Mehmet Talu

Mehmet Talu

Hikmet yüklü bir yolculuk

Hikmet yüklü bir yolculuk

16 Haziran 2012 Cumartesi gününü Pazar gününe bağlayan gece Receb-i Şerif ayının 27. Gecesi olup Miraç Gecesi'dir. Yüce Rabbimizin lütuf ve keremi ile pek şerefli ve mübarek olan bu geceyi idrak etmiş bulunuyoruz. Kudsiyetiyle gönüllerimize feyiz ve bereket bahşeden Miraç kandilini tekrar idrak etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşamaktayız. Yüce Rabbimize sonsuz şükürler ve hamd ü senalar olsun. Miraç Kandili Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi olan ALLAH Teâlâ'ya sığınarak günahlardan arındıkları, ilahi lütuf ve bereketlere eriştikleri müstesna zaman dilimlerinden birisidir.

Kelime anlamıyla "gece yolculuğu" manasına gelen İsra ve "yükselmek, yükseğe çıkmak, yükselmeyi sağlayan vasıta" anlamlarına gelen Miraç; alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize, Mekke döneminde bir gece, Yüce Yaratanın sonsuz kudretinin eserlerini temaşa etmesi için önce Mescid-i Aksa'ya, oradan da semaya yaptırılan hikmet yüklü yolculuğu ifade eder.

Cenâb-ı Hakk'ın, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize en büyük ihsanı olan İsra ve Miraç hadisesi, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicretlerinden 18 ay önce, Receb ayının 27. Gecesi vuku bulmuştu. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin büyük mû'cizelerinden biri olmak üzere, Cenâb-ı Hakk'ın, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi gecenin çok az bir kısmında Mekke-i Mükerreme'deki Mescid-i Haram'dan alıp Kudüs-ü Şerif'teki Mescid-i Aksa'ya kadar götürmesine "İsra" denir ki:

"Kulu Hz. Muhammed'i, bir gece Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksa'ya kadar götüren ALLAH her türlü noksanlıklardan münezzehtir. O Mescid-i Aksa ki, biz O'nun etrafına feyz ve bereket verdik, etrafını mübarek kıldık. Bu gece yolculuğunu, O'na bizim kudret ve azametimize delâlet eden ayetlerimizden, nice şaşkınlık verici şeylerden bazısını gösterelim diye yaptırdık. Muhakkak ki O, evet sadece O, her şeyi hakkıyla işiten ve her şeyi de hakkıyla görücüdür." ayet-i kerimesi, sahih hadis-i şerif ve icma-ı ümmet ile sabittir. Bu sebeple inkarı küfrü gerektirir, yani bunu inkâr eden kafir olur.

Mescid-i Aksa'dan göklere, ondan sonra da Cenâb-ı Hakk'ın dilediği alay-ı illiyyine çıkartılmasına "Miraç" denir ki, o da ayet-i kerime, sahih-i hadis-i şerif ve icma-ı ümmet ile sabittir. Ancak Miracın tafsilatı meşhûr hadis-i şerif ile sabittir. Binaenaleyh Miracın aslını inkâr eden kâfir olur. Fakat tafsilatını inkâr eden bid'atçı olur. Yani şeriatın hükmüne muhalefet etmiş olur.
Rüyada veya sadece ruhu ile olmamıştır

İsra ve Miraç hadisesi, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz uyanıkken, şahsı yani hem mübarek vücudu ve hem de ruhu ile olmuştur. Rüyada veya sadece ruhu ile olmamıştır. Eğer böyle olsaydı, Mekke müşrikleri ve hatta imanı zayıf bir kısım Müslümanlar tarafından inkâr edilmezdi.

Yapacağımız ibadet ve duaların muhakkak kabul olunacağına ve ALLAH Teâlâ'nın biz kullarına olan ikram ve izzetinin bol olacağına inanarak, bu şuur ve idrak içerisinde Miraç Gecesi ve gündüzünü şöylece ihya etmeye çalışmalıyız:

1- Geceyi oruçlu olarak karşılayalım ve ertesi günü de, yani Receb ayının 26 ve 27. günlerini oruç tutalım. Selman-ı Farisi (R.A) den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz:"Recep ayında bir gün ve gece vardır ki Receb'in 27. gecesidir. Kim o gün oruç tutar ve geceyi ibadetle geçirirse yüz sene oruç tutmuş ve yüz sene ibadet yapmış gibi olur" buyurdu.

2- Salat ü selâm okumak. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize hiç olmazsa bir tesbih, salat ü selâm okumalıyız. Can ü gönülden, "Es-salatü ve's-selamü aleyke ya Resûlellah" demeliyiz.

3- Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih "Estağfirullah" demeliyiz. Diğer kutlu zamanlar gibi Miraç gecesi de, özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulama, unutarak ve bilmeyerek işlediğimiz hatalara tevbe edip bağışlanma dileme, kendimizi ve irademizi yenileme zamanıdır. Miraç Kandili, ilâhi rıza ve desteği kazanacak işler yapmamız, iç dünyamıza dönüp kendimizi sorgulamamız, kulluk bilincine ulaşarak dua ve niyazda bulunmamız için güzel bir fırsattır. Miracın, manevi yükselişimiz olduğunu, O'nun da gönül ve ruh temizliğinden geçtiğini unutmayalım. Mükâfatların sınırsız olarak verildiği bu gece, kalplerimizin, duygu ve davranışlarımızın her türlü kötülükten arınması, dinimiz hakkında sağlıklı ve doğru bilgimizin artması, aramızdaki sevgi ve bağışlamanın hepimizi kucaklaması için yeni adımlar atma imkanıdır. Tevbe, günahla kirlenen ruhumuzu yıkamanın ve yeniden dirilişin ifadesidir, tevbe ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir.

Unutmayalım ki, Cenab-ı Hakk'ın bu gece ve gündüzündeki bu büyük rahmeti, mağfireti ve bağışlaması hiç şüphe yok ki ona talib ve lâyık olanlar içindir. Öyle değil mi ya? Kusurlarını, günahlarını idrak etmeyen veya edip de bunlarda hâlâ ısrar edenler, afv ü mağfiret ihtiyacı içinde oldukları halde, tevbe ve istiğfarda bulunmayanlar, mağfiret-i İlahiyyeye nereden ve nasıl nail olacaklardır? Yapılacak tevbe samimi ve gerçek olmalı, bir daha o günaha dönülmemelidir. Tevbe dil işi değil, kalp işidir. Tevbe, vücudun bütün azalarının Cenab-ı Hakk'ın emrine dönmesi demektir. Sözü papağan da söyler, amma idrak etmeden söyler. Nitekim:

Eylesen tûtîyi ta'limi eder kelimât,Sözü insan olur amma, özü insan olmaz! denilmiştir. Tûti, papağan demektir. Papağana konuşmayı öğretsen, sözü insan gibi olur, amma özü insan olmaz, kuştur yine. Papağandır, tabiatı neyse odur. Hâl değişmeli ki, tevbe makbul olsun. Kul hakkı varsa, mutlaka helâlleşmek gerekir. ALLAH Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile ALLAH Teâlâ'ya dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde ALLAH sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından amellerinin nurları aydınlatıp gider de: "Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin, derler." Miraç gecesini idrak eden herkes, ALLAH Teâlâ'nın: "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH Teâlâ'nın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir." müjdesinin farkına vararak kendi özüne dönmeli, ümütlerini canlandırmalı, bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmelidir.
Tevbe kapısı daima açık

Bu âyet-i kerimede ALLAH Teâlâ'nın rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir. O'nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır, her insan bu ilâhî rahmetten istifade edebilir. Ancak şu hususa dikkat etmek gerekir ki "ALLAH Teâlâ'nın rahmetinden ümit kesmeyin" demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip ALLAH Teâlâ'ya dönmelerini teşvik etmektir. Çünkü tevbe kapısı daima açık. ALLAH Teâlâ kulunun tevbe etmesini, günahını itiraf etmesini sever. O'nun için tevbe kapısı daima açık. İnsan tevbe ederse kurtulur hasılı. Yeterki tevbe etsin. Cenab-ı Hak buyuruyorki:

"Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."

Tevbe, sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil, herkesin yapması gereken bir ibadettir. Ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir. Kur'an-ı Kerim, ameli ne olursa olsun, istisna koymaksızın herkesi tevbeye davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır:

".... Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH Teâlâ'ya tevbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz."

Ruhi olgunluğun doruğuna yükselmiş peygamberlerle beşer arasında bu bakımdan fark yoktur. Egar el-Müzenî (R.A.)den rivayete göre Sevgili Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Ben günde 100 kez tevbe-istiğfar ederim" buyururken bu gerçeğe işaret etmektedir. Bu itibarla, idrak ettiğimiz Miraç Gecesini eşsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son kandili gibi kabul edelim. Kandil gecelerinin, ömür yapraklarının birer birer koptuğu, son Miraç Gecesinden bu yana bir yıl daha yaşlanıldığını unutmayalım. Her anın, her zaman diliminin gereğini yapabilenler, hayatlarının sonunda pişman olmayacaklardır.

Netice itibariyle, içerisinde bulunduğumuz bu mübarek günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar ettiği ortak bir hakikat vardır. Hal lisanıyla söylenen bu hakikat şudur:

"İman edenler için, ALLAH Teâlâ'nın zikri ve kendilerine inen hakikat sebebiyle kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi?"

Büyüklerimizden olan, fakat gençliğinde Merv ile Ebîverd arasında eşkıyalık yapan bir çetenin reisi olan Fudayl b. İyaz "K.S.", aşık olduğu cariyenin evine girmek için duvara tırmandığı bir sırada içeride Kur'an-ı Kerim okunuyordu. Sıra yukarıdaki ayet-i kerimeye gelmişti. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda şaklayan:

"Kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi?"ayet-i kerimesini duyar duymaz kendini yere atmış ve: "O an geldi ya Rabbi" diyerek tevbe etmişti. İşte o an, Fudayl'ın Hakk'a kavuşmak yolunda yeni bir dönüm noktasıydı.

Ayet-i Kerime bizi de tevbeye davet ederek içinde bulunduğumuz şu günlerde geniş mefhumuyla şöyle ihtarda bulunuyor:

"Mübarek Receb ayına girdiniz, Miraç gecesine eriştiniz, bir yılınızı geride bıraktınız. Bu elinizdeki son fırsat olabilir. Hâlâ ALLAH'ı zikrederek ve Kur'an-ı Kerim okuyarak kalplerinizin yumuşama zamanı gelmedi mi?" Biz de "O an geldi ya Rabbi" diyerek tevbe edelim.

4- Namaz kılmak. Bu geceyi namaz kılarak ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Miraç gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Kaza namazı bulunan kimseler, bu namazlarını kaza etmeye çalışmalıdırlar. Sadece farz namazları ve vitir namazı kaza edilmektedir. Sünnetler kaza edilmiyor. Kaza namazı kılarken bir defa ezan okunur ve her bir farz namaz için ayrı ayrı kamet getirilir. "Ya Rabbi! Vaktinde kılamadığım ilk (veya en son) sabah namazının farzını kaza etmeye niyet ettim" şeklinde niyet edilir, tekbir alınır ve namaza durulur. Diğer namazlar için de böylece niyet edilir. Kaza namazlarını kılarken hepsini aynı yerde değil de, ayrı ayrı yerlerde kılmak, yerlerin şahid olması ve secde ile şereflenmesi bakımından daha faziletlidir. Yani sabah namazını kıldığı yerin biraz ötesinde öğleyi ve O'nun yanında ikindiyi ve biraz ileri veya geri çekilerek diğerlerini kılmak, daha sevablı olur.
Namaz borcu olan kimsenin bu gecede hiç olmazsa bir günlük namaz kaza etmesi uygun olur

Üzerinde namaz borcu olan kimsenin bu gecede hiç olmazsa bir günlük namaz kaza etmesi uygun olur. Böylece hem borcunu öder hem de geceyi ihya etmiş olur. Bir günde kaza edilmesi gerekli olan, sabah namazı: 2, öğle namazı: 4, ikindi namazı: 4, akşam namazı: 3, yatsı namazı: 4 ve vitir namazı: 3 rekat olmak üzere toplam 20 rekat farz ve vacib namaz vardır.

Tekellüf yani zorakilik-bitkinlikten kaçınılmak sûretiyle nafile namaz da kılınmalıdır. Ayrıca tesbih namazı da kılınabilir. Ancak üzerinde kaza namazı bulunan kimselerin bu gibi mübarek gecelerde nafile namaz yerine kaza namazı kılmaları daha yerinde olur. Bu sebeple kaza namazı olan kimseler bol bol kaza namazı kılmalı ve bu gece kılınacak bütün nafile namazları, kaza namazı olarak niyetlenmeli ve öylece kılmalıdırlar.

Mübarek Miraç Gecesinde on iki rekât nafile namaz kılınması güzel görülmüştür. Her rekâtında Fatiha ile başka bir sûre okuyarak iki rekâtta bir selâm vermeli, sonra yüz defa: "Sübhanellahi velhamdü lillâhi ve la ilahe illALLAHu vALLAHu ekber" demeli. Bundan sonra yüz defa istiğfar ederek yüz defa da Salat selam okumalıdır. Gündüzünde oruçlu bulunmalıdır. Bu durumda günahla ilgili olmaksızın yapılacak her duanın kabulü, ALLAH Teâlâ'dan umulur. Enes b. Malik (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Receb ayında bir gece vardır ki, Receb'in 27. Gecesidir. O gece ibadet, taat ve iyilik eden kimseye yüz senelik ibadet-taat sevabı verilir. Her kim o gece, herbir rekâtında fatiha ve bir sûre okumak, iki rekâtta bir selâm vermek ve selâmdan sonra da: Yüz kerre "Sübhanellahi ve'l-hamdülillâhi vela ilahe illALLAHü vellahü ekber", yüz kerre "estağfirullah", yüz kerre de Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize salât ü selâm yani es-salâtü ve's-selâmü aleyke ya Resûlellah okumak üzere oniki rekât namaz kılarsa, sonra da dünyasına ve ahiretine ait kendi işleri için dua ederse, o gün de oruçlu olursa, ALLAH Teâlâ, bütün dualarını kabul buyurur. Ancak bir günahı isterse o müstesna, buyurmuştur.

Oniki rekat namazı kılarken, her rekatta okuduğumuz, "Gayri'l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn = Bizi, kendilerine nimet verdiğin Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salih kimselerin yoluna ilet, gazaba uğrayan Yahudilerin ve sapık Hıristiyanlarınkine değil." diye dua ediyoruz. Dilimizle yaptığımız duaya halimizle de uyalım.

Üzerinde kaza namazı olan kimseler, bu oniki rekat namazı kaza niyeti ile kılmaları daha güzel olur. Mesela kılamadıkları altı sabah namazını kaza edebilirler. Hem geceyi ihya etmiş olurlar, hem de altı sabah namazı borcunu ödemiş olurlar. Rabbim kabul eylesin. Amin.

5- Kur'an-ı Kerîm okumalı, dinlenilmeli ve Ayrıca Hz.Peygam-ber (S.A.V.) Efendimizin, ashabın, tabiinin, diğer büyüklerimizin, meşayıhımızın, akrabalarımızın özellikle analarımızın, babalarımızın ve hocalarımızın... Kısacası bütün Müslümanların ruhlarına Kur'an-ı Kerim okunmalıdır. Bir düşünelim! Bu akşam biz ölmüş olsaydık, kabirde olmuş olsaydık. Bize akrabalarımız, yakınlarımız, dostlarımız tarafından ne yapılmasını beklerdik. Biz de aynısını yapalım ki bize de arkamızdan gelenler yapsınlar!...

6- Bütün Müslümanların mağfiret-i ilâhiyyeye, maddî ve manevî bütün hayırlara, bereketlere nail olmaları, yeryüzünden zulüm ve küfrün kalkıp İslâm'ın hakim olması için de içtenlikle bol bol dua etmeliyiz: "Ya Rabbi! Kulluk borcu olarak ve sırf ilâhî rızanı kazanmak niyeti ile bugüne kadar yapabildiğimiz ibadet ve taatlerimizi dergah-ı izzetinde kabul eyle. Ya Rabbi! Cümlemizi rahmetine gark eyle. Afv ü mağfiretine nail eyle. Cemalinle ve Firdevs Cennetinle müşerref eyle. Cehennemden uzak eyle. Dünya ve Ahiretimizi mamur eyle. İslâm'ı ve Müslümanları aziz ve mansur eyle. Amin! Ya Rabbe'l-alemin ve ya erhame'r-rahimin." Receb ayı içerisinde zalimlere, kafirlere, haksızlara beddua etmek tutar denilmiştir. "Ya Rabbi! Yeryüzünün neresinde olursa olsun, Müslümanlara zulmeden bu zalimleri-kafirleri sana havale ediyoruz, kahr u perişan eyle. Ya Rabbi! Sen Müslümanları halas eyle! Amin, ya Rabbel-alemin ve ya erhame'r-rahimin.

7- Miraç gecesi ve gündüzünde fakir fukarayı, yetim ve kimsesizleri görüp gözetmek, ihtiyaç içerisinde kıvranan din kardeşlerimizin yardımlarına koşmak, onlara imkanlar ölçüsünce tasaddukta bulunmak mutlaka yapmamız lâzım gelen bir husustur. Çünkü Cenab-ı Hak:

"ALLAH Teâlâ sana ihsan ettiği gibi sen de başkalarına ihsan et." buyurmaktadır. Ebû'd-Derda (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Fakirleri kollayıp gözetiniz. Çünkü siz aranızdaki fakirler sayesinde, onların duası bereketi ile rızıklandırılıyor ve ALLAH Teâlâ'dan yardım görüyorsunuz," buyurdu. Sehl b. Sa'd (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Ben ve yetimi himaye eden, O'nun işine bakan kimse ile cennette şöylece beraber bulunacağız, buyurdu ve şehadet parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz açarak işaret etti(de insanlara gösterdi.)" Enes b. Malik (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz." buyurmuşlardır. Yine Abdullah ibn-i Ömer (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin ALLAH da ihtiyacını giderir." buyurarak, sağlıklı bir toplumun oluşmasında sevgiyi, nimeti ve güzellikleri diğerleriyle paylaşmanın ve çevreyle bütünleşmenin ne kadar önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmiştir.

Unutmayalım ki, paylaşılmayan sevinç ve mutlulukların insan için fazla bir anlamı yoktur. Sevinç ve mutluluklar paylaşıldıkça artar, keder-ler de paylaşıldıkça hafifler, azalır.

8- Dinimizce aziz ve mübarek kabul edilen diğer zamanlar, geceler gibi bu mübarek gece hakkında da aile efradımıza, özellikle çocuk-larımıza lüzumlu bilgileri vermeli, mana ve ehemmiyetini anlatmalı ve benimsetmeliyiz. Böylece onların da bu gecenin feyzinden istifade et-melerine vesile olalım. Bu sebeple bu gece çoluk-çocuğu sevindirelim. Maddi imkânlar elverdiği ölçüde eşimize, çocuklarımıza, bu mübarek gece hatırasına bir hediye alarak, bu mübarek gecenin zihinlerde daha etkili bir şekilde yer almasını sağlayalım. Böylece bu mübarek gecenin güzelliğinden ailece istifade edelim. Hiç şüphe yok ki, dinimize karşı duyduğumuz sevgi ve hürmet ana-babalarımızın bize bıraktığı güzel bir mirastır. Bu miras, bizden de çocuklarımıza kalabilecek olan en değerli mirastır.

9- Diğer kutlu zamanlar gibi Miraç Gecesi de, geçici hevesler ve sonu gelmez emeller peşinde bir koşuşturma içerisinde geçen hayatımızda bize bir soluklanma, durup düşünme, iç dünyamıza dönüp geçmişimizin bir muhasebesini yapma fırsatı sunar. Bu sebeble Yüce Rabbimizin:

"Ey iman edenler! ALLAH Teâlâ'dan korkun da emirleri ifa edin. Herkes yarını kıyamet günü için önden ne göndermiş olduğuna bir baksın. ALLAH Teâlâ'dan korkun da yasak edilen şeyleri terk edin. Çünkü ALLAH Teâlâ, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır."
Hayatımızın bir muhasebesini yapalım

"Kendileriniz için hayırdan ne takdim ederseniz, sizden önce ne gönderirseniz, onu ALLAH Teâlâ'nın indinde daha hayırlı ve ecrini daha büyük olarak bulursunuz. ALLAH'tan günahlarınızın afvını isteyiniz. Şüphesiz, ALLAH Gafûr'dur, Rahîm'dir" emirlerine kulak vererek, ahiret için ne hazırlık yaptığımıza, kendimiz için hayırdan ne takdim ettiğimize, önden ne gönderdiğimize bir bakalım. Hayatımızın bir muhasebesini yapalım. Evet şu yaşa geldik. Namazımız, orucumuz, zekatımız, haccımız, tesettürümüz, helal ve haramlara riayet etmemiz ne durumda? Hz. Ömer (R.A.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:

"Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük arz huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, Öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

"Ey insanlar! O gün hesab ve sorgu-sual için huzura alınırsınız. Öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak." Abdullah b. Abbas (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz nasihat ettiği bir şahsa şöyle buyurmuştur:
Beş şey gelmeden evvel beş şeyi ganimet bil:

1- İhtiyarlamadan evvel, aciz ve düşkün duruma düşmeden önce gençliğinin kıymetini bil. Oyun ve eğlence gibi sonu hüsran olan şeylerle geçirme.

2- Hasta olmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil. Din ve dünyana yararlı hizmetler yap.

3- Fakir düşmeden evvel zenginliğinin kıymetini bil. Zenginliğini ekonomik olarak kullan. Malını ve servetini lüzumsuz yere tüketme, tutumlu ol, cimri de olma.

4- İşin gücün artmadan evvel boş vakitlerinin kıymetini bil. Boş vakitlerini değerlendir. Tembel tembel oturma, yararlı hizmetler yap.

5- Ölüm gelmeden evvel hayatının kıymetini bil. Düzenli ve tertipli olarak hem dünyan için ve hem de ahiretin için çalış. Hiç ölmeyecek gibi dünya işlerini yap, yarın ölecekmiş gibi ahiret hazırlığı yap. Yani, her ikisi için muvazeneli çalış."

Son günlerinde bulunduğumuz Receb ayının kıymetini bilelim. Receb ALLAH Teâlâ'nın ayıdır. Günahları bağışlar. Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Receb ayına girdiği zaman:

"ALLAHümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan. = Ey ALLAH'ım! Receb ve Şaban ayını bize mubarek kıl. Ve bizi Ramazana ulaştır." diye dua ederlerdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi