Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Mehmet Çavuşoğlu sempozyumu

Mehmet Çavuşoğlu sempozyumu

Klasik Türk Edebiyatı Profesörü merhum Mehmet Çavuşoğlu, sıradan bir edebiyatçı değildi. Millî konularda hassas bir aileden geliyordu. O, İstanbul’da merhum Mahir İz hocanın muhitinde yetişmiş, Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan’ın nezaretinde hazırladığı Necati Beğ Divanı’nın Tahlili tezi ile Klasik Türk Edebiyatı çalışmalarında bir ufuk açmıştı. Rahmetli Çavuşoğlu, sadece bu kitabıyla değil, makaleleriyle ve hacmi küçük fakat tesiri büyük bir kitap olan Divanlar Arasında ile sonra gelen klasik edebiyatçılara yeni bakış açıları kazandırmıştı. Çavuşoğlu hoca, bu kitabıyla, eski metinlere gizlenmiş hayatı, genel okuyucunun anlayacağı bir dil ve üslupla anlatmış; hükmü geçti zannedilen o eski şiirlerdeki capcanlı hayatı, o insanî duyarlılıkları gözler önüne sermiştir. Divanlar Arasında kitabı, klasik şiirin yeniden güncelleşmesinin ilk örneğidir. Bugün, bazı klasik edebiyatçıların, popüler bir dil yakalamalarının arkasında Çavuşoğlu ve Divanlar Arasında kitabı vardır. “Eda, Galata’da Ayak Seyri, Ey Gül, Gen Yakadan, Hevâ-yı Sûz u Güdâz, Tevârüd” gibi yazıların yer aldığı bu kitap, hâlâ güncelliğini korumaktadır.

Çavuşoğlu merhum, Ordu toprağının çocuğudur. Ordu Üniversitesi 10-12 Mayıs 2012 tarihlerinde, Çavuşoğlu anısına Uluslararası Klasik Türk Edebiyatı Sempozyumu gerçekleştirdi. Ordu Üniversitesi Rektörlüğü, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı ve özellikle Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne, bu büyük kadirşinaslıktan dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır. Aziz kardeşim Yard. Doç. Dr. Muhammet Kuzubaş ve arkadaşlarının gayreti, Rektör Prof. Dr. Tarık Yarılgaç, Fakülte Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ali BAYHAN’ın desteği, samimi bir teşekkürü hak ediyor.

2 gün süren ve 125’e yakın tebliğin sunulduğu sempozyumda, Klasik Türk Edebiyatı alanında pek çok konu tartışıldı. Çoğu genç, bu kadar bilim adamının bir taşra şehrinde, iğneyle kazdıkları kuyuları sunması ve tartışması, bilginin Anadolu’ya yayılması açısından çok önemlidir. 3 gün boyunca, hem salonlarda, hem koridorlarda ve otel lobisinde, bilim adamları, muhtelif konuları tartıştılar ve alanlarında ürettikleri bilgileri ve bakış açılarını paylaştılar.

Sempozyumun en önemli tesirlerinden biri de Ordu’da üniversite tahsili gören öğrencilerin, değişik üniversitelerden gelen akademisyenlerle bir arada olmalarıydı. Oturum ve yemek aralarında veya oturumlar bittikten sonra, öğrencilerin hocaların etrafında halkalanmalarını görecektiniz!...

YÖK’ün yerine ben olsam, sosyal alanlardaki sempozyumların yaygınlaştırılması için tedbirler alır, teşviklerle desteklerdim. Böylece, hem irfanın bütün vatan sathına yayılmasına, hem de Anadolu üniversitelerindeki öğrencilerin çeşitli bilim adamlarıyla tanışmasına, tanışıp ufuklarının açılmasına imkân tanınmış olur. Özellikle edebiyat, tarih, sosyoloji, sanat tarihi alanlarında gerçekleştirilecek sempozyumlar Anadolu’ya yayılırsa, bir taşla sayısız kuş vurulmuş olur.

Değerli kardeşim Prof. Dr. Atabey Kılıç’ın, son birkaç yıldır, değişik üniversitelerde gerçekleştirdiği Klasik Türk Edebiyatı sempozyumları da hayırlı bir hizmettir. Sevgili Atabey de teşekkürü hak edenlerden.

Şimdi anlıyor musunuz üniversitelerin Anadolu’ya dağılmasının faydalarını?... Şayet Ordu Üniversitesi kurulmasaydı ve o ekip orada görev yapmasaydı, Türk bilim tarihinde ufuk açan merhum Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu hatırasına, böyle bir toplantı gerçekleştirilmemiş olacaktı.

Ordu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün, yeni yapılanması ile geniş ufuklara açılacağına eminim. Şimdi Ordu Üniversitesinden beklenen, Klasik Türk Edebiyatı alanında, konusu daraltılmış, tematik/özelleşmiş sempozyumlar düzenlemesidir.

***
Sempozyumda, sadece Klasik Türk Edebiyatı alanında çalışanlar bir araya gelmişti. Azerbaycan'dan ve Balkan ülkelerinden gelen bilim adamları da vardı. Eskiden, edebiyat ve dil alanında sempozyum düzenlendiğinde, 30-40 bilim adamı bir araya gelirdi; şimdi sadece Klasik Türk Edebiyatı alanında düzenlenen bir sempozyuma 150 civarında akademisyen baş vuruyor ve bunun 125’i toplanıp 2 gün boyunca tartışabiliyor. 1980’lerde 3-5 Klasik Türk Edebiyatı profesörü, birkaç doçent ve 10-15 Yardımcı Doçent bir araya gelirken, artık “Ha” deyince 30-40 Profesör, 15-20 Doçent ve 50-60 Yardımcı Doçent bir araya geliyor. Üstelik aralarında 2 rektör, 1 rektör yardımcısı ve 1 dekan de olmak üzere…

1980’lerden sonra Türkiye’nin değişimi, Klasik Türk Edebiyatı alanına da yansımış durumda. Sayısal artma, elbette niteliğin de arttığını göstermez. Dokunduğunda metne hayat verecek, canlandıracak bakış açıları ve tespitler gerekiyor.

***

Küçük bir Ordu anekdotu

Ordu’ya varıp sevgili Nuh’un arabası ile Üniversite’ye doğru giderken, gerek şehrin bakımsız görünüşüyle karşılaşınca ve gerekse sokaklarda caddelerde, arabanın çektiği zorlukları görünce, “Sevgili Nuh, bu şehrin belediye başkanı hangi partiden?” diye sordum. Sevgili Nuh, “Ben söylemeyeyim… Siz tahmin edin hocam.” dedi. Hiç tereddüt etmeden şak diye bir parti ismi söyledim; vallahi tuttu!...




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi