Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Kahramanmaraş Şiir Festivali’nin ardından

Kahramanmaraş Şiir Festivali’nin ardından

Uçağımız Sütçü İmam’ı ve onun ruh köküne uygun adamlar yetiştiren Maraş’ın havaalanına inmek üzere. Çok heyecanlıyım, zira Doğu’da ziyaret etmeyi en çok istediğim ve erteleye erteleye ağır cezalık bir suç işlediğim bir kutlu beldeye ayak basmak üzereyiz.

Uçağımız bu kahramanlar şehrine inerken gözlerimiz ilk mesajı alıyor. Bu belde görünen o ki bir cami zengini. Bir tarassut kulesinden gözler gibi gözlerimiz camilerin adeta ellerini göğe açarak duaya durmuş minarelerine şahitlik ediyor. Alanda bizi belediyenin yetkilileri karşılıyor. İlk sıcak temas, ilk muhabbet. Sonradan Maraş’tan ayrılırken de aynı duyguyu dostlarımızla paylaşacağız; burada her insanda bir Sütçü İmam yaşıyor. Oradan ev sahibimizin bize gösterdiği misafir odasına geçiyoruz. Hep dünyada ikinci bir örneğinin olmadığını söylerler.

Neyin mi, misafir odasının Anadolu’yu karış karış gezin, en mütevazı evlerde bile misafir odası diye bir oda vardır ve gelecek olan konuğu ağırlamak üzere hazır bekletilir. Gelene de aç mısınız, tok musunuz diye sorulmadan hemen bir sofra serilir. Evin en nadide denilebilecek yiyecekleri de yine o “misafir” için saklanmıştır ve o gün yiyiciye çıkarırlar. Efendim otelimize yerleştikten ve soluklandıktan sonra Maraş’ın Şehremini (Belediye Başkanı) Mustafa Poyraz beyle tanışıyoruz. Belediye de ilk yemek. Kapıdan girerken orada Kahramanmaraş Belediyesi tabelasını görmesem 7 yıldızlı bir otelin lokantasına girdiğimizi zannedeceğim. Orada ev sahibinin hazırlattığı Maraş’a özel yemekleri anmadan geçmek o aşevinin birbirinden değerli ahçılarına ve ekibine haksızlık olur. Ve tabii bu dev tesisin kontrolünü yapan gıda mühendisi Nagihan Karaman hanımefendiye. İleriki günlerde merak ettiğim bu dev tesisin, yerin dört kat altındaki imalathanesini gezecek ve doğrusu çok şaşıracağım. Adeta ABD NASA Uzay Üssü gibi, tüm hijyenik kuralların eksiksiz uygulandığı bir yemek üretim merkezini Maraş’ta görüyor olmak bizi ziyadesi ile mutlu ediyor. Dileriz ki Maraş’taki tüm lokantalar ve fırınlar da bu kontrollerden geçiyor olsunlar. Yemekler yenildikten sonra Başkan’ın odasında tanışma çayını yudumluyoruz.

Mustafa Poyraz’ın bende bıraktığı ilk intiba son derece mütevazı oluşu. Çatkapı herkesin ulaşabildiği bir başkan. Nitekim geleceğimiz son gün Muhsin Yazıcıoğlu Parkı’nda bir masa başında sohbet ederken bir bayanın kendisine attığı e-mail’i okuyor. Bayan ezcümle “Başkanım, bana her ay düzenli yapılan yardım kesildi, büyük oğlum askere gidiyor, küçük oğlumla kalacağız, yardıma ihtiyacım var. Sen bu evin babasısın” diye bir mesaj göndermiş. Başkan da hüzünleniyor okurken ve görevli elemanını çağırıp bu bayana gidilip-gidilmediğini soruyor. Zekeriya’dan olma, Hatice’den doğma. Baba marangoz. “Biz de sıkıntılı günler yaşadık vaktiyle” diyor başkan. Fakirin, yoksulun, garibanın halinden anlayan bir başkan. Sonra Maraş’a geliş sebebimiz olan Şiir Festivali başlıyor. Şehir şairlerin şiirleri ile yankılanıyor. Belediye, Dulkadiroğulları döneminden kalma Dedeoğlu Konağı’nı restore ettirmiş. Onun da “Şair ve Yazarlar Evi” olarak açılışı yapılıyor. Bu yıl festivalin ana teması Necip Fazıl Kısakürek. Üstadın adına bir de sempozyum yapılıyor. Salon hınca hınç dolu. Bu şehir kültür ve sanat adına bereketli toprakların sahibi. Üstad Maraşlı, Kısakürek oğullarından. Ardından birden bu toprakların emzirdiği, beslediği, büyüttüğü bazı isimleri anıyoruz. Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt, Ahmet Taşgetiren, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Bahattin Karakoç, Abdurrahim Karakoç, Şevket Yücel, Hayati Vasfi Taşyürek, Aşık Yener, Mahzuni Şerif, İbrahim Zarifoğlu.

Maraşlılar ortaokulu şehirlerinde bitiren Sezai Karakoç’u da Maraşlı sayıyorlar ve önümüzdeki yılın ana temasını ona hasretmişler.

Fikir adamını ve şairi besleyen ana damar zulme isyan duygusudur, haksızlığa karşı duruş sergilemektir. Bu kutlu şehirde de bu damar önceleri Sütçü İmam tarafından temsil edilmiş ve ardından bu bayrağı aynı ruh ve heyecanla taşıyanlar çıkmıştır. Temennim bu şehirde bir “Sütçü İmam’ı Araştırma Merkezi”nin kurulması, Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ve Fransızları işgal ettikleri Maraş’tan sille-tokat atan halk hareketinin psikolojik ve sosyolojik analizlerinin de tüm Anadolu’ya ders olacak şekilde sunulmasıdır. Heyecanla “çatkapı şairler-öğrenci buluşması” kapsamında Sütçü İmam Lisesi öğrencileri ile buluşuyoruz. Her biri geleceğin birer Sütçü İmam’ı. Sonra Şairler Parkı’nın açılışı yapılıyor. Tabii bu arada değişik park ve salonlarda İstanbul’dan gelen şairler şiirlerini okuyorlar.

Şairler doğrusu çok kırılgan, hassas, naif bir yapıya sahipler. Maraş Kalesi’ni geziyoruz, “Hani bizim çayımız?” diye başlıyor şairler. Ev sahibi, “Efendim burada çay servisi yok, ama size Maraş dondurması getirtelim” diyor. Hemen telefonla Mado’dan istek yapılıyor kurye ile dondurmalar geliyor. Hani neredeyse olmadık yerde pamuk şeker isteyecekler. Ev sahibi adına yetkililer de her isteği yerine getirmeye sonsuz gayret gösteriyor. Misafirler de naz makamında bu isteklerini yapıyorlar. Ama her şeye rağmen şair olmak da zor zanaat, onların nazını çeken ev sahibi olmak da. Mesela ilk gece ekranda şairlerin tanıtım filmi oynarken herkes tek tek alkışlıyor. Bir ara yorulmuş olsalar gerek o sırada ekranda görünen şair alkışlanmıyor, yani tamamen tesadüf. Az sonra şiiri okumak üzere sahneye çağrılan şairimiz hüzünlü bir sesle, “Size kırgınım, benim olduğum karede alkışlamadınız” deyiveriyor. Kendi kendime, “Demek şair yüreği yufka oluyor” diyorum.

Maraş’ta son gecemiz. Rüyamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı görüyorum. Bana, “Fatih, yakında tıpkı Çanakkale’ye olduğu gibi Anadolu’nun dört bir yanından seferler düzenletip, Kurtuluş Savaşı’nın fitilini ateşleyen ve üstün silahları olanlara karşı iman gücünü kullanarak zafere ulaşan Sütçü İmamların mücadelesini tüm Anadolu’ya yeniden örnek olarak sunacağız. Sütçü İmam’lar en büyük zenginliğimizdir” deyiveriyor. Ve sabah ezanı ile uyanıyorum. Yağız çehreli Sütçü İmam’lar camileri dolduruyor. Biliyorum ki silahlarının gücüne güvenen Fransızlara karşı verdiğimiz mücadele 1000 yıl sürecek ve hep kazanan biz olacağız. Çünkü inanıyoruz ve en üstünüz.

Artık ayrılık vaktine yaklaşıyoruz. Burada bizi kendi evimizde gibi ağırlayan şehremini Mustafa Poyraz, yardımcıları Cevdet Kabakçı, Hasan Kara, Mustafa Uzunlar ve etrafımızda adeta pervane olan tüm şube müdürlerini ayrıca 24 saatini bize hasreden gölge hizmetkârımız, Kültür, Sosyal İşler Müdürlüğü uzman sanat tarihçisi Eshabil Yıldız beyi de unutmayacağız ve Maraş Şiir Festivali’ne son noktayı koyup yine geldiğimiz yoldan İstanbul’a doğru gitmek üzere havalanıyor uçağımız.

Maraş’a gökyüzünden son defa bakıyorum. Bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyorum. Sonunda anlıyorum ki yüreğimin yarısını burada bıraktım. Sana tekrar geleceğim kutlu şehir. Zira Sütçü İmam’ın yaktığı isyan ateşine hepimizin ihtiyacı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi