Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bu ülkede her güzel iş “Müslüman”ın eseridir!

Bu ülkede her güzel iş “Müslüman”ın eseridir!

Önceki akşam “10. Türkçe Olimpiyatları”nın açılışına katıldım...

Açılış törenine ilgi, oldukça büyüktü...

“Büyük işadamları”ndan “ünlü sanatçılar”a, “bürokrat”lardan “gazete ve televizyon yöneticileri”ne kadar birçok insan “10. Türkçe Olimpiyatları”nı izlemek için gelmişti.

Bu sene “onuncusu” düzenlenen Türkçe Olimpiyatları, “135 ülkenin 1500 çocuğu”nu Türkiye’de buluşturdu...

Bu şenliğe, bu şölene bu yıl “41 il”imiz dahil oldu... Yani, çocuklar, bu yıl 41 ilde gösteri yapacaklar...

Şarkı söyleyecekler, türkü söyleyecekler, şiir okuyacaklar, parodi yapacaklar.

Kâh güldürecekler,

Kâh düşündürecekler.

Belki de ağlatacaklar!..

Ama, hayranlık ve gıbta ile izleyeceksiniz onları... Öyle ya; “Türkçe”yi neredeyse “Türkler”den daha iyi kullanıyorlar.

Ben, bu “dev organizasyon”dan dolayı emeği geçen herkesi kutlamakla birlikte, “Pakistanlı Ahmet Kaya”yı hiç unutmayacağım... Ahmet Kaya’nın “Kafama sıkar giderim” şarkısını seslendiren Pakistanlı gencin sesi, “aynısının tıpkısı” derecesinde Ahmet Kaya’ya benziyordu... Şarkıyı da, çok başarılı okudu...

Hani, bir söz vardır ya;

“Sıza sıza göl olur,

Akar akar yol olur,

Yaradan isteyince;

Az, çoklardan bol olur.”

Sen, yeter ki “hizmet” et!..

Cenab-ı Allah; hem önünü açar, hem de “az”larını “çok” eder.

NE VARSA MÜSLÜMAN’DA VAR

Size bir şey söyleyeyim mi;

Bütün “kompleks”lerine, bütün “pısırıklık”larına ve bütün “eziklik” ve “özenti”lerine rağmen, “Müslüman”lar, gerçekten güzel işler yapıyorlar!.. Ne varsa, “Müslüman”da var!..

Zaman zaman kızıyoruz filan da;

Eğer “Müslüman”lar olmasaydı, acaba kim, ne yapardı düşünmeden de edemiyorum.

Bilirsiniz, “Kemalist Sol” ve “Sosyalist”lerin becerdiği tek iş vardır, o da “lâf ebeliği”dir!..

Dilleri iyi lâf eder!..

Ama ellerinden iş gelmez!..

İşte “onuncusu” düzenlenen Türkçe Olimpiyatları... Dile kolay; “135 ülkeden 1500 çocuk” gelmiş... Bunların “yeme”leri var, “içme”leri var, “yatma”ları var, “kostüm”leri var, “gösteri”leri var!.. Tabiî, bir de, Türkiye’ye getirilmeden önce “seçme”leri var!..

Bütün bunlar “dev bir organizasyon”u gerektirir ki, “Uluslararası Türkçe Öğretimi Derneği”nin, “seçme”lerden “gösteri”ye kadar geçen süreçteki “çaba”larını takdir etmemek mümkün değil!.. Dedim ya, emeği geçen herkesi kutluyorum.

Gerçekten de;

“Mükemmel bir organizasyon”du...

DÜNYAYA YUNUS DAMGASI

Türkiye, sadece bu “okullar” vasıtasıyla değil, çeşitli ülkelerde “Hükümet’in öncülük ettiği Yunus Emre Kültür Merkezleri” ile de “Türk dili ve Türk kültürü”nü bütün dünyaya yayıyor.

Nitekim, “Türkçe Olimpiyatı”nın açılış töreninde konuşan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye’nin çabalarına işaret etti...

Türkçe’nin en güzel sözlerini söyleyen Yunus Emre’nin “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” sözünü hatırlatan Dinçer, “Aslında tüm dünyaya yayılmış bu okulları da Türkçe’nin ete kemiğe bürünmüş bir hali olarak yorumlamak mümkün. Böyle bakıldığında da; tüm dünyadaki her okul, bu anlamda Türkçe’nin ete kemiğe bürünmüş halidir... Yurt dışına gittiğinizde, hem okullarımızı, hem de Yunus Emre Kültür Merkezlerimizi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.”

Yeryüzünde, “her yıl 500 lisanın yok olduğu” göz önüne alınırsa, sanırım; Ömer Dinçer’in ne demek istediği çok daha iyi anlaşılır.

Hasılı kelâm;

İyi işler yapıyoruz, iyi!

Bunu da;

“Dindarlaşmak” ve “muhafazakârlaşmak” ile itham edilen adamlar yapıyor, iyi mi?..

Bu adamlar;

İş yapıyor iş!..

Laga-luga değil!..

YETİMLER DE İSTANBUL’DA

Meselâ, gel de;

Kısa adı İHH olan İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetlerine hayranlık duyma...

Olayı biliyorsunuz...

İHH’nın 5. Uluslararası Yetim Buluşması için “13 farklı ülke”den ve “Türkiye’nin değişik bölgelerinden” getirdiği 70 yetim çocuk, önceki gün basın karşısına çıkarılmış... Miniatürk’te Türkiye’nin en önemli tarihi yerlerinin minyatürlerini görüp renkli saatler geçirmişler...

Arnavutluk, Azerbaycan, Endonezya Açe, Filipinler-Moro, Filistin, Irak, Kırgızistan, Pakistan, Sierra Leone, Somali, Suriye, Sri Lanka, Tanzanya ve Türkiye’den katılan yetimlerin kaynaşması ve birlikte oyunlar oynaması; birlik ve dayanışma esaslı küresel iyilik hareketinin ortaya çıkardığı en güzel sonuçlardan biri olmuş...

Herhalde biliyorsunuz;

“Akit-İHH işbirliği”nde gerçekleşen kampanyada “9 bin yetim”e ulaştık ki, şimdi İstanbul’da bulunan yetimlerden bazıları da, işte bu yetimlerdir...

Ne güzel değil mi;

İstanbul; “135 ülkenin çocukları” ile onlarca ülkenin “yetim”lerine ev sahipliği yapıyor.

Peki sorarım size;

“Sol”un, “Sosyalist”in, “Kemalist” ve “Marksist”in böyle bir “duyarlılığı”, böyle bir “insani girişimi” var mı?..

Gösterin de, dişimi kırayım!..

Tek bildikleri lâf!..

Lâf!.. Lâf!... Lâf!..

Lak!.. Lak!.. Lak!..

1950’DEN BU YANA

Tekrar soruyorum;

“Kemalist Sol” ve “Sosyalist”lerin, “Türkiye’nin geleceği”ni etkileyecek “Türkçe Olimpiyatları” gibi “kültürel bir organizasyon”ları ya da “İHH-Akit işbirliği”nde gerçekleşen “Yetimlere Sahip Çıkma” kampanyaları gibi bir kampanyaları var mıdır?..

Bırakın onu-bunu;

Bir tek garibanın çocuğunu kucaklarına alıp da sevmişlikleri, başını okşamışlıkları, yüzüne gülmüşlükleri, yanağını sıkmışlıkları var mıdır?..

Yok!..

İlaçlık olsun yok!..

“Türkiye” de, “dünyanın birçok ülkesi” de, “insanlık” adına ne gördüyse “Müslüman”lardan gördü, “muhafazakâr”lardan gördü, “dindar”lardan gördü!..

İsterlerse bir yerlerini yırtsınlar ama gerçeği değiştiremezler. Bu ülkede, 1950’den bu yana; “ekonomik kalkınma”yı sağlayanlar, en ücra köşelere bile “yol, su, elektrik” götürenler, “özgürlükçü ve demokratik adımları” atanlar, “Kardeşlik Projesi” başlatanlar, “Türkiye’nin değişimine öncülük” edenler, “askeri vesayeti gerileten”ler, “Kürtleri ret, inkâr ve asimile etme” politikalarına son verenler, rahmetli Adnan Menderes’tir, Turgut Özal’dır, Necmettin Erbakan’dır, şu anda da Tayyip Erdoğan’dır!..

“Türkiye’nin değişimi”nde çok büyük roller oynamış bu adamlar, ne mutlu ki “Müslüman”dırlar!..

“Solcu”, veya “Kemalist” değil!..

Sorarım size;

Bu “Müslüman”lar, Türkiye’yi değiştirirlerken İsmet İnönü ne yapmıştır, Bülent Ecevit ne yapmıştır, Deniz Baykal ne yapmıştır, Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmaktadır?..

Söyleyin Allah aşkına;

“İlaçlık” olsun, “Türkiye’nin hayrına bir icraat”ları olmuş mudur?.. Taş üstüne taş koymuşlar mıdır?..

Pardon!.. Erdal İnönü; Başbakan Yardımcısı iken, “İstanbul Büyükçekmece’de bir umumi tuvalet” açmıştı!..

Başka!..

“Yamyam”ları beslemekten, “icraat”a para kalmıyor demek ki!..

ORHAN MİROĞLU’NUN YAZISI

Bütün bunları “Ahmet Altan’a kapak olsun!” diye yazıyorum... Hayır, sadece ben yazmıyorum, kendi gazetesinin yazarlarından Orhan Miroğlu da yazıyor.

Orhan Miroğlu, 28 Mayıs Pazartesi günkü yazısında demiş ki;

“Müslümanlar ve üç seçimdir oy verdikleri partiyi alın bir tarafa koyun, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesinden geriye ne kalır Allah aşkına?

Müslümanların vicdanını mola vermeden soluk soluğa sorgulayıp duruyorsunuz da, Kemalistlerin ve en büyük katliamlara, cinayetlere hedef olmuş Kürt halkını yönetenlerin vicdanına dönüp neden bir çift söz söylemiyorsunuz?

Ergenekon’u aklayanların, avukatlığını yapanların, Dersim’de öldürülen kendi akrabalarının anısına dahi saygısı olmayanların, Esed’e heyetler yollayıp duranların, Kürt halkını Ergenekon ve JİTEM davalarından itinayla uzak tutanların, korucu ailelerine karşı gerçekleşen sayısız katliamlar için şimdiye kadar bir özür dahi dilemeyenlerin, Roboski’de adalet aramaları mümkün mü?

Roboski’deki araçsallaştırmayı ve bir katliamı araçsallaştırmanın nasıl başarılabildiğini anlayabilmeniz için Hrant Dink davasına bakmanız yeterli.

Kuşattılar bu davayı, araçsallaştırdılar, cinayetin bir Ergenekon operasyonu olduğunu unutturdular.

Her şey bir yana ahlaki sonuçları ortada.

Hrant’ı anmaya gelenler bir gün sonra Silivri’nin kapısında nöbetteydiler!

(...)

Bu bakımdan, katliamların ve cinayetlerin hesabını sorma meselesinde Müslümanların vicdanıyla bilinçaltıyla bugün bu kadar uğraşanlar, biraz da CHP ve Kemalistlerin vicdanı ve bilinçaltıyla uğraşsalar iyi ederler.

Ama böyle davrandıkları zaman sola da BDP’ye de söyleyecekleri olur herhalde.

İşte buna cesaret edemiyorlar.

Hrant’ın davası göz göre göre araçsallaştırıldı, bir tetikçinin davası haline geldi, neden diye sormadılar, Hrant’ı anmaya gelen elli bin kişi, nasıl olur da Ergenekon’u yani Hrant’ın gerçek katillerini bir defa dahi ağızlarına almadan yürür diye bilimsel ve akademik bir merak duymadılar.

Şimdi oturmuş Müslümanların bilinçaltını yazıyorlar.

Müslümanların vicdanında elbette, iyileşmesi gereken çok şey var, ama bu ülkenin asıl derdi, asıl vicdansızlığı İttihatçılık ve Kemalizm’de yatıyor.

İyileşmesi ve yumuşaması gereken vicdan da, hesaplaşılması gereken vicdan da, o vicdandır!

Ve bu hakikati unutturmaya çalışmak boşunadır.

Türkiye’nin kör topal da olsa, geçmişiyle yüzleşmesini ne sola ne Kürt hareketine değil, CHP’ye hele hiç değil, Müslümanlara ve Başbakan Erdoğan’a borçluyuz.

Ne Müslümanların;

Ne de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hakkı inkâr edilemez..”

EGONDAN ÇATLASAN DA!

Ahmet Altan gibiler; “kudurma” noktasına gelip, “küfürlü yazılar” yazsa da, “Başbakan” ve “Bakan”lara “alçakça hakaretler” yapsa da, kısacası “kibrini ve şişik egosunu tatmin” için bir yerlerini yırtarcasına nârâlar atsa da, gerçek şudur:

“Bu ülkede hangi güzel iş yapılmışsa, onu Müslümanlar yapmıştır... Bu ülkenin askeri vesayetten kurtarılıp, özgür ve demokrat olması için çırpınanlar da, yine Müslümanlardır!”

Var mı itirazı olan?..



Hangi belediye başarılı?

Bay Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediyesi’ndeki “‘yamyam”ları, Antalya Belediyesi’ndeki “partizan”ları unutmuş; kendine, partisine ve başkanlarına çok güveniyor ve onların “son derece başarılı” olduğunu düşünüyor olmalı ki, önceki gece katıldığı Genç Bakış’ta Abbas Güçlü’ye; “Üniversite öğrencilerine sorun” dedi; “Belediyecilikte CHP mi başarılı, AKP mi?”

Abbas Güçlü sordu...

“CHP mi başarılı?”..

“Haaayır!..

“AK Parti mi başarılı?”..

Eveeeett!..

Bay Kılıçdaroğlu mosmor oldu!.. Suratı “patlıcan moru”na dönmüştü ama altta kalmaya niyeti yoktu...

“Yanlış biliyorsunuz” dedi, üniversite öğrencilerine...

Ekledi;

“Söyleyin bakalım Ankara ve İstanbul Belediyeleri metro inşaatını bitiremeyip Ulaştırma Bakanlığı’na devrederken, metrosunu bitiren belediye hangisidir?.. Ben söyleyeyim; CHP’li İzmir Belediyesi’dir!”

Peki;

“Halkını siyanürlü su ile zehirleyen belediye hangisidir?..”

Aziz Kocaoğlu’nun başında bulunduğu CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi!







Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi