Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Şeref aylığı...

Şeref aylığı...

Almanya’ya karşı yarı final maçını kazanmamız halinde Cemil çiçek mantığına göre, tüm savaşçılara “Şeref Aylığı” sözü verilmiş.
Hem de Bakanlar Kurulu suyu görmeden paçayı sıvamak suretiyle...
Bütçe açığı, enflasyon gibi memurlara söylenilen mazeretlerin hiçbirisi yok.
Piyasa deyimiyle para pişit...
“Olur mu efendim, bu bir milli maçtır, gönlümüzde özel bir yeri var...” şeklinde karşı fikir beyan edeceklerimiz oldukça kalabalık...
Fransız İhtilali sonucu Müslüman’a damardan giren şu içi boş milliyetçilik...
Bizden ziyade onların simgelediği milli duygular...
Şüphesiz daha daha çok milli ve de manevi değerlerimiz var da, onlar nedense ekabirde bu kadar heyecanlı olamıyorlar. Kimseler de kalkıp şeref aylığına bağlamıyor onları... Bir kenarda garip ve de kimsesiz...
Kakıştır, itekle, servis aracından at aşağıya, okulun bahçesine bile yaklaştırma... Neden yaptın diye soran mı var?
Sözlerimden vaziyet çıkaracakların olduğunu biliyorum...
çıkarsalar da sorumu soracağım... Bu ülkeye elini, kolunu, saçını, sakalını veren alnı ak, vicdanı pak olanların aylıkları şerefsiz mi?..
Eh onlarınki tabiblot, sıradan bir maaş...
PKK’ya ağır kayıplar veren asker çocuklar da var bu işin içerisinde... Bu çocuklar yeşil sahalarda yuvarlak bir topun peşinden koşmak yerine, kayaların vahşi karanlıklarında can pazarı yaşayarak vuruşuyorlar...
Hesapta, sabah gidip akşam eve dönememek de var...
Sayın çiçek, o tarafların hak sahiplerine Şeref Aylığı yok mu?
Hem aylığın şereflisi de ne oluyor?
Hedefim sporcular değil tabii...
Oyuncular heveslensinler diye ödüllendirilir, ama şeref olayı bir maaşa ağır basmıyor mu? O zaman “şeref görevler” de gelmez mi gündeme?..
örneğin, 16 milyon seçmenin partisini kapatmak cüretini gösterenlerle andıç rüzgarlarını ülkesinde estiren zihniyetlerin gördükleri rejimsel işleve şerefli görev mi diyeceğiz? Ya da, Müslüman’ın inanç bütünlüğüne saldırana ne diyeceğiz?
Hangi görevler vardır ki şerefsizdirler?!!
İftira yazılar, karalama sözler, farklı zihniyetlerde olanları çarpıştırma, halkın verdiği vergileri pompalama görevlerine herhalde şeref sözlüğü hiç mi hiç yakışmaz...
Düzen vurgunculuğunu aynı hızıyla koruyor... Sermaye bu çılgın kalabalık alkış tufanından oldukça memnun ve de hoşnut... İsrail devlet terörü acımasızca esiyor....
Milletçe asıl canımızı yakan hayatî konular dururken, Başbakan Yardımcısı Cemil çiçek’in gündemine aldığı “şeref aylığı” oldukça çarpıcı.
Yaranma politikaları, yapsan da faydası yok...
Devlet adamları acı çekenlerin acılarını “tedbir niyetiyle” erteleyerek, sahalarda amigoluk alkış tutmaya başladıklarında anlayın ki bu iş burada yara almıştır.
Gördük ve de anladık... Tedbir de desek kapatıyorlar, demesek de kapatıyorlar...
Keşke bu siyasiler maç hastası kadar dert hastası da olsalar, gam yemeyeceğim. Hani şu anayasayı şimdiye kadar kökten değiştirmiş olsalardı...
Bir tarafta keneler ısırıp can alırken, diğer tarafta üstlerini başlarını örtüyorlar diye insan yerine konulmayanların acıklı sahneleri karşısında bakmışız ki bizimkiler tribünlerden oyunculara alkış tutup gırtlak patlatıyorlar...
Anlaşılıyor ki, bu ülkede sevincin de, alkışın da ölçüsü kaçırıldı.
Dağlıca baskınında, sorumlu komutan o gece düğüne gitmeyi yeğleyince, erlerimizin yalnızlığını haber alan PKK’nın insafsızca saldırısı sonucu aslan gibi yavrularımızı oracıkta şehit verdik... Kalleş bir oyundu orası...
Şimdi de bu maç karambollüğünde malı kapan götürüyor...
Biliyor musunuz? Dün bu toprakları işgal edenlere bugün de bu millet iğneden ipliğe bağımlı... Onları otuz sefer sahalarda kündeye getirseniz de yine bağ kopmuyor...
Onlar satıcı, biz alıcıyız... Hazır pazar... Açık pazar... Bir koyuyorlar, on alıyorlar...
Diğer taraftan ASELSAN gibi kuruluşlarda proje üretmek için kolları sıvayan mühendislerimizi, birileri el altından kaçırarak hemen infaz ediyor...
Bu tip önemli kişiler neden korunmaz ki?!.
Elin gavuru ajanını güpegündüz sahalara salıp adam avlatıyor, bizimkiler de iktidarıyla muhalefetiyle sarmaş dolaş sahalarda “goool!..” diye, kına yakıyorlar.
Korkarım, kolunuz da kırılacak, ayağınız da...
Geri kalmışlık zihniyeti... Ne kadar da kolay tatmin oluyoruz...
Tıpkı Roma İmparatorluğu’nun yıkılış yılları gibi. Onların da asilzade kadrosu devleti yönetmenin önüne günübirlik zevkleri koyunca, öte yandan Truva atları işlerini bitirdiler.
Roma yıkıldı gitti...
Şimdi de görüyoruz ki AKP içerisindeki atlar, gruplar halinde işbaşında...
Devlet adamının eğlenceye dalma işi, bitirilme işidir.
Ucuz adamlarla ucuz siyaset yapılır...
Yetkilerini zamanında, gününde kullanmayı beceremeyenlerin yapacağı ne kalıyor geriye? Okuldan kaçıp maç seyretmeye giden tembel ve de ürkek öğrenci misali...
Sahaların seyirci berduşu...
Roma yıkılıyor...
Goool!!!
Tatmin oldunuz mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi