile koparamaz!



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi