Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

19 Mayıs Bayramı nasıl sulandırılır?

19 Mayıs Bayramı nasıl sulandırılır?

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın başlama startı Samsun’da verildi.

Atatürk’ün milli mücadeleyi başlattığı yer olarak Samsun seçildiğine göre bu törenlerin oradan başlaması gayet normal. Normal olmayan şeyleri ise tarih denilen ve yalanları bir safra gibi dışarı atan kaynaktan öğreniyoruz. Önce inkılapların sahibinin ilk yola çıkışı nerede, nasıl, hangi izinle başladı, Samsun’a hangi vasıta ile gelindi? Çok değil, 50 yıl önce ben ilkokulda okurken Mustafa Kemal’in Anadolu’da bir kurtuluş savaşı başlatmak için kendi iradesi ile karar verdiği ve İngilizlerin işgali altındaki İstanbul’dan kimseye haber vermeden bir kayıkla kıyıyı takip ederek Karadeniz sahili boyunca yol alıp 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığı ve oradan Anadolu’ya geçip Erzurum ve Sivas kongrelerini gizli olarak toplayıp bir milletin kurtuluş savaşını örgütlediği biçiminde anlatılmış ve biz de inanmıştık, bütün millet inanmıştı, inandırılmıştı. Zaman geçti, tarih denilen kaynak içindeki safraları ve yalan yanlış hurafeleri dışına atmaya başladı. Artık mızrak çuvala sığmıyordu. Önce o hain denilen son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in bir hain olmadığı ve bir Osmanlı paşası olan Mustafa Kemal’in Anadolu’daki kurtuluş mücadelesini başlatacak ideal bir asker olduğu için tercihan seçildiği ve ona tüm orduları kullanabilme yetkisinin yine padişahın fermanı ile sağlandığı anlaşıldı. Ayrıca biz İstatnbul’dan ancak işgal kuvveti İngilizlerin vizesi ile çıkılabildiğini ve Samsun’a İngiliz vizesi ile giden Mustafa Kemal’in kırık-dökük bir kayıkla değil, Bandırma adlı büyük bir vapurla gittiğini, üstelik o anda Samsun’un da İngiliz işgali altında olduğunu yıllar sonra Müslüman olarak Türkiye’ye gelen o dönemde İngiliz istihbarat subayı olan Benet’in açıklaması ile öğrendik. Üstelik Mustafa Kemal’in Samsun’a gidiş vizesini Benet düzenlemiş ve imzalamıştı. Yani Mustafa Kemal, İstanbul’dan yola çıkarken Samsun’un İngilizlerin işgali altında olduğunu biliyordu. Başka gerçekleri de aheste aheste öğrenecek ve dudaklarımız uçuklayacaktı! Mesela Erzurum ve Sivas kongreleri toplandığında orada İngiliz delegeleri hazırdı. Yani onların izin ve teşviki ile bu kongreler toplanıyordu. Gaye ise Misak-ı Milli sınırlarına sıkışmış ve Ortadoğu’nun tüm petrol bölgelerini İngilizlere ve ortaklarına bırakmış olan bir Türkiye kurmak, onu Anadolu’ya hapsetmek ve imparatorluğu tasfiye etmekti. Bunu da başardılar. Cumhuriyet ilan edildiğinde Ankara’da İngiliz ve Fransız kıtaları nöbette idi. Biz bu hakikatleri çook sonra öğrenecektik. Öğrenmememiz için de bize bayram elbisesi giydirilmiş bir illüzyon sepeti de verilmişti. Her yıl 19 Mayıs’ta bayram kutlanıyor ve Samsun’da sahile yanaşan küçük bir kayıktan yarım bir Mustafa Kemal büstü kıyıya çıkarılıyor, yani ayak basıyor ve oradan milli mücadeleyi başlatacak adımı atıyordu. Kıyıda tören kıtası hazır bekliyor, binlerce insan onun adı söylendiğinde “İçimizde” diye bağırıyordu. Taa ki bize bu seramoniyi hediye eden İngilizlerin dünyaca ünlü BBC televizyonunun yaptığı ve adına “Dünyanın en garip olayları” dediği TV belgeselinde bu saçmalıklar gösterilinceye kadar. Bu olayı öğrenen devrin Türkiye’yi dünyaya açan lideri Turgut Özal, “Bizi dünyaya rezil etmeye hakkınız yok!” diyecek ve bu tuhaf bayram kutlamalarına son verecekti. Bir zamanlar şehrin ana caddelerinde bir savaşta yarısı yollara dökülüp kalacak olan ve ABD’nin bize hibe ettiği cemseler içinde askerlerle resmi geçit yaparlardı. Ardından tanklar, cipler, belediyenin itfaiye araçları, yeni alınan çöp kamyonları tören alanından geçer ve biz de onlarla iftihar ederdik. Tabii bu arada dünyadaki 5 üretici ülkenin gizli sömürgesi olduğumuzu, bebek ölümlerinde dünya birincisi olduğumuz gibi acı hakikatleri unutur mutlu mutlu yaşardık.

Bugün ilk defa bayramlar bayram gibi oldu. Ama bazı odaklar hâlâ rahatsızlık içindeler. Alternatif bayram kutlamak için var güçleri ile çalışıyorlar. Ve hâlâ bu bayramları sulandırmak çabasındalar. Bu yıl da yine Samsun’da bir kadın ve erkek güreşçi güreş tutmuşlar, şaka değil. Adı spor bunun, ata sporumuz güreşi minderde yaparak bayramın gençlik ve spor kısmına örnek göstermişler. Al sana alternatif bir 19 Mayıs töreni. Alkışla alkışlayabildiğin kadar.

“Sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine!”

Ergenekon Terör Örgütü’nün yaptığı vali-kaymakam fişlemeleri tam anlamı ile evlere şenlik, korkunç, insanlık dışı daha neler söylenebilirse söylenir de bu ucube taifeyi anlatamaz. Mesela Akit okumak en büyük suç delili olarak kayıtlara geçmiş. Ayrıca eşinin başörtülü olması da katmerli suç delili olarak anılmış. Hatta valilerin bazıları bu fişlemeden kurtulmak için eşlerinin başını açmış, ama yine de yaranamamışlar.

Kayıtlara not düşülmüş:

- Eşinin başını açtı, ama yine aynı fikirde!

Yani suç ortadan kalkmıyor. Bir konuşmada dinlemeye takılmış. Mantığa bakınız:

- Biz adamı delilsiz de asarız, yeter ki şüphelenelim!

Sahi biz bu ifadelere yabancı değiliz. Acaba nerede tanımıştık bu kafayı derken birden bire hafızamızda o günleri canlandırıyoruz. Zulüm makinası İstiklal Mahkemeleri’nden bir karar anı:

- Sanığın idamına, şahitlerin bilâhare dinlenmesine!

İşte CHP’yi özetleyen mantık bu mantıktır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adresini arıyorum, üye olacağım” dediği Ergenekoncular da aynı ağacın meyvesi olduklarını kendi aralarında konuşurken itiraf ediyorlar.

- Biz adamı delilsiz de asarız, yeter ki şüphelenelim.

Eee, ne demiş büyüklerimiz, “Armut dibine düşer.”


Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi