Derin devlete çeki düzen vermek

Derin devlete çeki düzen vermek

Türkiye’nin iki önemli dava etrafında bölünmüş gibi görünmesi elbette can sıkıcı. Ergenekon davasını, özellikle de son gözaltılarla birlikte, ‘kapatma davasına karşı bir denge’ olarak yansıtmak isteyenler, meselenin çok daha farklı boyutlar kazandığını görmek zorunda.

Ergenekon, tıpkı efsanedekine benzer bir durumla, Türkiye’nin yeni bir döneme geçişini/çıkışını ifade eden sembolik bir nitelik kazanıyor.

Hemen tuhaf yorumlar yapılmasın. Ergenekon davasınında iddianamenin gecikmesi ve benzeri sorunları yok sayıyor değilim. Bu ayrı bir bahis ve eleştirilerimi daha önce dile getirdim.

Ancak kabul edelim ki dava etrafındaki tartışmalar, Türkiye’nin geçtiğimiz yüzyılda üzerinde taşıdığı bazı ağırlıkların tasfiye edilmesi, bir bakıma devletin yeniden inşa edilmesi yönünde ilerliyor. O nedenle en azından davanın seyri kadar, bu tartışmaların sağlıklı yürümesi de önemli.

İddianame sonrasında mahkemeler, yeni iddialar, tutuklamalar, salıvermeler, ceza talepleri vs. ortaya çıkacak. Kamuoyu bunları uzun uzun konuşacak.

İşte tam bu noktada asıl tartışmayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Doğru yürütebilirsek, belki uzun ve gergin bir sürecin ardından, siyasetin kendi doğal seyrinde aktığı bir ülkeye kavuşmak mümkün olabilir. Artık hiç kuşku yok. Hüsamettin Cindoruk ne derse desin, bu ülkede darbe ve benzeri girişimlere kalkışmak kolay cesaret edilecek işler olmayacaktır.

Bu konuda en fazla eleştiriye uğrayan isim kuşkusuz Başbakan Erdoğan. Onun bu konudaki yaklaşımı doğru anlaşılmalı. Meseleyi ‘Kurumlar arasında bir çatışma ve gerginlik’ olarak değil, ‘yanlışlardan kurtulmak’ şeklinde ele alıyor. Bu yüzden Erdoğan’ı, oturup birileriyle pazarlık yapan ve sistemin eski alışkanlıklarının devamını isteyen bir konumda görmek, ciddi bir haksızlık.

Konuyla ilgili çarpıcı bir değerlendirme üzerinde durarak tamamlayalım.

Bu tartışmalarda çok daha farklı bir yerde durması beklenen DTP’den ilginç bir açıklama geldi. Emine Ayna, Ergenekon ve kapatma davası üzerinden yaşanan çatışmayı ‘derin devlete çeki düzen verme operasyonu’ değerlendiriyor.

Geçtiğimiz hafta Abant Platformu tarafından düzenlenen’Kürt sorunu’ başlıklı toplantıya DTP’den temsilci katılmadı. Ergenekon ve kapatma davası eksenindeki gelişmeleri ‘derin devlete çeki düzen verme’ olarak görmeleri; son yıllarda PKK-DTP hattında gelişen bir tezin, sanıldığından daha hesaplı-kitaplı olduğunu gösteriyor. Hatırlayacağınız gibi, DTP üst yönetimi farklı zeminlerde AK Parti’yi (dolayısıyla irticayı) tasfiye etme konusunda işbirliğine her zaman hazır olduğunu ifade etmişti.

Ne zaman gündeme taşısam, büyük tepki alıyorum. Ama tekrar hatırlatayım. PKK ve onun parantezinde yeralan organizasyonların, sistem içinde en azından zihin olarak akraba olduğu güçler var. Bu yakınlığı, oturup PKK’yı örgüt olarak kurup şekillendirmek olarak değil; zihinsel olarak katkı sağlamak ve yeri geldiğinde bir başkasına tercih etmek olarak tanımlayabiliriz.

Son bir yılda yaşananlar, terörle mücadele ve yeni konseptler, 22 Temmuz seçimlerinin sonuçları, DTP’nin sisteme ‘İttifak edelim, gericiliği birlikte yenelim’ yönündeki çağrıları gösteriyor ki, tasfiye edilenler listesinde öncelikle bu anlayış yeralıyor.

‘Derin devlete çeki düzen verme’ diye ifade edilen kaygı tam da buna işaret ediyor. PKK-DTP hattı, kendisine şemsiye olan güçlerin tasfiyesinden duyduğu telaşı yansıtıyor.

Bu önemli bir aşama ve üzerinde daha çok konuşmak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi