Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Korsan taksiye evet mi, hayır mı?

Korsan taksiye evet mi, hayır mı?

Biliyorsunuz yeni bir yasa çıktı. Artık korsan taksiye binen yolcular da 600 TL para cezasına çarptırılacak. Bu kanun ve uygulaması toplumda nasıl bir yankı bulacak derken postacı kapımı çalarak bu hususta yeni bir tartışmayı başlatacak olan mektubu getirdi. Mektup bir korsan taksiciden geliyor. Sürekli olarak sitedeki köşemi okuduğunu söyleyip, konunun mağdur tarafı olarak derdini ummana döküyor. Doğrusu mektup hiçbir yoruma meydan vermeyecek kadar konuyu masaya yatırmış. İdam mahkûmuna bile sehpada son arzusunu sorarlar.

Biz de Türkiye’de ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkan korsan taksi olayının bir tarafının mektubunu hiç yorumsuz olarak köşemize taşıyoruz. Dinleyin ve siz de o taksilere binip, ceza ödemek durumunda kalacak olan taraf olarak kararınızı verin. Şimdi buyurun.

“Bir dokun, bin ah işit” türünden feryad eden bir korsan taksicinin acı dolu mektubuna:

“Sayın Fatih Uğurlu, köşenizin müdavim okuyucularınızdan biriyim. Gördüğüm kadarı ile her sosyal problemi köşenize taşıyorsunuz. Tabii siyaset daha bir ağır basıyor. Eh, siyasete toplum da daha ilgili olduğu için siz yazarların da o konulara ağırlık vermeniz normal. Ama bu biz korsan taksicilerin feryadına kulak tıkayacağınız anlamına herhalde gelmiyor. Bizim sesimize kulak vermenizi ve bu mektubumu köşenizde aynen yayınlamanızı bekliyorum. Bu herhalde hakkımız. Çalmıyoruz, çırpmıyoruz ve taksicilik yapıyoruz. Bizim vergi vermediğimiz yalanına gelince burada durup dinleyin. Akit gazetesinin yazarı çok sevdiğimiz, değerli büyüğümüz Atilla Özdür de bir tarihte yanılmıyorsam Milli Gazete’de yazdığı bir yazıda taka bir arabası olduğunu ve bununla aynı zaman da korsan taksicilik yaptığını yazmış ve İstanbul Valiliği’ne de bir dilekçe ile başvurup ‘Ben vergi vermek istiyorum, sizin tabirinizle korsan taksicilik yapıyorum. Hangi makama nasıl vergi vereceğim!’ demişti.

Doğrusu sonucunun ne olduğunu bilmiyorum. Şimdi bizim durumumuz da böyle. Bize vergi verecek bir statü tanınmıyor ki.

Şimdi geriye gidelim. İstanbul milletvekili sayın Metin Külünk bu konuda bir kanun teklifi vermiş. Ve gördüğümüz kadarı ile de kanun çıktı. Bu kanun uygulanırsa ciddi bir haksızlık olacak ve halk arasında da hoşnutsuzluk yaratacak gayr-ı adil bir yasa. Bakın bu ülke kaçak sigara alan, kaçak telefon, kaçak akaryakıt, yani herhangi kaçak bir malı veya hizmeti alan vatandaşlara böylesine bir ceza uygulanıyor mu? Hayır. O zaman taksiye binenlerin suçu ne ki, bu kadar adaletsiz bir ceza veriliyor. Bu kanunun çıkması çok güçlü olan ve İstanbul’da taksi plakalarının fiyatları ile rahatça oynayıp haksız olarak anormal paralar kazananların lobi gücü olmasın. Şimdi olaya şu pencereden bakınız lütfen: Türkiye’de bakkala, manava, cep telefoncuya, büfeye, lokantaya, markete, siz aklınıza gelen bütün esnafı sıralayın, hangisinde dükkân açabilme tahdidi var. Yok, taksiye neden var? Vaktiyle fazla taksinin şehir trafiğini kilitleyeceği endişesi ile tahdit konulmuştu. Oysa bugün binlerce özel taksi şehir trafiğine her gün çıkıyor, onlara tahdit yok, ekmeğinin peşinde olan korsan taksici diye vasıflandırılan esnafa yasak var. Sayın başbakanım bu gayr-ı adil uygulamayı lütfen durdurunuz. Bu plaka tahdidi vaktiyle yanlıştı. Korsan taksi olayı da bu yanlış yolda ortaya çıkan bir yol kazası idi. Lütfen hastalığı doğru teşhis edin ve doğru ilaç verin. Bize de bir formül bulup, vergi verme imkânı sağlayın. Biz vergi kaçıran kaçaklar değiliz, vermek istediği halde vergi alınmayan esnaflarız, tıpkı diğer sarı taksiciler gibi. Empati yapın ve kendinizi bizim yerimize koyun.

Siz geçmişin pek çok pisliğini ve önünüze konulan yanlışlarını düzeltiyorsunuz. Bu olay da böyle bir yanlıştır ve çözümü, korsan taksicileri düşman gibi görüp, onlara hain muamelesi yapmak değildir. Allah için sesimizi duyun.”

Mektubun devamında da korsan taksicilerin yakında bir dernek çatısı altında örgütlenip haklarını arayacaklarının da altı çizilmiş.

Biz de kanunlar çerçevesinde hakkını aramak gayretinde olan herkesin sesi olmak iddiasında olan bir yazar olarak bu mektubun sahibine köşemizi açtık. Bizden söylemesi.



CHP süte su katan satıcı gibi!

Bir süt kavgasıdır gidiyor. AK Partili iktidar hayvancılığa inanılmaz destekler veriyor. Adam gibi üretim yapmak isteyenlere bütün kapılar sonuna kadar açık. Ve bu desteğin meyveleri de toplanmaya başladı. Süt üretiminde anormal artış oldu. Süt içmek artık akıllı insanların ilk işi olmalı, tabii ev halkı ile beraber. Evlerimize zararlı olduğu artık kesinleşen kolalı içecekleri kucak kucak taşıyacağımıza taze, taptaze sütleri taşıyalım. Çocuklarımızı ona alıştıralım. Efendim, iktidar bu işin öncülüğünü yapmak için ilköğretim okullarında paket süt dağıtımına başladı, üstelik ücretsiz. Daha ilk gün muhalefette çanak-çömlek patladı. “Ulan bu iktidarın kırdığı ceviz kırkı geçti, üçüncü seçimde % 50 oy aldılar, şimdi de okullarda her gün 7 milyon paket süt dağıtacaklar. Buna nasıl kulp takmalı, ne yapmalı ki bu süt işi iktidarın elinde patlasın?” Neredeyse okul kapılarına durup çocuklara birer birer, “Çocuğum, zehirlendin galiba, yüzün bembeyaz, sakın bir daha bunları içme e mi” diyecekler.

“Kim bu sütsüzler” demeyin ne olur. Tabii her iyi işe takoz olmayı her zamanki gibi ana muhalefet partisi CHP yapıyor. “Ana” dediğime bakmayın siz, bunlar süte düşman ana. 7 milyon paket süt dağıtılıyor. Bu dağıtılanlar içinde 300 çocukta rahatsızlık olmuş, ne hikmetse bunların çoğu da Diyarbakır’da ortaya çıkmış. Bir paket sütte fırtına koparılıyor. Kılıçdaroğlu baktı bu tutmadı, bu defa başka yerden vurmaya kalkmış:

“Efendim bunlar yandaş firmalara bu ihaleyi verdiler, niyetleri onlara rant sağlamak.”

Başbakan Erdoğan bu defa da CHP genel başkanının ayağından topu alıp doksandan CHP’nin filelerine takmış. Süt ihalesine 18 firma katılmış, evrakları eksik olan biri dışında 17’sine birden süt işi paylaştırılmış. Yani yolsuzluk filan yok. Üstelik ihaleyi alanlardan bazıları da eski CHP milletvekillerinin sahibi oldukları firmalar. Bir de ortaya çıkıp, “Bu işte hiç bir firma kayrılmadı, yolsuzluk yok” demezler mi? Siz gününüzü görürsünüz. Kılıçdaroğlu sizi bir daha CHP’nin kapısından içeriye sokmasın da görün gününüzü. Ya da Ankara’ya çağrılıp savunma istesinler mi bu firma sahiplerinden:

“Bre gafiller siz Kılıçdaroğlu’ndan daha mı iyi biliyorsunuz? Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?”

Bu kadar pişkinlik ancak tahsille mümkündür. Bir de utanmadan bu memleketin tüyü bitmemiş çocuklarına her gün 7 milyon paket süt dağıtan iktidara “Sütü bozuklar” diye hakaret ediyorsunuz. Sonra gidip bu çocukların annelerinden, babalarından oy isteyecekler. Hangi yüzle diyeceksiniz, valla bilmem. Benim tek bildiğim her seçimde CHP’nin bir şekilde nal toplayacağı ve AK Parti’nin ana muhalefetsiz bir Türkiye’de daha çoook seçim alacağı. Hem de “Anamızın ak sütü gibi” tüm oyları silip süpürerek!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi