Amerikan ipi ne kadar sağlam?

Amerikan ipi ne kadar sağlam?

Şu, “geçmişle yüzleşmek” lafı Türkçe’ye girdiğinden beri oldum olası beni hep irite etmiştir. Çünkü bu tabir Batı’da özellikle Almanları ve onlar üzerinden dünyanın geri kalanını bir çeşit töhmet altında tutma yöntemi olarak kullanılır ve İsrail yamyamlığını meşrulaştırmak için bir örtbas aracıdır.

Şimdi bu “sahtekârlığı” biz de öğrendik ve her toplumsal kesim kendi dalaveresini çevirirken karşı tarafı sindirmek için bir “geçmişle hesaplaşma” teranesi tutturmaktadır.

12 Eylül soruşturmasında da, 28 Şubat soruşturmasında da durumun bundan farklı olmadığı kanaatindeyim. Ancak yine de bu durum, namuslu insanlar açısından da bu soruşturmaların tümden önemsiz olduğu anlamına gelmez.

Bu iki soruşturma, dünyayı bir oyun hamuru gibi şekillendirdikleri havasını veren küresel güçlerin aslında ellerinin hiç de o kadar rahat olmadığını göstermektedir bize.

O kadar sıkışıklar ki, güzide çocukları Kenan Evren’in kellesini verdikleri yetmedi, birkaç gün arayla Çevik Bir’in, Erol Özkasnak’ın kellesini de veriverdiler…

Belki, “Bunda ne var, yırtılan tüfekçi Bekir’in yakası” diyeceksiniz ama iş hiç de o kadar basit değil…

Bu soruşturmalar gösteriyor ki öyle arkanıza ABD desteğini almakla geleceğinizi garanti altına almış olmuyorsunuz…

Öyle, “Amerika şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir. Amerika bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır. Amerika daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli…” tarzı akıl yürütmeler o kadar da doğru değil, en azından kendi geleceğiniz açısından güvenli değil…

Bundan sonra Amerikan ipiyle kuyuya inecekler iki kere düşünmelidir…

Zira Amerika’nın gücü, en sadık hizmetkarlarını bile kollayamayacak kadar zayıf…

Öyle ki, işi bittiğinde “our boys” çöplüğüne atmayacağı hiç kimse yok.

Bu arada Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak beyi yürekten selamlamak istiyorum. Darbeler neticesinde dört defa parti kapatmaya maruz kalmış Milli Görüş hareketinin, kurucu lideri Necmettin Erbakan’ın vefatından sonra da hiçbir sapma göstermeden bağımsızlıkçı, milli karakterini sürdürdüğünü göstermiştir…

Türkiye’de sağıyla soluyla hemen tüm partiler 12 Eylül, 28 Şubat soruşturmalarında oltaya takılırken Saadet Partisi vakur bir tavırla, tüm bu olup bitenlere yukardan bakıyor.

Hatırlayacaksınız; Mustafa Kamalak, daha önce Suriye’ye giderek orada oynanan tiyatronun perde arkasını deşifre etmişti. Geçtiğimiz hafta da - Türkiye geçmişiyle yüzleşirken – o Sudan’a gitti, Sudan Müslüman Kardeşler hareketinin Kongresi’ne katıldı. İslami kesimin ısrarla gözlerini kaçırdığı Sudan’a yönelik Siyonist kuşatmaya dikkat çekti. Şimdi anlıyor musunuz birilerinin Milli Görüş hareketini Türk siyasi hayatından kesin olarak silmek için neden bu kadar efor sarf ettiklerini!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi