Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

BDP bir “parti” midir, “Apo’yu Koruma Derneği” mi?

BDP bir “parti” midir, “Apo’yu Koruma Derneği” mi?

O “terlik” hâlâ piyasada mıdır, bilmiyorum... İlk çıktığı günlerde çok güzel bir “reklâm sloganı” bulmuşlardı... “Her numaraya bir numara” diyorlardı...

Yani, ayağınız kaç numara olursa olsun; o terlikte “her numara” vardı...

Nedendir bilmem;

Gündem “yoğun” olunca, o terliğin reklâm sloganı geliverdi aklıma...

O terlik firması, nasıl ki; “Her numaraya bir numara” diyerek, “herkesin ihtiyacına cevap verebileceklerini” deklâre etmiştir, ben de demek istiyorum ki; “Her söze bir cevabımız vardır!”

Gel de cevap verme!..

O kadar “sığ” konuşuyorlar, o kadar “düşüncesizce” konuşuyorlar ki, verdikleri “açık”ların farkında değiller.

ERDOĞAN DİYOR Kİ!

Buyrun, “örnek”lere geçelim.

Başbakan Tayyip Erdoğan;

Pakistan ziyaretine katılan “gazetelerin Ankara temsilcileri”ne yaptığı açıklamada demiş ki;

“Biz siyasi müzakereyi yine yaparız... Muhatap BDP’dir... Şartlar ne getirir bilinmez. Kesip atmamak lazım. Arada bir iplik şöyle duruyor... Hem, ‘Biz muhatabız’ diye açıklama yaptılar. Hem de ‘Biz silah bırakmayı tavsiye edemeyiz’ dediler.”

Ne demektir bu?..

Demektir ki;

“Bizim muhatabımız İmralı veya Kandil değil, BDP’dir... Eğer Kürt hakları ile ilgili bir çözüm üzerinde konuşacaksak, masaya BDP ile oturur, onunla tartışırız!”

Başbakan’ın böyle konuştuğu bir ülkede BDP’ye ne yapmak düşer?..

“Hay hay, buyrun” demek değil mi?..

Öyle ya;

Ortada bir “Kürt sorunu” varsa, bu sorun “çözüm” bekliyorsa, çözümün yolu da; “terörle mücadele, siyasetle müzakere”den geçiyorsa, “müzakere”nin adresi elbette BDP’dir!..

BDP’LİLER DİYOR Kİ!

Ama, BDP’liler ne diyor?..

Sırf “delil” olsun diye yazıyorum... Önceki gün, yani 21 Mayıs’ta saat 13.08’de Anadolu Ajansı’ndan geçen haberde; BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın şu sözleri aktarılıyordu:

“Başbakan, bizi töhmet altında bırakan söylemler içerisine giriyor... Siz, dağlardaki insanları kışkırtmak yerine onları dağdan indirmenin yolunu bulmalısınız, aramalısınız... Bunun yolu, siyasi uzantılarla müzakere olmamalı!.. Eğer bugün Türkiye’de milyonlarca insan Öcalan’ı kendisine önder olarak ilan etmişse, bu gerçek mutlaka görülmelidir. Öcalan’ın yapacağı çağrı dağlardaki insanları etkileyecektir.”

Hemen belirteyim; BDP’li Pervin Buldan’ın bu sözleri sarfettiği yer Meclis’tir.

Başbakan diyor ki;

“Muhatabımız BDP’dir!”

BDP de diyor ki;

“Muhatap biz değiliz!..

Muhatap Öcalan’dır!”

‘AHTAPON’UN SİYASİ KOLU!

Peki niye “muhatap” olamazlarmış?..

Çünkü efendim;

BDP, “siyasi uzantı” imiş!..

Bunlar, “uzantı” olduğuna göre, demek ki, “ipin ucu” başkasının elindedir!.. Artık “Kandil” midir, “İmralı” mıdır, elbette bilemeyiz...

Ama, “ipin ucu onların elinde”dir!..

BDP ise, “siyasi uzantı”dır!..

Bir başka ifadesiyle;

“İpte oynatılan kukla”dır!..

“Kuklacı” ise; ya İmralı’daki Öcalan’dır ya da Kandil’deki Karayılan!.. Ama, şurası kesin: BDP, onların oynattığı bir “kukla”dır!..

Ya da şöyle söyleyelim:

PKK bir “ahtapot” ise, BDP de onun bir “kolu”dur, yani Pervin Buldan’ın ifadesiyle “PKK’nın siyasi uzantısı”dır!..

BDP NİYE VAR?

Söyleyin Allah aşkına;

Pervin Buldan’ın sözlerinden çıkan anlam bu değil mi?..

Ne diyor Pervin Hanım?..

“Dağlardaki insanları indirmenin yolunu bulmalı, aramalısınız... Ama bunun yolu siyasi uzantılarla müzakere olmamalıdır!”

Mesaj gayet açık değil mi?..

“BDP, siyasi uzantıdır, dolayısıyla bizi muhatap almayın!”

Şu hâle bakın;

“Kürtlerin temsilcisi” olduklarını söylerken “aslan” kesiliyorlar, ama “muhatap” olmaya gelince, “süt dökmüş kedi” mahcubiyeti içinde; “Ben bilmez, Merkez bilir” demeye başlıyorlar!..

Adama sorarlar;

“Arkadaş, sen necisin?.. Madem Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia ediyorsun, o halde gel masaya otur!.. Adres olarak PKK’yı gösteriyorsan, senin varlık sebebin ne?.. Kürtleri PKK mı temsil ediyor, BDP mi?!?”

Dedim ya;

Tam “devekuşu” taktiği!..

“Deve” desen “yük taşımaya” yanaşmıyorlar, “Kuş” desen “uçmayı” reddediyorlar!..

Söyleyin Allah aşkına; nedir BDP?..

“Siz KCK’lı mısınız,

Yoksa BDP’li mi?”

“BDP’li” iseniz; “Bir zamanlar Ergenekon’un yaptığını, şimdi PKK ve KCK yapıyor... KCK; Kürt çocuklarını öldürüyor, onların onurlarıyla oynuyor” sözlerinden niye alınıyorsunuz?..

Yoook “KCK’lı” iseniz;

“Meclis’te işiniz ne?”

“PKK’nın veya KCK’nın kuyruğu”na basılınca, ses “BDP’nin ağzı”ndan çıktığına göre, demek ki aralarında bir “bağlantı” var!..

Aslında, o “bağlantı”yı aramaya da gerek yok... Çünkü, ortada Pervin Buldan’ın itirafı var:

“Biz, siyasi uzantıyız!”

BDP “siyasi uzantı” olunca, yani “piyon” veya “kukla” olunca, bu demektir ki; bir de “sahip” vardır, “kuklacı” vardır!..

Bana öyle geliyor ki; Pervin Buldan’ın asıl söylemek istediği şudur: “Bizi boşverin!.. Bizi adam yerine koyup da masaya oturmaya filan kalkmayın!.. Bizden bir cacık olmaz!.. Siz gidin Öcalan’ı muhatap alın!”

İyi de, adama sorarlar;

“BDP’nin misyonu ne?”

Benzetmek gibi olmasın ama;

Hani, “cami yaptırma ve yaşatma dernekleri” vardır ya, “BDP’nin görevi” de galiba böyle bir şey!..

Onlar da, “Apo’yu Yaptırma ve Yaşatma Derneği” gibi çalışıyorlar!..

Ya da;

“Apo’yu Koruma Kollama Derneği!”

Tek “fonksiyon”ları bu!..

Merak ediyorum;

Kürt halkı BDP’ye mi oy veriyor, PKK’ya veya KCK’ya mı?..

Düşünmelerinde yarar var!..

Düşünsünler ki;

Seçimlerde “uzantı”ya oy vermek yerine, gitsinler “kuklaların sahipleri”ne oy versinler!..

ULUDERE’NİN ZAMANLAMASI!

Bu vesileyle, şu “orostopolluğa” da değinmeden geçmek istemiyorum.

Malûmlarınız olduğu üzre;

28 Aralık 2011 akşamı Uludere’de bir “facia” yaşandı, “34 Kürt vatandaş” F-16’lardan atılan bombalarla öldürüldü...

Elbette acı duyduk,

Elbette gözyaşı döktük.

Üzerinde günlerce yazdık...

Bütün acılar gibi, “Uludere faciası” da bir süre tartışıldıktan sonra gündemden kalktı.

Ne zaman ki;

Türkiye’nin ABD’den “Predator satın alması” gündeme geldi, “PKK hâmisi İsrail”in ABD’deki uzantısı Wall Street Journal adlı gazete, malûm habere imza attı;

“İstihbarat ABD’den!”

Wall Street Journal’ın bu haberi, “yarayı kaşımak”tan başka bir amaç taşımıyordu...

Yarayı kaşıdılar ve yeniden kanattılar!..

İyi de, niye bugünlerde?..

Niye 5-6 ay sonra?

Dedik ya; gerek Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in, gerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ABD ziyaretlerinde, “ABD’den satın alınacak Predator’lar” konusu gündeme gelecekti.

“Daha fazla Predator” demek, “PKK’nin daha fazla zayiatı” demekti!..

O halde bu alışverişe taş konulmalı, yani “PKK’ya kol-kanat gerilmeli”ydi!..

Uzun lâfın kısası;

O haberi, “Predator satışını engellemek” için yaptılar... Bazılarının zannettiği gibi, “Yahudi gazetesi”nin amacı Türkiye’de tartışmaları yeniden başlatmak değildi... Asıl amaç, “ABD Senatosu’na mesaj” vermekti!..

Bakmayın, bizdeki “dingil”lerin yeniden Uludere’yi konuşmaya başlamasına!.. Tamam, Uludere’de bir “halt” işlendi, “yanlışlık” sonucu “34 Kürt” öldü ölmesine de, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Uludere’de hata da olabilir... Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık... Ama birileri istismar ediyor. Tazminatsa tazminat, resmi tazminatın da ötesinde ödedik. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz?” dediği gibi; “hata” yapıldığı açıklandıysa, “tazminat” ödendi ve “özür” dilendiyse, “temcit pilâvı” gibi sürekli “Uludere”yi gündeme getirmenin ne mânâsı var?..

Demek oluyor ki;

“Kök”ten, “uzantı”lara verilen talimat böyle: “İstismar edin!”

YA PKK’NIN KATLETTİKLERİ?

Bu “dal”lar, bu “budak”lar, yeni “uzantı”lar; Uludere’yi istedikleri kadar “istismar” etsinler etmesine de; hele bir cevap versinler;

“Uludere’de öldürülenler Kürttür de, Hakkari ve Doğubeyazıt’ta öldürülen imamlar Aziz Tan ile Ahmet Can, Yusuf Karaduman ve önceki gün gözüne ve ağzına kurşun sıkılarak öldürülen Mehmet Uzun, birer hırt mıdır?.. Hemen her gün verdiğimiz şehitleri zaten saymıyorum...

TSK uçaklarının öldürdüğü 34 Kürt herkesin dilindedir de, PKK’nın katlettiği imamlar ile yine PKK’nın katlettiği AK Parti Şırnak İl Başkan Yardımcısı Ali Kılınç hakkında niye hiç kimse konuşmaz, PKK’ya niye hiç kimse saldırmaz?!..”

Yoksa PKK bir “ahtapot”tur da, BDP ve “kalemşör”ler birer “kol” veya “uzantı” mıdır?..

En başta dedim ya;

“Her söze bir cevabımız var!”

Acaba, şu yazdıklarıma “uzantı”ların bir cevabı var mıdır?..

Buyursunlar cevap versinler!..

Ama, İmralı’ya sormadan!..







Dalokay’a ödül, Erdoğan’a mektup!

Bildiğim kadarıyla, Ankara’nın CHP’li Belediye Başkanı Vedat Dalokay’ın hayatında çizdiği “bir tek cami projesi” vardır, o da Türkiye’de yapılmamış, Pakistan’da inşa edilmiştir...

Ve yine, bildiğim kadarıyla, Dalokay, bu projeden dolayı Pakistan’dan “Ağa Han Mimarlık Ödülü” almıştır!..

Siyasetin duayenlerinden Hasan Aksay ağabey, bugünkü manşetimizde de okuyacağınız gibi; bu “cami projesi” konusunda epey bilgi veriyor ama bir bölümünü herhalde hatırlayamadı.

Bildiğim kadarıyla; Dalokay, o cami projesini; hem “çukur bir yer” için çizmiş, hem de “kubbesi basık olsun” istemiş!.. “Çukur bir yer”de “kubbesi basık” bir cami olsun ki; “Anıtkabir’in ihtişamı”nı gölgelemesin!..

Yani; “anıtkabir” görünsün de, “cami” görünmese de olur!..

O zamanki Cami Yaptırma Derneği bunu duyunca; projeyi bir kenara fırlatıp, inşaatı durduruyor ve bugünkü “Kocatepe Camii”ni yaptırmaya başlıyor!..

Vedat Dalokay da, “Pakistan’daki Mason biraderleri” vasıtasıyla, projesini Pakistan’a gönderiyor... Üstelik “cami”yi yaptırmakla kalmıyor, bir de “Ağa Han Ödülü” alıyor!..

O gün Dalokay’a ödül veren “Pakistanlı Masonlar” önceki gün de Erdoğan’a mektup verip, “Haberal’ı bırakın” demişler, iyi mi?..




Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi