Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Bir ceninden annesine mektup ve Başbakan’ın feryadı

Bir ceninden annesine mektup ve Başbakan’ın feryadı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kanayan bir yarasını gösterince malum çevreler kızılca kıyameti kopardılar hemen. “Efendiler, her kürtaj bir cinayettir ve bir Uludere’dir.” Nüfusu gittikçe gerileyen ve yaşlı bir Avrupa’nın sahibi olmaya aday ülkeler Türkiye’nin genç nüfus avantajını yok etmek için ısrarla bu topraklarda doğum kontrolü ve onu besleyecek kanalları hizmete açtılar. Bunlardan birisi kürtaj, diğeri ise gizli kürtaj diyebileceğimiz sezeryanla doğum olayı. Dünya Sağlık Örgütü’nün “En fazla % 15 olmalı” dediği sezeryanla doğum ülkemizde % 45 oranında yapılıyor. Düşünebiliyor musunuz? Doğurma yeteneğini gittikçe kaybeden anneler cehennemi olacak ülke. Hiç umulmayan kadınların üç-dört kürtaj yaptırdığı ve sezeryanla doğumların moda haline geldiği Türkiye’de maalesef sırf daha fazla para kazanma hırsı ile özel hastaneler de bugüne kadar hep sustular. Sezeryanla doğum oranının özellerde % 65 yolduğu düşünüldüğünde bu suskunluğun sebebi anlaşılır. Bugün Başbakan uyarıyor. “Kürtaj bir cinayettir, sezeryanla doğumlara dikkat!”

Biz de Avrupalı bir jinekoloğun yazdığı ve bir ceninin ağzından kürtaj cinayetine dikkat çekilen ilginç mektuba dkkatlerimizi çeviriyoruz. Bu mektubu okuyup, sonra kürtaj masasına yatabiliecek annelerdeki şefkatin tükenişine ağlamak lazım.

BİR BEBEĞİN GÜNLÜĞÜ

5 Ekim: Bugün varedildim, buradayım, varım, müthiş bir duygu bu, varolduğumu henüz annem ve babam bilmiyor. Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm, ama ne de olsa ben benim. Varım ya! Bu bana yetiyor. Henüz bedenim belli belirsiz. Yüzüm yok ama varlığımı ve benliğimi hissedebiliyorum. Bir kız olacağım ve baharda çiçekleri seveceğim.

19 Ekim: Biraz büyüdüm, kımıldamam mümkün değil, annem henüz farkında değil ama onun kanıyla besleniyorum, kalbini dolaşıp gelen sıcacık kan bana geliyor, beni sevecek bir kalbin kıpırtılarını şimdiden hissediyorum. Annem beni çok sevecek, annem için güzel br sürpriz olacağım.

23 Ekim: Hiç göremediğim bir el ağzımı biçimlendirmeye başladı. Dudaklarımda onun dokusunu hissediyorum, bu elin dokunduğu yerler dudağım damağım oluyor, düşünün bir yıl sonra bu elin dokunduğu yerde güller açacak güleceğim, dudağımdan ve dilimden sözler dökülecek, herhalde önce “Anne” diyeceğim. Anne duyuyor musun beni, seninle konuşacağım, sana güleceğim, kimilerine göre hâlâ daha var değilmişim, nasıl olur, varım ve gülücükler sunacak dudaklarım da olmak üzere ya... Hem sonra bir ekmek kırıntısı ne kadar küçük olursa olsun yine ekmektir. Öyle değil mi anneciğim? Ah bir konuşabilsem...

27 Ekim: Bugün pek mutluyum. İçimde tatlı bir kıpırtı başladı. Artık bir kalbim var. Kalbim atmaya başladı. Hayatım boyunca böyle atıp duracak. Sevgilerle dolduracağım kalbimi. Tıpkı anneminki gibi... Annem bedeninde iki kalbin birden attığını bilseydi ne kadar sevinirdi. Duyuyor musun anne?

2 Kasım: Her gün biraz daha büyüyorum. Kollarım ve bacaklarım da şekillenmeye başladı. Hele bir büyüsün kollarım bak nasıl kucaklayacağım seni anneciğim. Şu ayaklarım da tamamlansın da beraber çiçekli bahçemizde yürürüz. Belki birlikte okula gideriz?

12 Kasım: Ah evet.. Bunlar... Bunlar ne kadar sevimli ve küçük şeyler. Aman Allah’ım parmaklarım da çıkmaya başladı. Bunlarla çiçek toplayacağım, anneciğim orada mısın? Ellerimi ellerinin arasına koymak için sabırsızlanıyorum.

20 Kasım: Oh, nihayet annem doktora gitti. Burada olduğumu ögrendi, yaşasın.. Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni. Ultrason diyorlarmış, resmimi bile çekti. Seviniyor musun anneciğim?.. Seneye kalmaz kollarının arasında olacağım.

25 Kasım: Artık babam da burada olduğumu biliyor. Fakat henüz kız olduğumun farkında değiller. Onlara sürpriz yapacağım.

10 Aralık: Bugün yüzüm tamamlandı. Artık iki güzel gözüm bir küçük burnum, dudaklarım ve yanağım var... Anneme benziyorum galiba...

13 Aralık: Artık çevreme bakabiliyorum, etrafım çok karanlık ama olsun. Yine de mutluyum, yaşıyorum ve varım. Kısa bir süre sonra anneciğim babacığım sizin yüzünüzü göreceğim, tanışacağız.. Mutlu olacağız... Gülüşeceğiz...

24 Aralık: Kulaklarım daha iyi duyuyor artık. Anneciğim senin kalbinin seslerini duyuyorum. Benim kalbimin atışlarını da sen duyabiliyor musun? Hatta sesini bile tanıyabiliyorum. Sesin ne kadar tatlı... Benim için ninni de söyleyecek misin anneciğim? Sen de beni özlüyorsundur mutlaka... Beni koklayacaksın, çok seveceksin değil mi...

29 Aralık: Anne burada bir şeyler oluyor. Doktor abla neden mutsuz bakıyor böyle... Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti. Sustun.. Benimle neden konuşmuyorsun anne, anne?.. Anne... Anneciğim... Yüzümde soğuk bir şey hiissediyorum. Anne yüzümü parçalıyorlar.. Anne bir şeyler yap... Anne... Kolumu çekiyorlar anne... Canım yanıyor annee... Anne... Ayaklarımı parçalıyor bu şey anne... Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne... Anne kalbimi parçalıyorlar... Anneciğim... Anne... Anne.. Ahh... Ahhh...

Kürtajınız tamamlandı hanfendi... Geçmiş olsun...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi