Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

10 dakikada 50 sandviç yiyebilir misiniz?

10 dakikada 50 sandviç yiyebilir misiniz?

Efendim, malum-u aliniz baharla birlikte festival, şenlik, panayır mevsimi de açılır. Her ne kadar bu tür faaliyetler yılın 365 gününe yayılsa da asıl mevsim bahar ve yaz aylarıdır. Çünkü salonlara sığmayan kalabalıklar bu defa coşkulu bir şekilde meydanlara akın ederler. Ilık veya sıcak yaz aylarının sunduğu iyi koşullarla insanlar coşar, eğlenir, biraz da kurtlarını döker, birlikte yaşamanın ve paylaşmanın da hazzını tadarlar. Bu anlamda her yıl 10 gün erken gelen Ramazan ayı da biz Müslümanlar için bu coşkuyu ve dostluğu yaşadığımız bir ay olarak kıyamete kadar hep var olacaktır. Ayrıca Hıdrellez gibi, Şivlilik gibi hayatımızda var olan ve bize toplumsal dayanışma örneği olarak güç veren örneklerimiz pek çoktur.
Bugünlerde televizyonlarda Amerika’da yapılan bir festivali seyrederken doğrusu pek de şaşırmadım. Bu festival Amerika’da yapılıyorsa tabii ki Amerikalıyı anlatacak; onların hayatına ayna tutacak. Festivalin adı, Geleneksel Sandviç Yeme Festivali. Belli bir süre içinde adaylardan en fazla sandviç yiyen yarışmayı kazanacak. Yarış başlıyor ve adaylar canhıraş bir şekilde sandviçlere saldırıyor. Tevfik Fikret’in tabiri ile;
Yiyin efendiler yiyin,
Bu han-ı iştiha sizin
Doyunca tıksırınca
Patlayıncaya kadar yiyin.
Ve çatlayıncaya kadar da yiyorlar. Sonunda içlerinden biri 10 dakikada 60 sandviç yiyerek yarışmanın birincisi oluyor ve büyük ödülü alıyor.
O anda gözümün önünden kurban bayramlarında Türkiye’yi bırakın, dünyanın 130 ülkesinde kurban kesip, Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmadan cümle cihana dağıtan yardım gönüllüsü kuruluşlarımız geçti. Kimse Yok Mu, İHH, Deniz Feneri, Yardım Eli, Cansuyu, Milli Görüş, Veren El, Ribat, Aziz Mahmut Hüdayi Saçaklızade Vakfı, Süleymancı vakıflar ve adı sahibince bilinen ve hayırları kayda geçen yüzlerce vakıf ve dernek. Komşusu açken tok yatmayı caiz görmeyen bir peygamberin ümmeti olarak Müslümanlar dünyanın dört bir yanına koşarken, demokrasi götürmek iddiası ile gittikleri ülkeleri soyan ve soğana çeviren ABD’den başka ne beklenirdi ki? Yedikçe semiren ve semirdikçe daha da fazlasını isteyen dünyanın baş belası bir devletten başka nasıl bir festival istenirdi ki? Tabii ki 10 dakikada 60 sandviç yeme yarışması onların en makbul yarışması olacaktı. Hani bizde güzel bir söz vardır “Söyle bana arkadaşını, sana seni söyleyeyim” yapılan yarışmalar da şehirlerin, ülkelerin ruhuna ayna tutuyor. Yine batıda yapılan bir festival “Şeytanla Dostluk Festivali”. Şeytan kılığında insanlar, cadılar, vampirler, Kazıklı Voyvoda’lar, Frankeştayn’lar hep bu hastalıklı ruhun ürünleri. Hazreti İsa da bizim peygamberimiz ve tahrif olmamış olan Hıristiyanlığın peygamberi.
İnsanlar bizim dinimize göre günahsız, melek gibi doğarlar, muharref İncil’e göre ise günahkâr doğarlar ve çıkış noktası yanlış olunca da bina yanlış temele oturur. Afrika’daki misyonerler eliyle Hıristiyan yapılan bir ülkeden yükselen feryada bakınız:
- Bir gün Batılılar geldiler, bize Hıristiyanlığı öğrettiler. Sonradan gördük ki bizim elimizde İncil, onların elinde ise bizim madenlerimiz ve zenginliklerimiz vardı, aldatıldığımızı anladık.
Sahilleri dünyanın en zengin balık rezervlerine sahip olan Somali halkı açlıktan kırılırken, batılı ülkeler bu balıkları kendi ülkelerine taşıyıp, Somali’yi açlığa mahkûm ediyorlar. Şüphesiz gözünü açmayan ve birbirini yemekle meşgul Somali halkının ve kanaat önderlerinin de bu işte suçu büyük.
Baksanıza adamlar ülkelerinde “daha çok yeme” yarışmaları düzenleyip insanların genlerine “kendi için yaşama” ideolojisini sokuyor. Ve bu yaptıklarının şeytani bir şey olduğunu bildikleri için de her yıl düzenli olarak “Şeytanla Dostluk Yarışması” yapmayı da ihmal etmiyorlar.
Yine batının samimiyetsizliğine ayna tutalım. Medeniyet havarisi Danimarka’dayız. Yer Ferroe Adası. Her yıl burada tam anlamı ile bir yunus balığı katliamı yaşanıyor. 18 yaş altı gençler burada insanla en iyi iletişimi kuran hayvanlar olarak bilinen yunus balıklarını kanca darbeleri ile öldürerek denizleri kızıla boyuyorlar. Bundan vahşi bir zevk alan Danimarkalılar da çocuklarının olgunlaştığı zehabına kapılıyorlar. Bu katliam bunlar için bir festival, bir eğlence ve hayatlarında unutamayacakları bir dönüm noktası. O gün “gündüz insan gece hırt” olan Danimarkalılar yılın diğer günlerinde caretta caretta kaplumbağaları için insancıl mesajlar vermeyi de ihmal etmiyorlar.
Öte yandan; ABD askerlerinin işgal ettikleri ülkelerde ve Guantanamo Üssü’nde insanlığa karşı işledikleri vahşetin kamuoyuna zaman zaman yansıyan görüntüleri yine bize bir Müslüman olarak yüklenmemiz gereken sorumlulukları hatırlatıyor. Dünya mazlumları gözyaşlarını silecek ve zulmün sahibine dur diyecek güçlü bir eli hasretle bekliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi